Tabletlerdeki Maya takvimlerine göre, "Tufanların yaşandığı dört çağdan sonra sonu yine tufanla bitecek beşinci çağ" 21'nci yüzyılın başında, nokta atışıyla söylersek 22 Aralık 2012'de başlayacak. "2012'de efsane tufanlar ABD'nin doğu ve batı kıyılarını Atlantis gibi sular altına gömecek. Depremler olacak, yanar dağlar faaliyete geçecek, kıtalardan koparak okyanuslara gömülen dev kara parçaları ölçeği çok büyük mega tsunamiler yaratacak…"
Sadece bu kadar da değil, işin en fantastik tarafı, küçümsemek için söylemiyoruz ve fakat sadece inanca dayanan bilgilere göre, son yörünge geçişini, MÖ 1649'da yaptığı iddia edilen efsane "kayıp gezegen" Marduk'un da geri dönüş tarihi 22 Aralık 2012. Bir mite göre Thera yanardağının patlamasına, afetlere neden olmuş, "Mısır'dan Çıkış" mitlerine esin kaynağı oluşturmuş, yakın doğu başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde siyasi ve sosyal dengeleri altüst etmiş. Bütün inançları ve yaşam tarzını değiştirmiş, kimilerine göre "Nibiru" ama en bilindik adıyla "Marduk", "2012'de dünyanın çok yakınından geçecek." Sanırız insanlığın gündemine Nuh Peygamberden beri ilk kez böyle bir haber giriyor. Hem de en sağlam Martin Mystere macerasına taş çıkaracak bir kehanetle…
"VÜCUT BEDENDEN IŞIK BEDENE GEÇECEĞİZ"
"Dünya bir geçiş dönemine yaklaşıyor. 22 Aralık 2012'de Dünya 'Foton Kuşağı' denen manyetik bir alanın etkisine girecek. Geçiş dönemi denen bu olay yaşanırken dünya ilk önce yavaşlayıp ardından altı gün boyunca duracak. Bu durma esnasında insanlık derin bir uykuya dalacak. Altı günlük evrede dünya, üç gün kararıp üç gün aydınlanacak.
Üç günlük karanlık evrede büyük depremler, denizlerin yükselmesiyle 'Mega Tsunamiler' oluşacak. 'Hasat Dönemi' denen o günlerde dünya alt üst olurken bazı bölgeler felaketten hiç etkilenmeyecek. Altı gün sonunda o bölgelere bir gemi gelecek. Bugünkü bedenimizden 'Işık Bedene' geçeceğimiz o 'kutlu' günde gelen geminin üzerinde Hz İsa olacak. Karanlık aydınlandığında o bölgelerde uyuyan insanlar tamamen arınmış olarak uyanıp vücut bedenden ışık bedene geçecek ve insanlık için yeni bir çağ yani 'Altın Çağ' başlayacak."
Okuyunca insanda etkisi fazla sürmeyen mistik bir irkilme hali yaratan bu kehanetin devamını öğrenince durum daha da ilginç bir hal alıyor. Şimdi sıkı durun! 2012'de dünya durduğunda oluşacak karanlık ve aydınlık evrede yaşanacak tüm felaketlerden korunacak o bölge Türkiye'deymiş! Yani kehanet doğru çıkarsa ve eğer bir aksilik olmazsa Hz İsa 22 Aralık 2012'de İzmir, Selçuk'un en güzel köylerinden biri olan Şirince'ye gelecek. Son birkaç yıldır sadece Türkiye'den değil dünyanın birçok ülkesinden bu iddiaya ve "kehanet"e inanan insanlar, 22 Aralık 2012'de arınıp "Altın Çağ"a" geçmek için şimdiden Şirince'ye geliyor. Avusturya'dan Avustralya'ya Amerika'dan İngiltere'ye ve dahi Kanada'dan insanlar Türkiye'ye gelip o güne yani "vücut bedenden ışık bedene" geçmeye Şirince'de hazırlanıyor.
Öğrendiklerimizden sonra biz de hem "Altın Çağ" hazırlıkları yerinde incelemek hem de Şirince'yi "dünya gözüyle son bir kez görmek" için en Martin Mystere halimize bürünüp Şirince'ye gittik.
