Dünyanın en prestijli dergilerinden Journal of Psychotherapy and Psychosomatics'te yer alan ve psikiyatri literatürüne giren kan içme vakasının kurbanı 23 yaşındaki hasta şimdi sosyal hayatın içinde ayakta tedavisi sürüyor. Denizli Askeri Hastanesi'nde tedaviyi üstlenen ekipteki Dr. Direnç Sakarya ve Prof. Dr. Vedat Şar, hastayı ve hastalığı anlattı.
Denizli Askeri Hastanesi'ne 2011'de gelen ve üç ay ara ile iki kez yatarak tedavi edilen hasta başlangıçta ayakta tedavi edilecek durumda değildi. Çünkü son iki yıldır kan içme krizleri yaşıyordu. Dissosiyatif kimlik, yani çoklu kişilik bozukluğu ve travma sonrası stres teşhisi koyan uzmanlar ilaç ve psikoterapi tedavisine başladı. "Esasen bu hastadaki kan içme davranışı bir bağımlılık değildi. O nedenle bağımlılık tedavisine başvurulmadı" diyen Şar ve Sakarya "Ama hastanın ruhsal durumunda denge sağlanınca, bu davranışları da durdurulmuş oldu. Yani bu davranışların hastanın iç dünyasına müdahale ile durdurulması mümkün oldu" dedi. Hastanın kan bankasından makalede iddia edildiği gibi kan alıp almadığını sorduğumuz Şar ve Sakarya şunları söyledi: "Bunu yapmadığını sanıyoruz. Sözü edilen kişi kendi durumundan da mustarip ve yardım arayan bir konumdaydı. Yoksa bütün bu yaşantılar bir zevk peşinde koşmak ya da başkalarına karşı kötü niyetli olmaktan kaynaklanmıyordu."
Journal of Psychotherapy and Psychosomatics'te 2011 yılında yayımlanan ve "vampirizm" belirtisi gösteren dünyanın ilk vakası olarak tıp literatürünü giren bir Türk gencinin durumunu konu alan makalenin Türk yazarlarından psikiyatrist Sakarya, makalenin yayınlandığı yıl Denizli Askeri Hastanesi'nde bir heyet olarak tedavisini üstlendikleri hastanın hikayesini ve son durumunu anlattı.
Halen Kastamonu Dr. Münif İslamoğlu Devlet Hastanesi'nde görev yapan Sakarya, evli ve o dönem 23 yaşında olan hastanın, Denizli Askeri Hastane'de 2011 yılında, rahatsızlığı nedeniyle karşılarına geldiğini söyledi. Hastanın tedavisini Prof. Dr. Vedat Şar, Doç. Dr. Erdinç Öztürk ve Dr. Cengiz Güneş ile birlikte üstlendiklerini belirten Sakarya, " hastanın, ilk bulgularında çoklu kişilik sorunu, travma sonrası stres bozukluğu kronik depresyon ve alkol bağımlılığı yaşadığını tespit ettik. Hasta öyküsü ve yapılan araştırmalar sonucunda hastanın "vampirizm" belirtisi gösteren dünyanın ilk "dissosiyatif kimlik bozukluğu" hastası olduğu kanısına vardık"dedi.
Sakarya, ismini açıklamadığı hastanın 3 ay arayla iki kez yatırılarak tedavi edildiğini ve uygulanan tedaviden önemli ölçüde başarı sağlandığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"O dönemde uyguladığımız tedaviden hasta fayda gördü. Hastanın kan içme davranışı bir bağımlılık değildi, altta yatan ruhsal bozukluğun sonucuydu. Bu bozukluğa odaklanmak, kan içme davranışının sonlanmasına neden oldu. Hastanın problem yaratan davranışları geçince sosyal hayata katıldı. Bizim bu vaka üzerinde durmamamızın nedeni travmatik stres ile şiddete başvurma arasındaki ilişkiyi araştırmaktı. Burada sözü edilen kişi, hayatta pek çok güçlükle karşılaşmış ve yardım arayan konumdaydı. Bu tür davranışların nedeni başkalarına karşı kötü niyetli olması değildi."