Demet Akbağ "Hükümet Kadın"da gerçek bir hikayeye can veriyor… Güneydoğu'nun ilk kadın belediye başkanı Xate'nin traji-komik öyküsüyle güldürürken hüzünlendiriyor. Usta oyuncu Arda Uskan'a filmi, Güneydoğu'yu ve yeni tiyatro projesini anlattı…
* "Karıdan" belediye başkanı olur mu sevgili Demet?
Olur valla, neden olmasın...
* "Hükümet Kadın"da herkes bu soruyu birbirine soruyor...
Xate, Türkiye'nin ilk kadın belediye başkanı değil ama Güneydoğu'da ilkmiş...
*Ne demek Xate?
Hanım demek Kürtçede... Sermiyan Midyat'ın babaannesiymiş ve 57-60 yılları arasında Midyat'da belediye başkanlığı yapmış...
*Sermiyan; "Demet Akbağ" oynamazsa ben bu senaryoyu yazmam demiş...
"Kafamda babaannemin hikayesini filme çekmek var, bunu senaryo haline getirirsem Demet Akbağ oynasın istiyorum, gerekirse onu boş tarihine kadar beklerim" dermiş hep; karşılaştığımızda da bana aynı şeyi söyledi.
*Hikayeyi ilk duyduğunuzda nasıl bir tepki verdin?
Beni iştahlandıran şey senaryo oldu. Şu sözler karşısında hangi kadın oyuncu kayıtsız kalabilir; "1957'de babaannem okuma yazma bilmeden belediye başkanlığı yaptı çok da başarılı oldu, bu onun başarı öyküsü" dedi Sermiyan... Bunu duyunca uçtum tabii...
*Biraz da Xate hanımdan söz edelim...
Altı erkek, bir kız çocuğu olan sert, otoriter bir kadın... Orada ataerkil bir düzen olsa da yine son söz onda bitiyor. Bir aşiret ailesinin kızı zaten. Kocası da bir aşiretin oğlu, iki büyük aşretin çocukları evlenmiş anlayacağın...
*Asıl belediye başkanı Xate'nin kocası herhalde...
Evet ama adam bir trafik kazasında ölünce oğlanlardan biri yerine geçsin diyorlar ama; yok onun askerliği var yok diğeri okuyor derken iş kadına kalıyor...
*Nasıl yani belediye başkanlığı babadan oğula mı geçiyor?
Sistem öyle, orada babadan oğula geçiyor. Aynen Osmanlı İmparatorluğu gibi. Bunlar hatırı sayılı bir aile zaten. Adam da zaten çok sevilen bir başkan. Köylülere hep yardım ediyor, küçük yaşta kızların evlendirilmesine karşı... Bir aile kızı üç beş koyuna satmaya kalkıyorsa hemen olaya el koyuyor, kıza sahip çıkıyor...
*O dönemde çocuk gelinlere karşı çıkıyormuş adam...
Tabii... Xate de bu kızları kolluyor... Neyse sonuçta çocuklardan hiçbiri olmayınca iş onun üzerine kalıyor...
*Karşı çıkanlar da var herhalde...
Tabii, başta da söylediğin gibi "Karıdan belediye başkanı olur mu?", "Xate hanım askerliğini yapmış mıdır" lafları gırla gidiyor önce...
*Okuması yazması bile yokken nasıl başarılı oluyor?
Çok azimli bir kadın... İmza atmak yerine parmak basmak, bir takım şeyleri becerememek gururuna dokunuyor. Oğulları da bunu kandırıyor. Mesela biri meyhane açacak; çocuklardan birini kafalıyor, "annene şu kağıdı imzalat, sana da avanta veririm" diyor... Kadın da okuma yazma bilmediği için basıyor mührü...
*Xate'nin intikamı acı olacak galiba...
Öyle... Bir gün bir bakıyor, öyle şeylere izin vermiş ki tam rezillik... Bunu görünce birden tepesi atıyor "Vay siz benimle dalga geçiyorsunuz, şerefimle oynuyorsunuz" diyor gidiyor köyün öğretmenine "Öğretmen tatile mi çıkıyorsun? Çıkmıyorsun, çünkü bana okuma yazma öğreteceksin..." diyor. Yalnız okuma yazma değil, sosyal bilgiler, inkilap tarihi filan da öğreniyor... Bir de ilçeye müfettiş gelecek, ona da mahçup olmamak istiyor...
Yıllar sonra tiyatro sahnesinde
*Midyat'ta iki ay bir otelde kalmak bunaltmadı mı seni?
Yok canım... Zaten bizden önce "Sıla" dizisinin oyuncuları kalmış aynı yerde. Zaten ben odamı biraz da eve çevirdim. Küçük bir mutfağım oluşmuştu orada... Market'ten alış verişimi yapıyorum, mesela ton balıklı salata yapabiliyordum odamda. Bir tost makinesi aldım... Tabii bölgede çok güzel yemekler var ama çoğunlukla et ağırlıklı...
*Yerel yemeklerden ağzımızı sulandıracak bir şeyler var mı, biraz anlat...
Mesela semürsek diye börekleri var, biraz çiğ böreğe benziyor... İçli köfteleri muhteşem... Tabii çok lezzetli et yemekleri, kavurmaları filan da var ama biraz ağır geliyordu bana...
*Yediklerin içtiklerin senin olun da şimdi seni sevenler için ikinci müjdeli habere gelelim... Demet Akbağ yıllar sonra yeniden tiyatroya başlıyormuş...