YILLARIN KIRKINCA'SI, KİRKİNCE'Sİ, ÇİRKİNCE'Sİ EN SONUNDA ŞİRİNCE'Sİ ŞİMDİ KIYAMET KÖYÜ MÜ OLACAK?
Şirince'ye vardığımızda gözlerimizi alamadığımız köy evlerini uzun uzun seyrettikten sonra labirente benzeyen sokaklarında birkaç kez yolumuzu kaybettiğimiz bir gezintiye çıktık. Şirince aslında eski bir Rum köyü. Hem de 1698-1702 arasında İzmir'de yaşayan "Bilgin Papaz" Edmund D. Chishull'un "Türkiye Gezisi Hatıraları" na konu olacak kadar: "...
Köyün papazı bize, güya İncil yazarlarının el yazılarını göstermek istedi. 'Havarilerin Yaptıkları' kitabında açıklanan yedi papaz yardımcısından biri olan Prochorus tarafından yazıldığını iddia ettiği bir İncil gösterdi. İncelememiz sonucunda harflerin eski, belki 6. veya 7. yüzyıldan kalma olduğunu gördük." Tabii 1800 haneli 8 bin Rum barındıran, efsanevi bir çağda dağlara vuran 40 kişiye atfen kurulan Şirince artık yok. 1923'te Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi sonucu Rumların yerini aynı mübadeleyle köylerinden koparılan Türkler almış.
Şimdiki Şirincelilerin anlattığına göre dedeleri dağların eteklerinden yürüyüp Şirince'ye vardıklarında ilk sözleri "Ihh kazıkladılar bizi" olmuş. Buradan giden Rumlar da aynı şeyi düşünmüş olacaklar ki, Şirince sakinlerinin anlattığına göre gittikleri yere kopmak zorunda kaldıkları köylerinin aynısını inşa edip adını da "Şirince" koymuşlar. Şirince köyünün sınırları içinde tam 40 tane kilise ve manastır kalıntısı bulunuyor.
Üstelik Meryem Ana'nın mezarının bu bölgede yani Bülbül Dağları'nda olduğuna yönelik yaygın bir düşünce var. Ama Şirince'nin yeni muhtarının eski Rum mezarlığını silindirle düzeltip muhtarlığa ait otoparka dönüştürmesinden dolayı, içinde kim olduğunu bilmediklerimiz, çınar ya da zeytin ağacı gölgesi yerine Fiat Palio gölgesinde dinleniyorlar.
Tanışma gezintimizin ilk molasını "2012 Kehaneti"ni Şirince sakinlerinden dinlemek için tabelasında "Ayşe Teyze" yazan bir mekânda verdik. Ayşe teyze, kulaktan dolma kehaneti bize "yoldan gelmişsiniz yorgunsunuzdur" kabilinden hazırladığı "Serpme Kahvaltı" eşliğinde anlatıyor. "Buraya gelenler 21 Aralık 2012'de kıyamet kopacağını ama Şirince'nin korunacağını konuşuyor. Bunun için toplantılar, konferanslar yapmak için gelenler bile var. Ben de birkaç kez dinlemek istedim ama bana anlatmadılar. Öğrenince gelip bana da anlatın." Ayşe teyzeden dinlediğimiz meram-
bilgi arası kısa konuşmadan sonra "2012 Konferansları"nın yapıldığı yeri yine Şirince sakinleriyle konuşa konuşa aramaya başlıyoruz.
"ALTIN ÇAĞ" KEHANETİNİN SAHİBİ BİR TÜRK
Şirinceliler bu hikâyenin çok daha önce başladığını ama kendilerinin 2002'de öğrendiklerini söylüyorlar. Efsane ya da kehanet Işık Yazan adlı birine ait. Yani Mayaların 2012'de dünyanın geçireceği değişim ya da "çağın sonu" efsanelerinden sonra bu, yüzde yüz yerli bir hikâye. Öğrendiklerimize göre son yıllarda spiritüalist eğitmen Işık Yazan'ın yönettiği "Bilgelik Bilinci" toplantılarında yakın gelecekle ilgili bu tip konuşmalar yapılıyor, büyük toplantılar düzenleniyor. Bu insanlar, ayrıcalıklı olduklarına ve küresel yok oluştan sonra yaşama devam edeceklerine inanıyorlar.
