Deniz BAĞRIAÇIK/ aktuel.com.tr
Dergiciliğin geleceğinin tartışıldığı bugünlerde, İdil Tabanca ve ekibi New York'ta kurdukları "Bullett" dergisi ile dünya çapında önemli bir başarıyı yakalamış durumda.Bullett, 12 farklı ülkede, 3 ayda bir, 200+ sayfa yayınlanan, kaliteyi ve içeriği ön planda tutan bir moda ve sanat dergisi, ancak Tabanca ve ekibinin başarısı yalnızca dergi ile sınırlı kalmıyor. Bullett, aynı zamanda, seri üretimle birlikte bozulan estetik değerlere savaş açmış bir mültimedya platformu. Gecesini gündüzüne katarak iki sene gibi kısa bir sürede Bullett dergisini dünya çapında bir başarıya taşıyan, farklı stiliyle dikkat çeken, işine tutku ile bağlı Genel Yayın Yönetmeni İdil Tabanca ile bir araya geldik ve dergicilik, moda konuları üzerine sohbet ettik.
Bullett medya platformunu kurarken neyi amaçladınız?
Sanat, moda, film ve müzik gibi, kültüre yön veren ögeler aracılığıyla estetik ve entellektuel duyuları modern topluma ve yeni jenerasyona aşılamayı hedefledik. Böylelikle içinde; BULLETT Media bünyesinde sezonluk bir dergi, web sitesi, aylik iPad'e özel dergi, BULLETT tv video kanalı, BULLETT online mağazası ve BULLETT creatif ajansini bulunduran bir medya şirketi kurulmuş olundu.
Derginin en büyük kaygısı "Good taste"'i getirmek.
Bunu nasıl başarıyorsunuz?
Mass produksüyon yüzünden insanlar estetik duygusunu gittikçe kaybediyorlar. Gördüğü her şeye dokununca büyüyeceğini sanan bir jenarasyon gelmek üzere ve biz onlara neler kaçırdıklarını göstermek istiyoruz. Klasik estetik değerlerini modern teknolojinin filtresinden geçirip, yeni jenarasyonlara sunuyoruz.
"Lady Gaga beni twitter'dan takip ediyor"
Herkesin her şeyi yapabilecek olması da aynı zamanda sizi rahatsız etmiyor mu?
Kesinlikle etmiyor. Rekabet bence yaratıcılığı besleyen, çok sağlıklı bir şey. Artık yetenek keşfetmek isteyen prodüktörlerin ilk baktığı yer Youtube. Herkesin artık eşit şansa sahip olmasi çok enteresan bir dinamik getirdi sanat dünyasına. Artık yeteneğin varsa kendini ispatlamak hem çok ucuz hem de daha önce hiç olmadığı kadar mümkün. Mesela Lady Gaga beni Twitter'da takip ediyor. Bunların hiçbiri mümkün değildi 10 sene önce.
Cindy Crawford, Alek Wek, Mark Ruffalo, Lykke Li gibi isimlerle çalışmayı henüz dergi açılırken nasıl başardınız?
Maket dergi yapıp görüştük onlarla, bizim hevesimizden ve tutkumuzdan etkilendi bir kısmı ve bu projeye dâhil olmak istediler.
Dergiciliğin zorlandığı bir dönemde Bullett'ı çıkarma cesaretini nerden aldınız?
Zaten web sitesi ve diğer platformlar birbirini tamamladığı için mümkün oldu bu. Bir prodüksüyondan 5 platforma içerik çıkıyor. Mesela James Franco ile çekim yapacagiz haftaya; dergiye kapak olacak, iPad sayısında da çıkacak, ekstra interaktif elementlerle ve ekstra fotoğraflarla, web sitesinde röportajin uzun versiyonu yayınlanacak, BULLETT TV için bir video yapılacak. Hepsi bir gün içinde aynı çekimden. Yani biz ineğin sütünü tamamiyla sıkıyoruz, inek elimize geçerse. Ve normalde bir bardak dolacakken, biz 5 galon süt çıkarıyoruz.
Türkiye'de henüz başarınızın farkında olan yok, nedeni ne sizce?
Bilmiyorum, estetik olarak çok farklı bir yerde İstanbul. Burada bu işi yapsaydık okuyucu bulmakta zorlanırdık. Abidik gubidik, boş işlerle ugraştığımı düşünüyor Türkiye'deki insanlar sanırım.
New York'ta yürürken sizi Lady Gaga'ya benzetiyorlarmış, özellikle arkadan. Bu sizi hiç rahatsız etti mi?
Birisine benzemek değil de, sokakta insanların bana herhangi bir sebeple bağırması rahatsız eder beni.
Giyiminizle farklılaşmaya başladığınızı ilk ne zaman fark ettiniz?
Kendimi bildim bileli farklıydım. İlkokuldayken bile sokakta yürüyemezdim laf yemeden, "çok mu aradın o montu" diye laf atarlardı hep, kırmızı mont giydim diye.
En favori moda haftanız hangisi?
Paris tabii ki, çünkü en iyi şovlar orada.
New York'ta olmak moda açısından sizi nasıl besliyor?
New York'ta her köşe ilham dolu. Lüks ve leş'in birleştiği yer New York. İstanbul gibi biraz. Yani kontrast ve sürpriz dolu. Moda sektörünün merkezlerinden biri olduğu için insanlar çok şık ama Avrupa'daki gibi cheesy-şık değil, daha cool- şık. İnsan izlemeyi çok seviyorum burada, bir de herkes buraya hayatında yeni bir sayfa açmak için geliyor o yüzden insanların peşinden koştuğu ve başardığı hayaller de çok ilham verici.
"İstanbullular birkaç fırın ekmek yemeli"
İstanbul da sizce bir gün moda başkentlerinden birine dönüşebilir mi?
Kesinlikle dönüşebilir, birkaç fırın ekmekten sonra ama açıkça söylemek gerekirse şu an işler içler acısı. Özellikle de gençler çok daha yenilikçi ve riskli olmali bence.
Stilinizin temel parçaları nedir?
Saçlarım artık beyaz ve kısa olduğu için taç ve saç takıları şu anki oyuncaklarım.
"İşin zor tarafı topukların yüksekliği"
New York'ta modanın ana bölümlerden biri olduğu bir derginin genel yayın yönetmenliğini üstlenmenin zor ve kolay tarafları nedir?
Zor tarafları; iş temposunun yoğunluğu ve topukların yüksekliği. İnsan yönetmek de en zor şey bana göre. Sürekli bakımlı görünmek ve bunun işinin büyük bir parçası olması da yorucu bir şey. Kolay tarafları yok ama yorgunluklara değecek dedirten anlar olabiliyor; çok sevdiğin bir yönetmenle tanışıp röportaj yapmak ya da festivallerde, moda haftalarında ağırlanmak gibi.
Bu sezon en çok neleri severek giydiniz?
Şeffaf ve plastik fütüristik ayakkabılar.
Moda sizce nereye doğru evriliyor?
Minimalizme doğru.
Hangi genç Türk modacıları seviyorsunuz?
Ümit Benan'i çok beğeniyorum ve de Erdem Moralıoğlu tabii ki.