Ben de inanamıyorum ama sahneye çıkamayalı yedi sene olmuş... Neil Simon'un bir oyunu bu... Yılmaz (Erdoğan) adapte etti... Londra'da "Sunshine Boys" adıyla sahnelenmiş... Hatta başrollerden birini Danny DeVito oynamış...
*Dur baştan başlayalım... Bu fikir ilk defa nereden doğdu...
Yasemin'in (Yalçın) fikriydi aslında . Oyunun içindeki bir skeci sahneye koymak istemiş, Yılmaz'a götürüp "bunu uyarlar mısın" demiş... Yılmaz'a bazen çok zor yazdırırız, yazası geldiği bir dönemmiş ki herhalde, oturmuş oyunu baştan aşağıya yeniden adeta yaratmış...
*Herhalde çok gırgır şamata olacak... Biraz da konudan söz etsene...
Eskiden ortalığı kasıp kavuran iki eski komedyen bunlar. Kendi başlarına hiç var olmamışlar... 30 yıldır küsmüşler görüşmüyorlar birbirleriyle. Mesela Metin Akpınar-Zeki Alasya dönemini düşün... Biri aşık olup "işi bırakıyorum" demiş... Diğeri tek başına bir evde yaşıyor; hafif çatlak; televizyona gıcık oluyor, dizilerden nefret ediyor...
*Herhalde bir araya gelecekler...
Senden de bir şey saklanmıyor... Sonra televizyonda eski komedyeleri bir araya getiren bir porje olduğunu öğreniyorlar... Çok eleştirdikleri dizilerden birinde oynarken buluyorlar kendilerini. Ondan sonra hadise kopuyor... Sonra külahları önlerine koyup "Biz ne yapıyoruz" diye düşünüyorlar... Eee bu kadarı da yeter artık...
*Oyunu ne zaman izleyebileceğiz kısmetse?
Bu film yüzünden çok geciktik zaten... Ama iş içimize sindiği zaman seyircinin karşısına çıkmak istiyoruz. Yasemin'in de benim de bir acelemiz yok... Yoksa bir acelemiz yok...
*İkiniz daha önce oynamış mıydınız birlikte?
Biz konservatuvardan sınıf arkadaşıyız... Ama Müjdat (Gezen) hocamızın sahneye koyduğu "Artiz Mektebi" dışında hiç beraber oynamamıştık... O zaman da henüz öğrenciydik. Yıllar sonra yine birlikte oluyoruz Yasemin'le... Bu gün seninle konuştuktan sonra ilk defa provaya gireceğiz...
*Ayağım uğurlu gelir inşallah...
"Diyalog zemini umut verici"
*Konuyu daha fazla sormayayım da filmi izleyeceklere haksızlık olmasın... Herhalde sonunda 60 darbesi oluyor ve asker geliyor... Peki "Hükümet Kadın"ın bir politik mesajı filan var mı?
Hayır. Bu ironik durumla insanları güldürmek, bunu yaparken de aslında içinde biraz da hüzün barındıran o cağrafyada yaşanları aktarmak istedik. Mesela o devirde köyde büyük bir su problemi yaşanıyor. Çocuğunu kuyuda yıkayanlar, yağmur suyu binriktirenler artık işin şakaları haline geliyor...
*Peki bugün nasıl Mardin ve Midyat?
Ben daha önce görmemiştim Mardin'i... İlk kez gittim ve iki aya yakın kaldım. Özellikle Suriye'deki olaylar çok etkilemiş bölgeyi. Bir de Süryanilerden çok göç eden olmuş...
*Orası zaten Araplar, Kürtler ve Süryanilerden oluşan bir mozaik görünümündeydi...
Birkaç dil konuşuluyor ama bu mozaik son zamanlar da hafiften çatlamış gibi. Gördüğüm kadarıyla biraz Süryaniler küsmüşler. O coğrafya zaten sarı, yeşili az bir yer... Çocuklar çok fazla... Her evde en az altı-yedi çocuk var...
*Başbakan'ın istediğinden de fazla...
Ooo, çoktan aşmışlar... Biraz klasik olacak ama maalesef tarihimize sahip çıkamıyoruz... Hasankeyf bitmiş artık, baraj oluyor... Mor Gabriel Kilisesi var ki ilk defa biz girip çekim yapabildik. Orası da şu anda mahkemelik. Süryanilerin elinden alıcaklarmış... Çocuklarının okuduğu tek okul orası...
*Bir de terör olayları var...
Tabii... Yaşanan terör orayı da yıpratmış...
*Sen de bir röportajında "iç savaş" demişsin haklı olarak...
Nedense o sözüm tuhaf karşılandı... "Ne zaman bitecek bu savaş" lafı 30 yıldır dilimizden düşmüyor. Orada bir terör yaşandığını bilmemek mümkün mü? Savaş dediğimde birilerini aklamak gibi bir derdim yok. Bu iş kan davasına dönmedi mi? İnsanlar birbirine kinlendi... Çocuklarımız oraya askerlik görevlerini yapmaya gidiyorlar, canlı mı gelecek, ölü mü gelecek belli değil. Diğerleri çoğu zaman sivil insanları hedef alan canice eylemler yapıyorlar...
*Bu savaş değil de ne diyorsun... Peki Başbakan'ın yeni açılımı için ne düşünüyorsun?
Umutlanmaz mı insan... İlk defa böylesine bir diyalog zemini hazırlandı...
ARDA USKAN / Fotoğraflar: ERGUN CANDEMİR