Peki Kadir Sütçü'nün mikroskop yardımıyla incelediği bu karınca hareketleri neler? Karıncaların ilk sıra dışı hareketi elbette yuvadan dışarı çıkmaları. Ardından düşme, sağa sola devrilme, ateş üzerindeymiş gibi yürüme, yol şaşırma, dağınık yürüme, yuva ağzında kümeleşme, kasılma, uyuşukluk ve havale geçirme hareketleri geliyor. Bu hareketler, 4.0 şiddetine kadar olan önemsiz bir depreme işaret ediyor. 4.0 ile 5.0 arası depremlerin öncesinde ise saydığımız tüm sıra dışı davranışların yanı sıra, sebepsiz yere her koloniden yüzde 20-30 civarında karınca ölüyor. 5.0 ile 6.0 şiddet aralığındaki depremlerden önce de sıra dışı davranışlara yüzde 40-50 oranında ölüm ekleniyor. Depremin şiddeti 7.0'a vuruyorsa bu oran yüzde 60'ı buluyor. 7.0 üzeri depremlerden önce ise kolonilerdeki karıncaların yüzde 80'i nedensizce ölüyor. Bu toplu ölümden önce yıldız şeklinde bir küme oluşturan karıncalar ölüme de hep birlikte gidiyor. Sütçü, karıncaların depremden önce yeraltından gelen elektromanyetik dalgalanmalardan rahatsız olarak bu tür sıra dışı davranışlarda bulunduklarını ve öldüklerini söylüyor.
Karıncaları kuvars çarpıyor
Bu oldukça akla yatkın duruyor. Üstelik bilimsel desteği de var. Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği bölümünden emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Kaynak'ın www.sismikaktivite.org adresinde yayımlanan "Üç deprem bulutu" başlıklı makalesinde, Sütçü'nün "elektromanyetik dalgalanma" dediği durum şöyle anlatılıyor: "Deprem yaklaştığında gerilen, sıkıştırılan ve bükülen kayaların içerisindeki SİO2 bileşimli kristaller, moleküllerindeki silisyum atomlarının elektron yörüngelerinden, atomların dışına çok miktarlarda elektron fışkırtırlar." İşte buna, yani kristal yapıdaki cisimlerin kendilerine dışarıdan uygulanan basınç miktarı ile orantılı olarak elektrik üretme özelliğine "piezoelektrik" olay deniyor. SİO2'nin saf hali olan ve yeryüzünde fazlaca bulunan "kuvars" kristali, fay hatlarında "piezoelektrik" olaya sebep oluyor. Prof. Dr. Uğur Kaynak, makalesinde bu durumu kolay anlaşılabilmesi için şöyle açıklamış:
Çakar çakmaz çakan çakmak
"Piezoelektrik olayın en güzel uygulaması, ilk geldiğinde 'çakar çakmaz çakan çakmak' diye reklamı yapılan manyetolu çakmaklarda görülebilir. Ancak bu tertibata Türkiye'de yanlışlıkla manyetolu çakmak adı verilmiştir. Dikkat ederseniz çakmağın içerisinde
döndürülen bir manyeto olmayıp, onun yerine, tepesine küçük bir çekiçle vurulan bir kuvars kristali vardır. Minicik bir çakmak içerisindeki minicik bir kuvars kristali, parmağınızdan aldığı mekanik enerji ile, yaklaşık 15-20 bin voltluk bir elektrik yükü atlaması (şerare) oluşturduğuna göre, varın siz bir fay zonundaki milyarlarca ton kuvars kristali eğilip büküldüğünde, ne kadar elektron fışkırtır hesap edin. Kısacası, levhaların hareketi dolayısı ile gerilim altında kalan deprem odaklarındaki (fay zonlarındaki) kayaç gerginliği dayanılmaz düzeylere çıktığında, yani depreme az bir zaman kala, hem magnetik hem de elektrostatik enerji salınımları olur."
Karıncalar Gönen depremini bilmişti
Kadir Sütçü'nün karıncaların rahatsızlanmasına ve ölmesine sebep olduğunu söylediği "elektromanyetik dalgalanma", Prof. Dr. Uğur Kaynak'ın söz ettiği "piezoelektrik olay" olabilir. Yani karıncalar basit bir dille "yüksek gerilim hattı"na tutulduklarından dolayı ölüyor olabilirler. Karıncaların bu olayı depremden birkaç gün önce hissetmeleri, hareketlerini takip ederek depremden korunmamıza da yardımcı olabilir. Kadir Sütçü'nün karıncalarıyla önceden tahminde bulunduğu ve beş saat öncesinden basına mail atarak haber verdiği en etkili deprem, 10 Haziran'da Balıkesir Gönen'de gerçekleşen ve İstanbul'da da hissedilen 4.9 büyüklüğündeki deprem.
Uydudan deprem bulutlarını da izliyor
Kadir Sütçü, karıncaların yanı sıra bir yıldır da uydudan bulut fotoğraflarını takip ederek çeşitli ülkeler için deprem tahminlerinde bulunuyor. Uydudan veya çıplak gözle görülen ince uzun bulutların deprem habercisi olduğunu söyleyen Sütçü, günlük olarak sitesine tahminlerini yazıyor. Bu tahminler üç-beş gün içinde genellikle tutuyor. Buna bizim de şahit olduğumuzu söylememiz bu noktada yanlış olmaz. Kendisiyle röportaj yaptığımız gün , Antalya ve Balıkesir civarında küçük şiddette depremler olacağını söylemişti. Ertesi gün Antalya'da ve Bilecik'te deprem olduğunu Kandilli Rasathanesi'nin web sitesinden gördük.
Sütçü bu görüşmemiz sırasında yurtdışına yönelik olarak da bir tahminde bulunmuş, bir gün önce farkına vardığı Hindistan'dan Çin'e kadar uzanan ince bulutu uydu görüntüsü üzerinden bize de göstererek, Çin'de 4.0-5.0 şiddetinde bir deprem olacağını iddia etmişti. İki gün gerçekten de Çin ve Pakistan'da iddia ettiği şiddet aralıklarında iki deprem gerçekleşti. 27 Aralık tarihinde de Endonezya, Sumatra'da 5.5-6.5 şiddetinde deprem olacağını söylemişti ki, 30 Aralık'ta Sumatra'nın kuzeyinde 5.9 şiddetinde bir deprem meydana geldi.
Sütçü'nün 28 Aralık'ta Ege denizi açıklarında ve Yunanistan'da 4.0'dan büyük bir deprem olacağı tahmini ise, hemen ertesi gün Ege denizinde gerçekleşen 5.2 büyüklüğündeki deprem ile gerçekleşmiş oldu. Merak edenler www.dkos.org adresinden Sütçü'nün günlük tahminlerini okuyup, bu tahminlerin gerçekleşip gerçekleşmediğini takip edebilir.
Bilim adamları da yıllardır uydu fotoğraflarından ve gözle takip edilebilen alçak bulutlardan deprem tahmini yapabilme konusunda çalışıyor. NASA ve DEMETER projesi tarafından desteklenen İngiltere Meteodeprem Araştırma Merkezi Başkanı Ronald Karel, deprem bulutları üzerine çalışan en tanınmış isimlerden. Prof. Dr. Uğur Kaynak'ın "Üç deprem bulutu" başlıklı makalesinde de bu ince ve uzun deprem bulutlarına "piezoelektrik olay" denen elektron fışkırmalarının sebep olduğu anlatılıyor.
ÜRÜN DİRİER, urun.dirier@aktuel.com.tr
Fotoğraflar: GÜVEN POLAT