Hayvan sevgisi nedeniyle sadece
Örneğin hayvan sevgisi o kadar gelişmiş ki, karısı izin verse, evinde Pötürge eşeği beslemek istiyor. Sumo güreşini Türkiye'de en iyi bilenlerden biri olan Erdal abiyle,
42 yıllık gazeteci, 36 yıllık eş, 34 yıllık baba, 18 yıllık köpek babası, mesleğini seven, dişlerindeki üç tane implant dışında bir sağlık problemi olmayan vejetaryen Türk vatandaşı.
Köpek babası derken, Sabah binası yakınlarındaki kedi, köpeklerin de Erdal abisi öyle değil mi?
Tabii. Evimde iki köpek, iki cennet papağanı, üç muabbet kuşu, bahçemde şu anda kış uykusunda bulunan dört kirpi, iki kaplumbağa, 12 sokak kedisi, sekiz sokak köpeği var. Yüzlerce de kuş.
Almak istediğiniz ama karınızın engel olduğu bir hayvan var mı?
En çok almak istediğim hayvan eşek.
Niye, güzel gözlü olduğu için mi?
Çok seviyorum o hayvanı. Malatya'nın Pötürge ilçesinin eşeği. Türkiye'nin en iyi eşekleri ve sıpaları orada. Bana göndermeye kalktılar, hanım kıyameti kopardı. Artık dedi "o bardağı taşırır, ben giderim, o eşekle yaşarsın."
Yani karınızı seçtiniz?
Bu sefer riski göze alamadım. Köpekte riski almıştım. O köpeği şimdi benden daha çok seviyor. 18 yaşında o köpek. 120 yaşında yani insan yaşıyla.
"Köpeğimde benim gibi vejeteryan"
Köpeği bu kadar fazla yaşatmak için ne yaptınız?
Sadece mutlu ve vejeteryan...
Evde sadece siz ve köpeğiniz mi vejetaryen?
Evet, iki vejetaryeniz. Onun sabah kahvaltısı bir salatalık bir havuç, öğle yemeği taze fasulye, bakla; bayılıyor. Akşamları ben ne yersem onu yiyor.
İş yerinde de kedi köpekleri besliyorsunuz değil mi?
Evet besliyorum. Önlerine mamalar koyuyorum. Kuşları besliyorum.
Hayvanlardan başka almak istiyor musunuz? Yoksa kotanızı doldurdunuz mu?
Evde bakılabilecek hayvan sınırlı. Yani bahçede açık, sincap aldım, ceviz ağacı ektim sincap yetiştirmek için. Ama sincaplar kaçtı. O olmadı.
Aşırı bir hayvan sevginiz var. Hayvanları bazı insanlardan daha mı değerli görüyorsunuz?
Hayvanları kendim dahil, tüm insanlara göre, daha masum görüyorum. Çünkü bir serçenin önüne bir avuç darı koy, bir de demet banknot koy. Hangisini alır? Bir de bir insanın eline de bir ekmek koy ve bir demet banknot koy. Hangisini alır? İnsanoğlu doğanın kendisi için çizdiği çerçevenin dışına çıkan, yaşamak için değil, para kazanmak için, parayı araç olmaktan çıkarıp, amaca dönüştüren bir varlık haline geldi.
Sokak hayvanlarının uyutulması yasası hayvan severlerin tepkisini çekmişti. Tepkiler üzerine geri çekildi yasa. Bu sizi sevindirdi mi?
Evet. Bireysel olarak bu yasayı doğru bulmamıştım. Kısırlaştırmayı tercih ederim. Ama çok ağır hasta ise, insanlarda olduğu gibi hayvanlara da ötenazi yapılmalı.
İlgi ve zevkleriniz herkesten çok farklı. Örneğin sumo güreşi ve güreşçilerini belki de Türkiye'de en iyi bilen insansınız. Yemek alışkanlığınız herkesten farklı. Hep farklı bilgiler peşinde koşuyorsunuz… Neden?