Daha da ilginci, kıyametten kurtuluş için, daha doğrusu onların deyimi ile dönüşüm için, uygun veya özel yerler de belirlenmiş. Bazı gruplar Bozdağ gibi yüksek yerleri tercih ediyorlar. Ama asıl bölge, Selçuk'un Şirince köyü. Bu haberden sonra Şirince'de birçok şey artık eskisi gibi değil. Kehaneti duyan binlerce yerli ve yabancı turist Şirince'yi ziyaret ediyor. Bu durum, şaraplarıyla ve zeytiniyle meşhur Şirincelilerin hoşuna gitmiş önce ama şimdiki durumu "Eskiden alış veriş yapıldığında pazarlık edilmezdi. Ama şimdi pazarlık etmeden bir şey almıyorlar" diye özetliyorlar.
Konu hakkında inanan inanmayan herkesin mutlaka bilgisi var köyde. Bir amca keçilerini ahıra soktuktan sonra "Ben inanmıyorum ama dünya yok olurken mavi bir ışık bizim köyün üzerine gelip bizi koruyacakmış" diyor. Üstelik amcanın da Ege şivesinin anlattıklarını daha da güzelleştirdiği bir kıyamet senaryosu var: "Gelen İsa olmayacak ki oğlum. Şirince'ye mi gelir artık başka yere mi biz bilmeyiz, ama gelecek kişi 12 imamların kayıp olan çocuk imamı Mehdi'dir. Biz İmam Mehdi'yi bekleyelim." Onu dinledikten sonra ikram ettiği şeftaliyi yiye yiye ilerlerken bir pansiyona uğruyoruz. "Üzüm Şarap Evi ve Pansiyon" un sahibi Sıtkı Şenerken, Şirince'ye 1990'da gelmiş. Aslında Şirince'ye "uğramış" ve birçok insan gibi onun da hayatı tamamen değişmiş.
"Dolaşırken bu binayı gördüm; o kadar garip bir duyguydu ki, cebimdeki tüm parayı kapora olarak bırakıp ardından gelip burayı aldım. Geldiğim zaman Şirince hakkında konuşulanlardan haberim yoktu ama nedense içimde garip, huzurlu bir duygu vardı. Kafamın içindeki ses 'Burada kal' dedi bana. Sonra gördüm ki gerçekten buraya gelenler bir sürü tesadüfler sonucunda ulaşmışlar. İlginç bir çekim gücü var Şirince'nin. Mesela benim eşim buraya gelemedi daha. Gelmek istiyor ama gelemiyor. Kısmet meselesi işte."
Sıtkı Bey, Şirince'ye yerleştikten sonra öğrendiği 2012 kehanetiyle ilk önceleri dalga geçse de zaman ilerledikçe etkilendiğini söylüyor. "2012'de neyse artık o yaşanacak şey, Şirince o kötülüklerden korunacak. Böyle düşünen çok insan var. Benim anlatılan efsaneyle çok ilgim yok ama herkes gibi olacağı iddia edilen şeyi biliyorum. 22 Aralık 2012 dünyanın sonu… Hayat duracak, altı gün sonra tekrardan başlayacak. O altı gün sonra seçilmiş insanlar burada tekrar hayata başlayacaklar. Hiçbir maddi manevi kaygı olmadan yaşam devam edecek. Neden Şirince olduğunu bilmiyorum ama Kapadokya ve Şirince'nin çok özel yerler olduğu dünyaca biliniyor.
Buralara dünyanın dört bir yanından sadece bunun için gelen, yerleşen yabancılar var. Bazı aylar 2012'de olacaklarla ilgili seminerler veriyorlar. Burada Kırkınca adında bir pansiyon var. Genelde orada toplanıp konuşurlar. Zararsız insanlar. Yabancılar ve Türkler biraraya gelip bu tip şeyler konuşur. Buradaki manyetik alanın çok güçlü olduğu söyleniyor. Daha doğrusu biliniyor. Bilmem siz hissettiniz mi? Ama buraya gelen insanların yüzde doksanı bunu hissediyor. Burada özellikle insanı huzur kaplıyor. Hiçbir yere gitmek istemiyorsunuz. Olduğunuz yere çakılıyorsunuz."
