Ergün Diler Takvim gazetesindeki köşesinde "Şer ekseni" başlığı ile kaleme aldığı yazıda AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı biraraya gelen şer ittifakını gün yüzüne çıkarıyor. İşte o yazı...
ŞER EKSENİ
Önceki gün arayan bir dostum "New York, Londra, Berlin ve Tel Aviv hattı adam bulup bir kurumun başına yerleştirmede çok başarılı. Yıllardır operasyonları yiyen hep biz olduk. Şimdi işler değişti ancak aralarındaki görünmeyen ittifak hiç olmadığı kadar sıkı..." dedi.
Telefon kapandığında düşündüm. "Bu kadar çok cephede savaşan başka ülke var mı?"diye kendi kendime sordum...
Yoktu!Peki neden saldırıyorlardı? Galiba onlar için potansiyel tehlikeydik! Bu nedenle işlerini şansa bırakmak istemiyorlardı!
Yukarıdaki ŞER İTTİFAKI neredeyse 30 yıldır PKK terör örgütüne her desteği verdi. Vakıflar, elçilikler, konsolosluklar, STK'lar, azınlıklar ve işadamları üzerinden Ankara'ya darbe üzerine darbe vurdular. İçeride uyanan milli Ankara'yı fark ettikleri için Kürt kartına bu kez daha sıkı sarıldılar. En anlamlı bilek güreşi ise OSLO'da yaşandı!
Yeni Ankara'nın temsilcisi Hakan Fidan ve MİT heyeti, PKK'yı dağdan indirip KİRLİ HAT üzerinden emir alan Kandil'i susturmak için harekete geçti. Devletlerin örgütlerle buluşma yeri haline gelen OSLO bir görüşmeye daha hazırlanıyordu. Erdoğan risk alarak bu sorunu çözme yoluna gidiyordu. Kurulan diyalog masasında moderatör İngiltere'ydi. İngilizler'e güvenilmeyeceğini herkes biliyordu. Yine de görüşme yapılmalıydı. Ankara "masadan kaçan taraf" olmak istemiyordu. Görüşmeler başlamadan önce New York, Londra ve Berlin hattında canlılık yaşandı. Ne yapılması gerektiği net olarak belirlendi. Amaç, Türk hükümetini açık düşürmekti! Bunu da ancak görüşmeleri sızdırarak yapabilirlerdi. Öyle de oldu. İngilizler'in gözetiminde yapılan toplantının bilgileri Alman istihbaratının titiz çalışmasıyla her emri eksiksiz yerine getiren MOSSAD'a verildi.
Bir taşla birkaç kuş vuracaklardı. Hem Erdoğan'ı, hem Fidan'ı yıpratacaklardı. Ses kasediyle güç ve zaman kazanacaklar, perde arkasından da KCK'yı örgütleyeceklerdi. Yani kafalarındaki Kürt Devleti'nin temelini atacaklardı! Bu nedenle sızdırma kararı alınırken "2012 Türkiye için kabus yılı olsun" parolasıyla hareket ettiler. Türkiye'nin her yerindeki Kürtler bu yıl içinde ayaklanacaktı. Plan buydu!
ABD'deki Yahudi Baronlar ile Avrupa'daki ortakları, yani İHTİYARLAR, yeni Türkiye'nin haritasını bile hazırlamıştı! Ancak Ankara'nın reflekslerini hafife aldılar! Bir anda KCK dalgası başlayınca şaşırıp kaldılar. PKK'sız Kürt sorunu onlar için bir anlam taşımıyordu! Silahlar patladığında elleri güçleniyordu çünkü!
Ankara onların hiç beklemediği iki hamle daha yaptı. Önce MİT içinde onlara çalışan ve yakın duran ne kadar eleman varsa gitti! Daha sonra Avrupa'da PKK'nın para kaynaklarına yönelik çok ciddi operasyonlar yapıldı. Doğal olarak basın bunları yazamazdı! İçeridekilerin sahibi zaten onlardı! Yeni Türkiye'yi yazmak kendini inkar etmek anlamına gelirdi.
Türkiye'nin bu hamlesinden sonra yine o ittifak, ERGENEKON'un yıllardır uyuyan hücrelerini Türkiye'ye gönderdi! Şu ana kadar attıkları her adım takip edildi. Bu nedenle GIKLARI çıkmadı! Ama durmaya, geri çekilmeye niyetleri yoktu! Önlerindeki tek engel ERDOĞAN'dı... Ne yapıp edip BAŞKANLIĞI ya da CUMHURBAŞKANLIĞIengellenmeliydi! Daha önce hiç bu kadar kararlı bir Başbakan görmemişlerdi! Herkes pes etmişti.
Ancak Erdoğan yürüyünce ORDU da MİT de arkasından geliyordu! Bu uyumu bozmak için KÖŞK yolunun tıkanması gerekliydi. Şimdi açıklanmasa da adını bildiğimiz, bilmediğimiz bütün kurumlar Erdoğan'a karşı kenetlendi! CHP ve MHP de onların yanında baş köşeyi aldı!
Tabii BDP de rolünün gereği koalisyona katıldı. Ve MHP ile BDP ilk kez bir noktada buluştu! Birçok icratta AK Parti'nin yanında yer alan MHP, konu KÖŞK olunca karşı tarafa geçiverdi! Şimdi sorsanız hepsi inkar eder! Ama biraz daha beklerseniz Erdoğan'a karşı oluşturulan BLOKU göreceksiniz!
Büyük Türkiye'ye inanan Erdoğan'ın ne kadar zor bir koşuda olduğunu anladınız mı? Cevabınız "Hayır" ise biraz daha bekleyin! Nasıl olsa yakında görürsünüz!