İstanbul'un fethi, Hıristiyan Avrupa'ya göre ise "Konstantinopolis'in düşüşü" Batı'da büyük bir panik dalgası yaratmıştı. Bu panik dalgasının yarattığı İslam korkusu, kısa süre içerisinde Müslüman düşmanlığına döndü. Engizisyon, Avrupa topraklarında Müslüman bırakmamak için adeta bir cadı avına çıktı. Tarihçi Özlem Kumrular, yeni kitabı "İslam Korkusu"nda, işte bu dönemdeki Müslüman algısını ilginç örneklerle bir araya getirmiş. İspanyolca, İtalyanca, Katalanca, Portekizce ve Yunanca kaynaklar ışığında Batı'nın İslam korkusunun gerçekçi bir portresini çizen Kumrular ile görüştük. Bize, İstanbul fethi sonrası zıvanadan çıkan Müslüman avını anlattı.
20 bin memur Müslüman avında!
1501'de Granada'da, 1502'de ise Kastilya'da çıkan bir kanunla Müslümanlara göç etmek, din değiştirip Hıristiyanlığı seçmek ya da ölüm olmak üzere üç seçenek sunulur. Göç eden eder ancak kalıp Hıristiyan olmaya karar verenler yeni bir cemaatin üyesi olmak için boş yere uğraşırlar. Sonradan Hıristiyan olan ve Morisko adıyla anılan bu Müslümanlar hiçbir zaman kabul görmez. Gizli gizli aslında Müslümanlığın gereklerini yerine getirdikleri için Engizisyon tarafından başlatılan bir cadı avının muhtemel kurbanıdır her biri. Engizisyon, İslami gelenekleri sürdüren Moriskoları yakalayıp cezalandırmak için İspanya'nın dört bir yanında familiar adı verilen 20 binden fazla memur görevlendirir. Bu gizli Müslüman avının en trajik sonuçlarından biri, aile kavramını çökmenin eşiğine getirmiş olmasıdır. Çünkü iş şirazesinden çıkar ve çocuklar ebeveynleri, kardeşler kardeşleri, ebeveynler çocukları, eşler birbirini, komşu komşuyu engizisyona şikayet eder hale gelir. Engizisyon kayıtlarında eşler arasındaki ispiyonlama vakaları hayli kabarıktır. "Eski Hıristiyanlar" ve "Yeni Hıristiyanlar" arasındaki evlilikler genelde hüsranla sonuçlanır. Moriskolar kamu görevlerinden, üniversite görevlerinden, Yenidünya'ya yapılan göçten, derneklerde görev almaktan ve buna benzer pek çok sosyal imkandan uzak tutulurlar. Kripto-Müslümanlar'ı yani gizli Müslümanları ortaya çıkarmak için halka "Müslümanları Tanıma" kitapçıkları bile dağıtılır. Bunlarda, "Müslümanlar Ramazan'da gün doğmadan kalkarlar, sonra ağız yıkayıp yatağa dönerler, domuz eti yemez, şarap içmezler, Arap hikayeleri anlatırlar, namaz kılarken kıbleye dönerler, hayvanları kıbleye doğru keserler, temiz pak olduktan sonra bir odaya doluşup kapıyı da sıkıca kapadıktan sonra dua ederler, genelde sazlardan yapılmış kulübelerde ve bostanlarda dua ederler. Onların Ramazan ayında oldukları en güzel elbiselerini giymelerinden anlaşılır. Çok sık yıkanırlar, Aralık'ta bile dışarıda yıkanırlar" gibi bilgiler yer alır. Ramazan'da kendi dininden olanlara zekat verdiği fark edilen Moriskoları hayırlı günler beklemez. Erkeklerin gizli gizli sünnet olup olmadığı bile kontrol edilmeye başlanır.