Dinlediklerimizden sonra mevzunun daha da derinleşeceğini ümit ettiğimiz Kırkınca Pansiyon'a doğru yola çıkıyoruz. Çok şanslıyız, çünkü sahipleriyle bir gölgede dinlenirken hayli ilginç denebilecek, buranın mistik havasına yakışan bir tesadüf sonucu tanışıyoruz. Kırkınca Pansiyon'un işletmeciliğini İlkan ve Üzeyir Gülgün kardeşler yapıyor. Aileleri 1923'teki mübadele sırasında gelmiş Şirince'ye. İlkan ve Üzeyir kardeşlerin Şirince'ye geliş hikâyelerinden sonra biz de geliş nedenimizi anlatıyoruz ve İlkan'ın söze başlamasıyla gizemli hikâyenin içine biraz daha giriyoruz. "Hz. İsa'nın Şirince'ye geleceği ve Altın Çağ denen yeni bir dönemin başlayacağı söylentisi 1996 yılında başladı.
Aslında çok daha önce başlamış ama biz 96'da öğrendik. İnternet sitelerinde yazılar çıkıyordu, sonra dünyanın her tarafından insanlar gelmeye başladı. Avusturalya'dan Kanada'dan, Amerika'dan, İstanbul'dan gelenlerle sohbet etmeye başladık. Her gelen 'Buranın enerjisinin çok farklı olduğunu hissediyorum' diyordu. 2012 olayını bazıları bilerek geliyor, bazıları bilmeyerek gelip burada öğreniyor. İstanbul'da Quantum Düşünce Derneği var, mesela onlar burada seminer yapıyorlar. Ben bir keresinde izledim. 2012 hakkında bir seminerdi. Kesinlikle çok etkilendim. Madde boyutundan enerji boyutuna geçeceğimizi anlatıyorlardı."
"2012'DE YENİ BİR ÇAĞ BAŞLAYACAK"
İlkan ve Üzeyir kardeşlerle konuşurken pansiyonun bahçesine gelerek bizi dinleyen genç bir adam da muhabbete ortak oluyor. İyi ki de oluyor. Çünkü aradığımız her şey, adının Mustafa Güngör olduğunu öğrendiğimiz o gençte saklı. Mustafa'nın, oranın deyişiyle, gerçekten çok ilginç bir enerjisi var. Anlattıklarında o kadar samimi ve o kadar inanmış ki, insan ilginç, fantastik, absürd hatta saçma gelse de anlattıklarını ısrarla dinlemek istiyor. "Foton kuşağı" diyor Mustafa, "26 bin yılda bir dünyanın içinden geçmesiyle oluşan bir boyut sıçraması." Bu durumun daha önce Atlantis döneminde olduğunu, ondan daha önce belki de Lemurya zamanında bir boyut sıçraması yaşandığını anlatıyor. Anlattıklarına göre bu sürece "Su döngüsü" deniyormuş.
"Her 26 bin yılda bir su döngüsü oluyor ve bir başka boyuta geçiliyor. Tabii hazır olanlar geçebiliyor, hazır olmayanlar elimine ediliyor. Buna 'Hasat Dönemi' de deniyor. 2012'de yeni bir 'Hasat Dönemi' olacağı, yeni bir çağın başlangıcı olacağı söyleniyor. Bu yeni bir başlangıç, felaket değil. 2012'de yeni bir çağ başlayacak ve 2050'lere kadar bu çağ geliştirilecek. Bu durum daha önce küresel değildi, yeni yeni küreselleşiyor. Daha da küresel olacak."