Mesela her sumo güreşi bir şiirdir. Dünyanın en centilmen sporu olduğu için seviyorum. 10 saniye süren ağır çekimde izlersen, o ağır cüsseli, 150 kiloluk insanların aslında, piste düşen kuş tüyü gibi güreştiklerini görürsün. Kuralları son derece basittir. Çok sevimli bir güreştir, spordur. Ben sadece onu değil, snooker'a yani İngiliz bilardosuna da bayılırım. Tenisi çok çok severim.
Farklı bir karaktersiniz. Herhalde yaşama farklı bir pencereden baktığınızdan olmalı, öyle değil mi?
Tabii. Bu saydığım sporların hepsi centilmen sporlardır. Centilmenlik, barış, soğukkanlılık.
"Avrupa'da Londra, Dünyada New York"
Frankofonluk... Nereden geliyor Fransa ve Fransızca sevgisi?..
Benim ortaokula başladığım yıllarda okullarda yabancı dil olarak sadece Fransızca vardı. İngilizce yoktu. Önce öyle başladı. Babamı çok küçük yaşta kaybettim ama ölmeden önce bir öğretmen tutup haftada bir bana Fransızca dersleri aldırıyordu. Yani ben ortaokula girdiğimde benim bir seçeneğim yoktu. O zaman da "madem okudum bir işe yarasın" diye düşündüm. Sonra çok geliştirdim. Bir de şanslıydım. Nitekim İzmir'de Levanten, Musevi, Rum çoktur. Onların da dili Fransızcadır. Bende eskiden "Frankofili" vardı. Ama Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı Sarkozy sayesinde bu "Frankofobi"ye dönüştü. Fakat Chirac'ı seviyordum.
Avrupa'da en çok Paris'i mi seviyorsunuz?
Hayır, Londra'yı seviyorum. Avrupa'da Londra'da, dünyada New York. Londra'da ben hiç yabancılık çekmiyorum. Fransızcam beni orada çok rahat yaşatıyor.
Anglosakson dünya modeli geçerli. Bir Frankofon olarak zorunuza gidiyor mu? Dünya daha iyi olur muydu Frankofon kültürü bu dünyayı sarsaydı?
Hayır canım, ben Fransız değilim ki. Frankofon olmak, Fransa ile aynı bakış açısına sahip olmak değil ki. Bunu Fransızlar düşünsün. Benim sevgim, Fransız modeli yaşama, Paris'e ya da Fransa'ya değil. Ben Fransızcayı seviyorum, Fransa'yı.
Batı yaşam modeli hakkında ne düşünüyorsunuz?
Modern çağımızı, insana yaraşır yaşam modeli.
Bu nedenle de AB süreci mi destekliyorsunuz?
Sonuna kadar destekliyorum. Sosyal hayat değişti, ekonomik hayatta nereden nereye geldik. Bu AB sayesinde oldu. Müzakerelerin yürütülmesi, bizim AB'ye halat atmamız sayesinde oldu. Bizim öncelikli hedefliğimiz AB standartlarını ve yaşam biçimini yaşamak. Bence müzakere başlıklarının açılıp, açılmaması değil, o hedefin sürekli olarak kalması önemli.
"Hiçbir köşe yazarını okumuyorum"
İyi bir gazete yayın yönetmeni nasıl olmalı?
Çalışanlarına karşı adil olmalı. İkinci olarak ise farklı bir gazete yaratmak için gerekli altyapı, bilgi ve vizyona sahip olmalı. Türkiye ve dünyayı her gün sürekli izlemeli, ilgi alanları çok geniş olmalı. Genel olarak yayın yönetmenlerinin ilgi alanı politika ile sınırlı oluyor. Bir de sentez yeteneği olmalı.
Sabah kalktığınızda, hangi gazete yazarını okursunuz?
