Yukarıdaki müthiş Tanpınar dizelerini yazıyı süslü göstersin diye alıntıladığımız sanılmasın! Zira elimizde bu hafta öyle bir kitap var ki, bu dizelerin sırrına vakıf olmaya çalışmayı, en azından denemeyi gerektiriyor… Olduğu kadar… Hatta bir miktar Tanpınar külliyatına da girersek bu romanı okumadan önce, özellikle "Saatleri Ayarlama Enstitüsü"nün mavra dozu yüksek ama özünde hayata, zamana ve mekâna dair sıkı tahliller barındıran gizemli dünyasına sızabilirsek bu romandan daha fazla keyif alabiliriz… Türk edebiyatının en farklı ve başarılı kalemlerinden biri olan Murat Gülsoy'un yeni romanı "Baba, Oğul ve Kutsal Roman"dan bahsediyoruz… Gülsoy'un kendine özgü mizahi diliyle, neredeyse dünya edebiyatının hatırı sayılır bütün ustalarına selam çakarak yazdığı roman, yazarın da sık sık anlattığı gibi "yazarken yaşanan, yaşarken yazılan" bir roman olmuş biraz da… Bir roman yazarı olan orta yaşın biraz üzerindeki kahramanın hayatını sorgulaması üzerinden yola çıkan roman, "tatlı ve kıvrak" bir şekilde "kendiliğinden polisiye"ye bile dönüşüyor… Yani sürprizi bol bir romanla karşı karşıyayız… Mevzu "yaratıcı yazarlık" deyince akla gelen ilk isimlerden biri olan Murat Gülsoy'dan bahsediyoruz ne de olsa… O yüzden tatlı sürprizlere hazırlıklı olmak lazım. Tüyoları verip romanın tadını kaçırmak gibi olmasın ama "Tutunamayanlar"daki Olric'in yerini, romanda "Yüzüklerin Efendisi"nin "Gollum"u alıyor… Kitap boyunca yazara bir nevi "iç ses" olarak eşlik ediyor "Gollum"… "Güdülerin efendisi" olarak… Ayrıca romanın yazar kahramanı "yabancı"lıkta Camus'a da fark atıyor diyebiliriz son olarak… Ama bu bol sürprizli ve "sinsi birakıcılığa" sahip romanı yine de özetleyebilmiş sayılmayız… Zaten "Baba, Oğul ve Kutsal Roman"ı güzel ve özel kılan da bu…
Göksan Göktaş