Peki bu gelişmeler olurken Şirince'de ne olacak? Sorumuzu yanıtlayıp merakımızı gideren yine Mustafa oluyor. "Şirince'nin yeri Üstat Işık Yazan'la başladı. 2001'de Işık Bey'e ruhsal plandan dedikleri bir medyum kanalıyla bilgi aktarıldı. Bilgi celselerle yapılır, ruhsal celselerde meleklerle ya da başka boyutlardaki varlıklarla temasa geçilir. Bir tane kanal medyum seçilir, medyum gelen varlıkla iletişime geçer, sorulan sorulara cevap verir. Gelen bilgi bu şekilde yazıldı ve 'Bilgelik'(www.bilgelik. com) adlı web sitesinde 76 sayfa olarak da yayınlandı."
Mustafa'nın anlattığı "Üstat Işık Yazan"a "ruhsal plandan" aktarılanlar özetle şu bilgiyi içeriyor: "2012'de Marduk dünyamızın yakınından geçerken
yarattığı enerjiyle dünyanın dönüş hızını değiştirecek. 22 Aralık 2012'de dünya 'Foton Kuşağı' denen manyetik bir alanın etkisine girecek. Geçiş dönemi denen bu olay yaşanırken dünya ilk önce yavaşlayıp, dönüşü sıfır noktası dediğimiz seviyeye gelecek. Ardından altı gün boyunca duracak. Bu durma esnasında insanlık derin bir uykuya dalacak. Altı günlük evrede dünya üç gün kararıp üç gün aydınlanacak.
Üç günlük karanlık evrede büyük depremler, tsunamiler oluşacak. 'Hasat Dönemi'nde dünya alt üst olurken Şirince felaketten hiç etkilenmeyecek. Altı gün sonunda Şirince'ye bir gemi gelecek. Geminin üzerinde İsa Mesih olacak. Karanlık aydınlandığında uyuyan insanlar tamamen arınmış olarak uyanıp vücut bedenden ışık bedene geçecek ve insanlık için yeni bir çağ yani 'Altın Çağ' başlayacak." Doğrusu Mu kıtası ve Kayıp kıta Atlantis efsanelerinden beri hiç bu kadar esaslı bir "kehanet" dinlememiştik.
Mustafa'nın anlattıkları kadar hikâyesi de bir o kadar ilginç. Onun da yolu bir dizi tesadüf sonucu Şirince'ye düşmüş. Oradakiler bir gezgin olduğunu söylüyor. Ama o, birilerine yardımcı olmak için çağrıldığını düşünüyor. İş için Şirince'ye gelmiş ve "Benim burada çalışmam bildirildi" şeklindeki iş başvurusu kabul edilince de Şirince'de kalmış. 2012'de ne olacağını Mustafa'dan dinliyoruz: "Mesajlarda Şirince için, 'Burası yüksek frekans alanı' deniyor. Aslında yanlış bir anlaşılma var. Birçok insan İsa gelecek diye düşünüyor. Burada Mesih enerjisi var. İsa geliyor diye değil de onun enerjisi, yani bilinci var burada.
Hepimizin özünün üstatlık bilinci." Mustafa lafını bitirdikten sonra uzun zaman unutmayacağımız şu sözleri söylüyor. "Artık üstatlar beden almayacaklar. İsa bedeninde gelmeyecek artık. Bilinci gelecek... 2012'den sonra yeni enerjide mürşidi kâmile ihtiyaç yok. Bundan sonra asıl marifet kendine mürit bağlamak değil. Onun da kendi gibi olma yolunu açmaktır." Mustafa'ya burada "Kozmik Mustafa" da diyorlar. Ama dalga geçmek için değil; bildiklerine hayranlık duydukları için. Yani bir nevi mistik bir "Atom karınca"…
Anlattıklarına göre Türkiye'de iki tane pozitif enerji akımı var. Bunlardan biri Kapadokya'da diğeri de burada Şirince'de. "Kapadokya'da yeraltı