Hiçbir yazarı okumam. Benim aklım bana yeter. Yazarlara ayıracağım zamanı dünya gazetelerine ayırırım. Ben sabah bu ofise oturduğumda, Kanada'dan başlarım, Japonya'dan çıkarım. 80 ayrı dünya gazetesi okurum. Afrika'yı da ihmal etmem. Bu süreyi yazarlara ayırırsam, hiçbir şey okuyamam. Ben polemikçi değilim. Ben gazeteciliğin ana malzemesinin haber olduğuna inanırım, yorum değil. Yorum ona renk katmalı, ama o da bilgiye dayalı olmalı. Hamasi değil.
Sabah'ta son dönemde yayın yönetmenleri çok sık değişti. Siz ise dördüncü yılınızı tamamlıyorsunuz. Bunu neye borçlusunuz?
Herhalde iyi, dengeli ve dengeleri gözeten bir gazete yaptığım içindir.
"Türkiye güçlendikçe istikrarın önemini kavrıyor"
Özal döneminde Türkiye'nin dönüşümü başladı. Siz de bir gazeteci olarak o günleri birebir yakından takip ettiniz. AK Parti ile ise ülkede daha belirgin bir dönüşüm var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Çünkü Özal döneminde dönüşüm bir süre olarak daha kısaydı. Cumhurbaşkanlığı dönemini ayırırsak, Özal'ın yedi yıllık başbakanlık süresi var. Erdoğan'ın başbakanlık dönemi şimdiden 10 yıla vardı. Ayrıca o dönemin konjonktürü şimdiki gibi değildi. Bir askeri dönemden çıkmıştık. Bunun yaraları vardı. Kalıntıları vardı. Erdoğan dönemini, o bakımdan bu tür şeylerin daha az yaşandığı bir dönem olarak görebiliriz. Türkiye artık geçmişteki hatalarından ders alarak, gerek ekonomide, gerekse siyasette istikrarı tercih eden bir dönemi elinden geldiğince uzatmak istiyor. Türkiye güçlendikçe, istikrarın önemini daha iyi kavrıyor.
"Suriye parçalanırsa Türkiye ayakta kalamaz"
2012'de Ortadoğu kan gölüne döndü. Birleşmiş Milletler gözlemcileri Suriye'de mezhep çatışması riskinin en yüksek düzeye tırmandığı uyarısını yapıyor. 2013'te mezhep çatışması bütün Ortadoğu'yu sarar mı? Bundan Türkiye nasıl etkilenir?
Suriye parçalanırsa Türkiye ayakta kalamaz. Yani bütünlüğünü koruyamaz. Suriye küçük Ortadoğu'dur. Parçalara ayrılırsa, o parçalardan sıçrayacak taşlar, kayalar, bizim sınırımızın bu tarafına da geçer.
Güneydoğu'yu da içine alacak bir Kürt devletinin kurulması olasılığının olduğundan mı bahsediyorsunuz?
Hiç adını koymak istemem! Ama BM raporunda mezhep çatışması riski büyüdü deniyor. Bu aynı zamanda taraflara, "Aklınızı başınıza toplayın, mezhep çatışmasına kadar götürmeyin işi" mesajıdır. Suriye içi taraflar, müdahil taraflar BM, Arap Ligi, İslam İşbirliği Teşkilatı, AB, NATO olmak üzere herkese uyarıdır. 19 aydır Esad'ın gideceği beklentisi hakim. 19 aydır ise Esad gitmedi. Demek ki adamı iktidar koltuğundan götürmek o kadar da kolay değil. O halde bundan sonrasını düşünmek lazım. Esad'ın gidişini, Esad'ın razı olacağı bir formülle sağlamak lazım. Esad'ın razı olacağı formül de sürgün değil. Esad ısrarla, "2014 Mart'ında görev sürem dolana kadar ben buradayım" diyor. O zaman ya onu öldüreceksin, ya askeri müdahale yapacaksın. Öyle bir olasılık ise yok bile.
