Her sabah gazeteleri açtığımızda kan fışkıran manşetler söylediklerimi yalanlar gibi gelse de, kadınlar her geçen gün güçleniyor. Gazetecilik mesleğine başladığım 1960'ların sonlarında kadın meslektaşlarımın sayısı parmakla sayılacak kadar azdı. Bugün hemen bütün dergileri onlar yönetiyor, yazı işleri elemanlarının çoğu kadın. Akademik kariyerdeki kadınların sayısı, yakında erkekleri geçecek. Okulların başarı ödüllerine göz atın, ilk sıraları hep kız öğrenciler alıyor. Kısacası, kadınlara fırsat verildiğinde, kendilerini gösterebildiklerinde, erkekleri geride bırakıyorlar.
Kuşkusuz, ailenin geçimini erkeğin üstlendiği, kadının ise çocuk yetiştirip evi yönettiği yolundaki Taş Devri'nden bu yana süregelen rol dağılımına uymuyor bu durum. Öğrenim fırsatını bulan, çalışma ortamına girebilen kadınlar erkeğin eline bakmayıp, onlar gibi kariyer yapmayı istiyorlar. ABD'de kadınların erkekleri eğitim alanında nasıl geçtiklerini istatistikler açıkça ortaya koyuyor. Artık bu ülkede lisans ve master derecesini elde edenlerin sadece yüzde 40'ı erkek. 2010'dan beri ilk kez doktora yapan erkeklerin oranı da yüzde 50'nin altına inmiş durumda.
Erkeklerin değişmeye başlamalarında yarar var
ABD'de bundan iki yıl önce ilk kez tüm çalışanlar içinde kadınların sayısı erkekleri geride bırakmış. Ve işin ilginç yanı, evliliklerin yüzde 40'ında kadın erkekten daha fazla para kazanıyor. Bu değişimi hemen bütün ülkelerde az ya da çok görmek mümkün. Öte yanda, binlerce yıldır kadın ve erkeğe biçilen rollerin değişmeye başlaması bütün dünyada sancılar yaratıyor. Erkek öğrenimde, çalışma hayatında, yaptığı işin kalitesinde ve işsiz kaldığı takdirde bu durumun üstesinden gelmede giderek kadının gerisine düşüyor.
Bizim koşullarımız henüz Amerika'dakinden çok farklı. Bizde kocalarından daha fazla para kazanan kadınlar azınlıkta. Hâlâ ülkemizde "aileyi erkek geçindirir" ilkesi geçerli; çocuk sahibi olup da kariyer yapmak isteyen kadınların işi de çok zor. Eğer ortada çocuklarla ilgilenecek büyükler yoksa ve koca geleneksel rolünden ödün vermiyorsa, kadının mesleğinde iddiasını sürdürmesi neredeyse olanaksız. Şirketlerin zirvesindeki kadın sayısı parmakla sayılacak kadar az; bunların da çoğu kendi aile şirketlerini yönetiyor.
Öte yanda iyi eğitilmiş kadınlar fırsat bulabilirlerse çalışma hayatına girip, kendilerini kabul ettiriyorlar. Koca, geleneksel rolünde ısrar etmeyip eşini destekleyecek olursa, kadın iş hayatından ödün vermek zorunda kalmadan çocuk sahibi de olabiliyor. Bunlar bardağın dolu yanı. Bardağın boş yanında ise hâlâ birey bile sayılmayan kadınlar, kimi erkeklerin egemenliklerini, kimilerinin de töreleri koruma gerekçesiyle onları vahşice öldürmeleri yer alıyor. Ben bardağın dolu yanını görüyorum; zira er geç, gelecek kadınların. Erkeklerin bunu bir an önce kabullenip, değişmeye başlamalarında yarar var.