şehrinin giriş kapısı var. 'Agarta'nın giriş kapısı' derler… Dünyada yeraltı şehrine inen dört kapı vardır. Yeraltı şehirleri bizim sonraki geçeceğimiz çağa uygun. O gün yeraltı şehirlerindekilerle ve galaksimizde yaşayan varlıklarla ilişki kuracağız. Şuurumuz onları görecek kadar açık olacak. O gün döngülerin, devrelerin, eski yapıların, kalıpların tamamen çökeceği, işlemeyeceği, sadece koşulsuz sevgiyle sadece yüksek farkındalıkla, bilgelikle yaşanabilecek bir çağ başlayacak. Uyku esnasında insanlar dönüşüm yaşayacaklar." Konuşmadan sonra oluşan derin sessizliğin bozulmasına ve açık kalan ağzımızın kapanmasına İlkan'ın sözleri yardımcı oluyor. "Buraya bu konuyla ilgili her gelenle mecburen sohbet ederim. Her sohbet sırasında ilk söz şudur. 'İlkan bey bu geminin geleceğine siz de inanıyor musunuz?' İlk soru hep bu oluyor. Hangi gemi diyorum ben 'İşte o gemi, insanları o gün kurtaracak olan geminin geleceğine inanıyor musunuz?' 'Tabii' diyorum ben de, 'ara sıra gelip geçer zaten buradan…'"
İlkan ve Üzeyir'e insanların bu nedenle Şirince'ye yerleştiği haberlerini soruyoruz. "Sadece yerleşmiyorlar, düzenli olarak gelip Şirince'de meditasyon yapıyorlar, seminerler veriyorlar. Mesela Kiera Windraider adlı Hint kökenli Amerikalı biri var. Eşi Grace ile Şirince'ye yerleştiler. Kiera yılın en az üç ayını Şirince'de geçirir. Sonra yurtdışındaki seminerlerine gitmeye başlar. Almanya'ya, İngiltere'ye, Fransa'ya, Hindistan'a gider." Kiera'yı anlatmaya Kozmik Mustafa devam ediyor. "Kiera'nın ilahi alametleri buralarda kalırken başladı. O 'Dikşa' diye ilahi bir enerji aktarıyor. Bunu buradaki morfogenetik alanlarda yani Anadolu'da Mevlana'nın ve bizim ermişlerimizin yıllardır çalışmalarından kaynaklanan morfogenetik bir enerji alanında yapıyor. Anadolu'nun enerjisinin adına da 'İlahi Nur' deniyor. Bu enerjinin Şirince'de olduğu da biliniyor."
Mustafa'ya ve diğer inananlara göre dünyanın kalbi Ege bölgesinde. "Zaten jeolojik olarak belli bölgeler beynimizin belli bölgeleriyle ilgilidir. Mesela Almanya hipotalamustur, İtalya hipofiz bezidir. Türkiye ise dünyanın kalbidir. Ege bölgesindeki kilit nokta ise Şirince'dir. Dünyadan yayılan
bütün negatif enerjiler zeytin ağaçlarının olumlu yüksek enerjisiyle dönüştürülüp şifalandırılır. Dördüncü ve beşinci boyutta yaşayabilecek olanlar hasat edilecek, yani uygun olmayanlar elenecek, bazıları da birçok sıkıntı çektikten sonra 2012'de yükselecek. Kâinat 'aklınızı başınıza alın' diye
uyaracak. Foton kuşağı dünyanın içine girdiğinde otomobiller, bilgisayarlar çalışmayacak yani manyetikler çalışmayacak. Güneşteki gama patlamaları en yüksek seviyeye çıkacak. Foton enerjisinin içinden geçme sürecinde insanlarda birçok haller olacak. Uyku verilecek. İnsanlar neredeyse orada kalacak. İnsanlık o üç gün içinde bir dönüşüm geçirecek ve biyolojik bedeni farklılaşacak. Bazı ağrılar çekecek, belki boyunun uzamasından ya da başka değişimlerden dolayı.
