Gazeteciler İsmet Berkan ve Kadri Gürsel'in gözlemlerine dayanarak anlattıkları iki "çağdaş" mekândaki "parlaklık", bana "uyumasınlar, hep yesinler ve hızla büyüsünler" diye kümesleri devamlı aydınlatılan tavukların maruz kaldığı "parlaklığı" hatırlattı. Okuyun bakalım çok mu mübalağalı bulacaksınız bu benzetmemi:
İsmet Berkan Google kampusunu anlatıyor:
Kadri Gürsel "İngiltere'nin 'kaliteli medyası'ndan The Daily Telegraph'ın şehir merkezindeki yeni binası"nı anlatıyor:
"Telegraph"ın yayın yönetmeni ve editörleri mutat toplantılarını bu beyaz oval masanın etrafında yapıyorlardı. Bulunduğum asma kattan bakınca, masanın etrafında birkaç kişinin yüzleri birbirlerine dönük biçimde ayakta durduğu dikkatimi çekti. Toplantı yapıyor olmalıydılar, ama oturmadan... Bir koltuk çekip otursalar masa çenelerinin hizasına gelir ve o noktadan birbirlerinin sadece kafalarını görürlerdi.
"Ayakta durmaktan yorulduğunuzda, vücut ağırlığınızın bir kısmını dirseklerinizi dayamak suretiyle masaya aktarıp ancak bir miktar dinlenebilirdiniz. Peki, Telegraph'ın yeni ofis ortamının mimarları neden böyle, çevresinde oturulamayan bir toplantı masasını layık görmüşlerdi editörlere? Rahat koltuklarda gevezelik yapmasınlar, 'geyik'le vakit öldürmesinler, ayakta durup yorulana kadar sadece haber konuşsunlar ve sonra hemencecik ofiste oturabilecekleri yegâne yere, yani işlerinin başına dönsünler diye..."