Bir zamanlar gazinoların ön masalarına kurulan mutlu azınlık, fasıldan sonra ünlü şarkıcıları dinler, assolist sahneye çıkmadan önce bir dansözün pullarla bezenmiş incecik vücuduyla yaptığı kıvrak dansları seyrederdi. O günlerde üç efsane dansöz vardı: Nesrin Topkapı, Seher Şeniz ve Prenses Banu…
Banu'yu yıllar, yıllar önce Maksim Gazinosu'nda çalışırken tanımıştım. (Yanlış anlaşılmasın, orada çalışan ben değildim, oydu!) Harika dans eden çok güzel bir kadındı. Devletin verdiği pasaportla Türkiye'yi tanıtmak amacıyla sık sık yurtdışına gittiğinden Avrupa başkentlerinde ve Arap ülkelerinde de ün yapmıştı. Ama milli rakkasemizi cazip kılan yanı daha çok unvanıydı: Prenses Banu… Aslına bakarsanız o gerçek bir prensesti. Prensi ile birkaç ay evli kalmıştı ama olsundu… Onu yıllardır görmemiştim. Etiler'deki evine giderken fotoğrafçı dostum Ergun, "Rica etsek acaba dansöz kıyafetiyle poz verir mi?" diye sızlanıyordu. "Yok deve" dedim, "Ben öyle bir şey söyleyemem." Sonra zile bastık, Banu kapıyı açtı… Ergun muradına kendiliğinden ermişti.
* Sana "dansöz" dendiği zaman alınıyor musun? Malum, "Tiyatroculuk yapma", "Dansöz gibi kıvırma" gibi laflar iyice yerleşti lugatımıza.
Neden alınayım. "Oryantal" de diyorlar ama aslında dansözüm.
*National Geographic kanalı dünyanın en iyi 10 dansözü arasında göstermiş seni ve bir de belgesel çekmişler…
Evet… Japon televizyonundan da bir ekip danslarımı çekti. Onlar göbek dansını ciddiye alıyorlar.
*Bir zamanlar senin en çok dans ettiğin Arap ülkelerinde şimdi dansözlerin durumu nasıl? Örneğin Mısır'da?
Devlet destekliyor, festivaller düzenliyor ama din adamları karşı çıkıyor. Dansözler ölümle tehdit ediliyor. Mısır'da çok ünlü bir dansöz, birkaç yıl önce Ramazan'da bir iftar yemeği vermek istedi, din adamları "Dansözün verdiği iftar yemeği haramdır" diye fetva verdi.
*Ama haksız mı adamlar? İftar yemeğinde de böyle göğüsler, bacaklar filan biraz garip kaçmaz mı?
Aklın fikrin orada… Kadın sadece fakir fukaraya bir iftar yemeği verecek, dans etmeyecek… Ama din adamlarına rağmen, devlet göbek dansını destekliyor. Altı yıldan beri Mısır'da göbek dansı festivali düzenleniyor. Daha önce onların kültür bakanı festivalin açılışında Arap âleminin en ünlü dansözü Nagvva Fuad'e ödül verdi. Tanıyamadım kadını, nasıl bir estetik var!
*O da seni tanıyamamış olabilir…
Aaa… Kadın 70 yaşına yakın. Mısırlılar "piramitlerden daha eski" diyorlar.
*Demek her ülkede öyleleri var. Gelelim şu prenseslik konusuna… O şekil doğmadığına göre…
Bir prensle evlenerek prenses oldum tabii…
*Bildiğim kadarını ben başlayayım, sen devam et. Dansöz Banu, Türkiye'de ünlü olmadan önce, genç yaşlarında İtalya'da ve İsviçre'de sahneye çıkmaya başlıyor. Bir gün Cenevre'de bir gece kulübünde dans ederken… Prensin adı neydi?
Prens Abdullah. Suudi ailesinden. Bob Azam diye ünlü bir Mısır asıllı Fransız şarkıcının gece kulübünde çalışıyordum.
* "Ya Mustafa, yaaa Mustafa" diye bir şarkısı vardı o hatırlıyorum…
Aynen o Mustafa işte, pardon Bob Azam… Prens ve yanındakiler beni izlemiş, sonra müşteriler gidince kulübü kapatıp tekrar sahneye çıkmamı istemişler. O gece tanıştık. Ertesi gün…
*N'oldu? Telefon mu etti?