Bu değişime hazır olmayanlar panik içinde olacaklar, onlara görevliler yardım edecek. İnsanlar kendine geldiğinde her şeyin aydınlanmış olduğunu, hiçbir eski şeyin çalışmadığını, yürüyecek olduklarında yer çekiminin etkisinden kurtulduklarını görecekler. Düşünce gücünün çok yüksek seviyede olduğunu görecekler. İnsan 'prana' dediğimiz 'Foton' enerjisiyle beslenecek. Büyük değişim denilen asıl büyük süreç bu." Mustafa'nın izah etmeye çalıştığı Işık Yazan'ın öğretisine göre "Altın Çağ" da beynin sağ ve sol lobunun ayrı düşünme durumu ilk defa 2012'de birbirine bağlanıyor."Döngüler bitiyor, Maya takviminin şablonları, haritaları, kehanetleri bitiyor. Dolayısıyla artık sıfırdan bir hayat başlıyor. Maya takviminin 22 Aralık 2012'de biteceği söylenir ama çok daha derinini bilenler 28 Ekim 2011'in tüm döngülerin sonu olduğunu bilir. Doğuyla batı yani beynin sağ ve sol lobu birleşecek. Yani insan bütünlük hissedecek. Dinlerin 'tevhit' dediği hal yaşamaya başlanacak."
GEMİ İLK KEZ 2008'DE GELMİŞ
Geminin 2008 Eylül'ünde görüleceğine dair kehanet nedeniyle geçen yıl dünyanın dört bir yanından Şirince'ye akın olmuş. Üzeyir'in anlattığına göre kimi gördük demiş, kimi de görememiş. "Sabaha kadar gökyüzü incelendi. Bazı çatılardan sesler yükseldi ama biz göremedik. Tabii onların bileceği bir şey, ben sabaha kadar beklemedim onlarla. Sabah iş var güç var çünkü." İlkan, Üzeyir ve Mustafa'yla muhabbeti tekrar başlamak
üzere bitirip Şirince'ye yerleşen insanlarla konuşmak için yeniden yola çıkıyoruz. Bir, iki, üç hatta ikna etmeye çalıştığımız dört kapı…
İlk önce güleryüzle karşılanıyoruz ama gazeteci olduğumuz öğrenilince kibarca reddediliyoruz. İnançlarının yanlış anlaşılacağı ve bunun bir misyonerlik çalışması olarak değerlendirileceği kaygısıyla tedirgin oluyorlar. Biz de diretmiyoruz ama en azından meramımızı anlatmak için Işık Yazan'a ulaşmaya çalışıyoruz. Ulaşıyoruz da. Mustafa'nın verdiği bir telefon numarasından Işık Yazan'ı arayıp durumu anlatıyoruz. "Telefonumu nereden bulduğunuzu sorabilir miyim" sorusuna kaçamak cevap verdiğimiz için, bizden "olumlu enerji" almadığını söyleyip görüşme talebimizi kabul etmiyor. İçimizdeki onca olumlu enerjiye rağmen yanlış anlaşıldığımızı söylememiz de kabul edilmeyince mecburen özür dileyerek telefonu kapatıyoruz.
BURASI ŞİRİNCE, İLGİNÇLİKLER BİTMİYOR Kİ...
Şirince'nin ünlü simalarından biri de Sevan Nişanyan. Birçoğumuzun bildiği gibi Taraf ve Agos gazetelerinin yazarlarından. Şimdilerde Şirince'de hotel işletmeciliği yapıyor. Şirince'yi dünyaya duyuran birkaç isimden biri. Aynı soruları Sevan Nişanyan'da soruyoruz ve fakat tahminimizden çok daha farklı bir cevap alıyoruz. "Evet yıkılışın ve yeniden kuruluşun tarihi 22 Aralık 2012" diyor ve devam ediyor. "Yıkılış sırasında dünyada bazı bölgeler vardır ve bu bölgeler felaketlerden korunur. İşte Şirince öyle bir yer. Yıkılışın ardından yeniden kurulacak dünyada birçok insan gibi ben de Şirince'de olmak istiyorum." Asıl ilginç durum bu değil tabii, çünkü konuştuğumuz birçok insan aynı şeyi söylüyordu. Nişanyan'ı daha da ilginç yapan, Bülbül Dağları'nın en yalçın yerindeki kayalara oydurduğu bir anıt. Şirince köylüleri anıtın Sevan Nişanyan'a ait anıt mezar olduğunu söylüyorlar. Sorduğumuzda "Evet, doğru" diyor Nişanyan, "Anıt mezar yaptırıyorum. Açılış tarihi de 21 Aralık 2012"…