Korku unsuru Engizisyon
Sorgu odasına çekilenlerden belli başlı duaları okuması istenir. Bütün duaları mükemmelen ve her seferinde aynı tonlamayla okuyan sanıklar, "Bunları sonradan ezberlediği" suçlamasıyla tutuklanır. Engizisyon öyle bir korku unsuruna dönüşmüştür ki, Quevedo, La vida del Buscón (Bir Dolandırıcının Hayatı) adlı eserinde, kaldığı pansiyonun kirasını vermeden sıvışmak isteyen başkahraman Pablos'un, iki arkadaşını pansiyona engizisyon görevlisiymiş gibi getirtip kendisini güya yaka paça aldırtmasını esprili bir dille anlatır.
Müslümanlara sahilde oturmak ve tıpokumak yasak!
1524 yılında Papa VII. Clemens, Şarlken'in Müslüman sorununa vaftiz yoluyla son vermesini ister. Akabinde de İslami gelenekleri ve sosyal hayata dair temel unsurları yasaklayan bir kanun çıkarır; Arap dili, kıyafetleri, muskalar, İslam'a uygun hayvan kesimi yasaklandığı gibi, Moriskolar'a ait şarkı, dans ve düğün gibi her türlü eğlence de yasadışı kabul edilir. Ayrıca artık cuma ve bayram günleri evlerinin kapılarını da açık bırakmak gibi bir zorunlulukları vardır. Böylelikle Hıristiyan komşuları gelip gizli gizli eski dinlerinin gereklerini yerine getirip getirmediklerini kontrol edebileceklerdir. Hamama gitmek de yasaklanır ve hamamlar yıkılır. Bütün yeni doğan Morisko çocukların "Eski Hıristiyan" vaftiz anneleri ve vaftiz babaları olması ve Moriskoların evliliklerinin bir "Eski Hıristiyan"ın şahitliğinde gerçekleşmesi şart koşulur. Moriskoların altın, gümüş, değerli taş, ipek, mercan, silah taşıma ve at binmesi yasaklandığı gibi, 1487'de tıp üniversitelerinde okumaları da engellenir. Hatta Müslüman korsanlara yardım ederler gerekçesiyle (ki ediyorlar) kıyı şeridinde iskan etmeleri bile yasaklanır. Moriskolar konusunda suçlamalar da bitmek bilmez. Küçük çocukları kaçırıp denizaşırı topraklarda yaşayan Müslümanlara sattıklarına dair dedikodular başını alıp yürümüştür. Diğer bir suçlama da "oğlancılık"tır!
Zeytinyağı ve domuz yağının düellosu
Hıristiyanlar yemeklerinde domuz yağı kullanırken Moriskolar zeytinyağını tercih eder. Zeytinyağının kötü koktuğu ve çok rahatsız olduklarını beyan etmek üzere Engizisyon'a başvuran komşular başa dert olur. Pek çok Yeni Hıristiyan (yani gizli Müslüman) sadece gösteriş olsun diye kasaptan domuz eti almaya başlar ama tüketmez. Komşularını domuz eti yemeye zorlamak "Eski Hıristiyanlar"ın en sık uyguladıkları sınavlardan biridir. Hatta Katolikler Morisko komşularının çocuklarını eve çağırıp gizli gizli domuz eti yedirirler. Ayrıca komşularını Ramazan ayında oruç vakti yemeğe davet etmek de "Eski Hıristiyanlar" arasında hayli yaygındır. Bugün Portekiz mutfağının vazgeçilmez lezzetlerinden biri olan alheria da, bu sıkıntılı günlerin sonucunda icat edilmiştir. "Eski Hıristiyanlar" sucuklarını yapıp damlara astıklarında, Hıristiyanlıklarını sorgulayanlara cevap veren Moriskolar onları uzaktan kandırmayı başarmışlardı. Onlar gibi doldurup astıkları sucuklara domuz eti yerine pirinç ve baharat başta olmak üzere evde ne bulurlarsa koyarlar. Alheria da işte böyle ortaya çıkar.
ÜRÜN DİRİER