Koca prens telefon mu eder? Otele adamları geldi, ellerinde bir mücevher kutusu, pırlantalar elmaslar… "Prens sizi akşam yemeğine bekliyor" dediler. Malikânesi varmış Leman gölü kıyısında. Akşam geldiler, Rolls Royce ile aldılar, gittim…
*Gidiş o gidiş… Hoş bir adam mıydı bari?
45 yaşlarında normal bir adam.
*Çapkınlık yapmak için çağırmış da olabilirdi, neden evlensin?
Neden evlenmesin ki? Birkaç gün sonra "Boş ol" diyor… Boş oluyorsun.
*Birkaç karısı daha vardır mutlaka…
Onlar memlekette. Hediyelerle insanın gözünü boyuyor. O zaman 19 yaşındayım. Özel uçakla seyahatlere gidiyoruz. Ben o ihtişama kapıldım. Adamın gömlek düğmeleri bile pırlanta…
*Ben de olsam giderdim vallahi…
Adam seni ne yapsın? Bir gün, gene bindim uçağa, kendimi Riyad'ta buldum. Üç tane karısı daha varmış, dokuz tane çocuk… Bahçeye bile çıkartmıyorlar.
*Sonra nasıl kurtuldun?
Bir kaç gün sonra beni orada bırakıp gitti zaten. Diğer karılarının bakışları üzerimde, Arapça konuşuyorlar, hiçbir şey anlamıyorum. Sabahtan akşama kadar ağlıyordum. Ailemi özledim filan dedim, izin verdi, İstanbul'a döndüm.
*Ondan sonra Prenses Banu oldun…
Prensesliğim kalmadı ama ismi kaldı yadigâr. Bu isimle meşhur oldum…
*Yine Cenevre'de Erol Simavi ile tanışıyorsun!
Çok komik oldu. Erol Bey'in ismini duymuşum ama resmini hiç görmemişim. Sahneden indikten sonra barda oturan iki Türk'ten biri "Merhaba" dedi, bir içki içmek için beni davet etti. Ben hiç yüz vermeden çıktım yukarı.
*"Prens falan değil nasılsa" diyorsun…
Meğer Erol Simavi'ymiş adam.
*Onunla da bir gönül macerası oldu mu aranızda?
Asla. Olsa söylerim. Mesela Emel Sayın'ın sonradan kocası olan David Younnes ilk bana evlenme teklif etti ama kabul etmedim.
*Emel Sayın'ın gazabına uğramayalım, biz yine Erol Bey'e dönsek...
Çok mütevazı bir insandı. İstanbul'a tatile geldiğim günlerde, menajerimle birlikte Lunapark Gazinosu'nun sahibi Osman Kavran ile görüşmeye gitmiştik. Anlaşamadık. Ben programı seyretmek için orada kaldım. Meğer Erol Bey en ön masada oturuyormuş, yanıma geldi "Burada çalışmak mı istiyorsun?" dedi. Ben sadece "Anlaşamadık Osman Bey ile" dedim. Sonra Osman Kavran'a gitmiş, "Eğer bu kız burada sahneye çıkmazsa, bir daha ben gelmem" demiş. Ertesi gün Osman Bey'in adamları evime bavulla para getirdiler. "Bu kadar avans yeter mi?" diye soruyorlar.
*Sizin dönemde Nesrin Topkapı, Seher Şeniz, Prenses Banu üçlüsü, gazinoları kırar geçirirdiniz.
Nesrin'i çok abarttılar. Bir sahne karizması yoktu. Ben ondan çok daha iyiydim.
*Nesrin'den böyle bahsediyorsan, Asena için kim bilir neler söyleyeceksin?
Onu dansöz olarak bile kabul etmiyorum. Sanki fişe takıyorlar elektrik çarpmış gibi titriyor…
*Elektrik kesilse duracak diyorsun!
Aynen öyle. Robot gibi.
*Kız genç diye kıskanmış olmayasın?
Olur mu öyle şey? Mesela İbrahim Tatlıses'in çıkardığı Didem var. Fevkalade kıvrak bir kız ama onda da dansöz fiziği yok. Sevimli çocuk gibi. Nuran Sultan'ın da fiziği iyi, onun da dansı yaramaz. Yani ikisinin birleşimi ancak bir dansöz eder.
*Nuran Sultan, Sting'e dans eden dansöz değil mi?
"Sting ile dans ettim" diye övünüyorlar. Ben kralların, devlet başkanlarının huzurunda dans ettim. Sting miting tanımam.
ARDA USKAN / Fotoğraflar: ERGUN CANDEMİR