Kartal yuvası gibi Akdeniz'e tepeden bakan büyük salona girdiğim zaman Süha "Nur inanamıyorum, 21 yıl sonra buluşuyoruz" diye sarıldı bana. 21 yıl önceki gibi içten ve sıcaktı. Sonra bana bakıp "Hâlâ incesin. Bak ben kilo aldım" diye yakındı. Ben "Sanki zaman geçmemiş gibi" deyince "Benim hayatımda hem dün gibi! Hem de yarım asır gibi! O kadar çok şey geçti ki" diye yanıt verdi. Tam sohbete dalıyorduk ki, 17 yaşındaki kızı Zahwa geldi yanımıza. O da çok heyecanlıydı. Önce hep birlikte Süha'yla ve Yaser Arafat'la yıllar önce çekilen fotoğrafımıza bakıp güldük. Sonra da sohbete dalıverdik. Süha, o kadar doluydu ki… Yaşadığı, acıları, hüznü, özlemi ve yalnızlığı bir an önce paylaşmak istiyordu benimle. Bazı insanların tek değil birkaç hayat yaşadıklarına inanırım. Süha da bunlardan biri bence!
İlk hayatında, Filistinli Hıristiyan burjuva bir ailede büyüyüp Kudüs'te rahibeler okulunda okuduktan sonra Müslüman olup Filistin'in efsanevi lideriyle evlenen genç bir kadın o! Aynı zamanda da görkemli görünen Arafat'la hayatının faturasını ağır ödediğini 3 gün sonunda iyice anladığım yalnız ve hüzünlü bir kadın! Sohbetimize "Sen 3 hayat mı yaşadın? Arafat'tan önce. Arafat'la ve Arafat'dan sonra?" diye başladım. Süha acı acı güldü ve "Hayır. 3 değil 2 hayat yaşadım" diyerek zaman tüneline daldı: "Çocukluk ve gençlik yıllarım ilk hayatımdı. Arafat ikinci hayatım oldu. Kızımız babasının adını taşımaktan onur duyuyor. Ama çok çok zor bir hayat. Onunla hayatım zordu. Onsuz hayatım daha da zor oldu. Sanki mayınlarla dolu bir arazide yürüyorum. Ne zaman bir mayının patlayacağını bilmiyorum. 22 yıllık evlilikti ama sanki 50 yıl gibi sürdü."
Bu sözlerin üzerine "Bana Tunus'ta 'Arafat benim kaderim' demiştin" diye hatırlattım. Yüzündeki acı gülümseme dağılmadan, "Evet kaderimdi. Kaderimizin doğduğumuzda yazıldığına inanıyorum. Kuran'a inanıyorum. Hayatını değiştiremezsin. Arafat'la ortak kaderimiz çok daha önce başladı.1986- 1987'de" diyerek zaman tünelinde yürümeye devam etti: "O sırada bir Fransız hukukçuyla nişanlıydım. Yaser'e âşık oldum. Tunus'ta gizlice imam nikâhıyla evlendik. Hatta nikâh ayrı odalarda kıyıldı. Gelinlik bile giymedim. Annem karşı çıktı. Uçağa atlayıp geldi. Arafat'la tartıştı. Şimdi annemin neden karşı çıktığını anlıyorum. Başıma gelecekleri bilseydim kesinlikle evlenmezdim. Büyük bir liderle birlikteydim ama yapayalnızdım. Aynen Hürrem Sultan gibi entrikalar içinde yaşadım. Diziyi kızımla birlikte seyrediyoruz. Bazen bana 'Kendini kime benzetiyorsun' diye soruyor. Kendimi, Hürrem gibi her şeyden kurtulacak kadar güçlü bir kadın olarak göremiyorum. O kadar çok entrika yaşadım ki anlatamam. Kızıma da 'Siyasetçilerden uzak dur' diyorum. Evlendiğimde herkes Arafat'ın kendisine ait olduğunu düşünüyordu. Kızımın yaşadıklarımı yaşamasına izin vermem."
"Ya aile hayatınız" diye araya girdim. Süha'nın yüzündeki hüzünlü gülümseme daha da derinleşti: "Hiç aile hayatımız olmadı ki... 25 yaşında Filistin halkının karizmatik liderine âşık oldum. Bana hayatında sadece 2 kadına âşık olduğunu söyledi. İlki Beyrut'ta öldürülen Nada Yashuriti, ikincisi bendim. Çok önemli bir lider size geliyor ve bunu söylüyor. Tabii ki etkileniyorsun. Ama bin bir dedikodu yapıldı. Düşünebiliyor musun? 58 yaşında bir erkek. Birçok tecrübe geçirmiş. Kim onu bir şey yapması için yönlendirebilir ki." "Gerçekten âşık oldun mu?" diye üsteledim. Gülümseyerek "Zaten esas sorun da buydu. Âşık oldum. Aslında 22 yaşında aşkın ne olduğunu bilmiyordum. Ona kadınsı duygular besledim. Öyle karizmatikti ki! Yaser Arafat bile olsa sevmediğin adamla yaşayamazsın değil mi? Kimyan uyuşmuyorsa 22 yıl birlikte yaşamayı hayal edebiliyor musun? Zengin bir aileden geliyorum. Hiçbir şeye ihtiyacım yoktu. Babam bankacıydı. Annem ülkemde çok önemli bir kadındı. Aktivistti. Annemin babası da Filistin'in en zenginlerinden biriydi. Yaser'le yaşamaya başlayınca her türlü sorunla karşılaştım. Güvenlik nedeniyle kilitli yerlerde yaşadım. Sürekli bir yerden diğerine gittim. Ne yapacağımı ve söyleyeceğimi bilemedim. Telefonda konuşamıyorsunuz. Hikâyem göründüğü gibi olmadı. Böyle bir pozisyonu olan bir adamın birçok düşmanı da oluyor ve tabii ilk düşmanı İsrail'di."
Süha, 9 yıl önce Arafat'ın ölümünün ardından yerleştiği Tunus'ta da büyük sorunlar yaşadı. Sonra Malta'da adeta gönüllü sürgün hayatına başladı. Yaşadığı acılara ve 50 yaşına merdiven dayamasına rağmen hâlâ güzel bir kadın ama adeta inzivaya çekilmiş gibi. Nereye gitsek kendisini hiç tanıtmadı. Tanıyanların da onu rahatsız etmek istemedikleri belliydi. Tabii aklıma evlenme teklifleri alıp almadığı da gelmedi değil. Sorunca duygularını içtenlikle paylaştı: "Birçok teklif alıyorum. Bazıları çok zengin ve etkili iş adamları. Bazen kendime 'Neden evlenmiyorum' diye soruyorum. Ama her zaman kahramanım Arafat'tı. Zengin bir erkekle evlenmek kolay. Aslında evlenirsem beni koruyacak biri olur hayatımda. Şimdi tek başına büyük mücadele veriyorum. Kendi kendime 'Neden evlilik teklifini kabul etmiyorsun' diyorum. İslam'da da yasal ama sonra hayır diyorum. Yaser sanki bana bakıyor gibi geliyor." "Belki bir gün fikir değiştirirsin?" "Kim bilir belki. Şu anda sadece kızımın eğitimini düşünüyorum. Bu sene liseyi bitiriyor. Aslında en kolay yol evlenip sakin bir hayat sürmek. Ama bütün hayatım boyunca hiç kolay yolu seçmedim ki." Süha Arafat gelecek yıl 50 yaşına basıyor. Belki de yeni bir evlilikle üçüncü hayatına başlama kararı verecek. Henüz hazır değil gibi geldi bana! Ama kim bilir?