"Biz Fenerliler önce Galatasaray karşıtıyız sonra Fenerliyiz"
Şike davası, koyu Fenerbahçeliliğinizi nasıl etkiledi?
Daha çok kenetlendim. Bu olay, bütün camiayı nasıl birbirine kenetlediyse, beni de daha çok takıma bağladı. O şike davası henüz sonuçlanmadığı için, iddia olarak ortada duruyor.
Koyu bir Fenerbahçelilik ne demek? Fenerbahçe için ölür müsünüz?
Fenerbahçeliler kimliklerini ötekine göre tarif ederler. Biz önce Galatasaray karşıtıyız, sonra Fenerbahçeliyiz.
Beşiktaş?
Beşiktaş bizim için zararsız takım. Aradan çıkarsa çıksın o. Biz kendimizi, karşımızdaki Galatasaraylıya göre tarif ederiz.
Şike davası sırasında Galatasaraylılara daha mı düşman oldunuz?
Fenerbahçe'ye daha çok bağladı, öyle diyelim.
"BİZDEKİ ÖZEL HABER, DİĞER GAZETELERİN TOPLAMINDAN DAHA FAZLA"
Sabah hiç ölmüyor. İçinden de hatta iki gazete doğurdu. Sabah'ın bu gücü nereden geliyor?
Bir sürü gazetenin kadrolarına da takviye yaptı. Sabah'ın bu gücü, Sabah çalışanlarının birbirlerine çok kenetlenmiş olmalarından kaynaklanıyor. İsterse bir yıl önce, isterse de üç gün önce gelmiş olsun, Sabah'ın ruhunu, aramıza en son aramıza katılan da şevkle ve heyecanla yaşıyor ve bunun bir parçası oluyor.
2013 yılı için Sabah projeleriniz nedir?
Sabah bugün zaten son derece iddialı bir amiral gemisi. Daha ileri gitmeyi ve rakibini geçmeyi amaçlıyor. İnternet ve elektronik ortamda yeni versiyonlar olacak. Çünkü yavaş yavaş oraya doğru gidiyoruz. Birleşmiş Milletler'in (BM) araştırmasına göre Türkiye'de en son gazete 2029-2030 aralığında çıkacak. O tarihten sonra sadece internete yöneleceğiz. Dünyada en son gazeteler ise 2039'da Afrika'da görülecek. Ama yazılı gazetenin sona ermesi, Sabah'ın marka olarak değer kaybedeceği anlamına da gelmiyor.
Yeni dönemde özel habere de önem vereceksiniz öyle değil mi?
Bizdeki özel haber; iddia ediyorum, diğer gazetelerin toplamındaki özel haberden daha fazla. Ayrıca tabii bölge eklerimiz var. Onlara yenilerini katacağız.
"En Sevmediğim özelliğim titizlenmek ve simetri hastalığı"
En sevmediğiniz özelliğiniz nedir?
Titizlenmek. Herhangi biriyle el sıkışsam, giderim hemen elimi sabunlarım. Elimde olmayan bir şey bu.
Röportaja başlarken öptük birbirimizi. Şimdi yüzünüzü yıkayacak mısınız?
Röportaj bitince evet. Bununla birlikte bir de simetri hastalığım vardır. Eve gidince kül tablasının yeri değişmiş ise hissederim, eski yerine geri koyarım.
Gazete yaparken de mi simetriye dikkat ediyorsunuz?
Hayır. Eşyalar için simetriye dikkat ediyorum.
Çok çabuk sinirlenir misiniz?
Evet, ama çabuk geçer sinirim.
Sinirlendiğinizde, şerrinizden kurtulmak için kaçmak mı gerekiyor?
Yok canım. Sinirimi kendime yöneltirim.
DUYGU LELOĞLU / Fotoğraflar: CEM UÇAK