Bir dönem yok edilmeye çalışılan tasavvuf kültürünün ve müziğinin günümüze ve dünyaya taşıyıcılarından biri de Nezih Uzel'di. Geçtiğimiz ay vefat eden Uzel, şahsiyetinde ilginç özellikleri toplamış tam bir eski zaman adamıydı. Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Nezih Uzel tasavvufi ve entelektüel dünya için değerli bir kişi olduğu kadar şahsında pek çok ilginç özelliği de birleştirmesini bilmiş, günümüzde benzerlerine nadir rastlanan türde bir insandı. Gazeteci, yazar, çevirmen, müzisyen ve mutasavvıf olan Nezih Uzel'in hayatı yakın geçmişimiz ve kültür tarihimiz açısından oldukça ilginç fikirler verebilecek mahiyette.
Tekke geleneğinin son şahitlerinden Nezih Uzel'in ailesi Balkanlar'a göç etmiş "Uz" Türklerindendi. Uzel soyadı da buradan gelir. Babası Şumnu'nun Hocazadeler sülalesinden, Çanakkale Gazisi, Haydarpaşa Askeri Tıp Mektebi mezunu Dr. Mehmet Muhlis; annesi Fatih medreseleri dersiamlarından Sarıgüzel Camisi imamı, Filibe doğumlu Hüseyin Hüsnü Efendi'nin kızı Hacer İhsan'dı. Bu güzel yuvadan Sabih, Semih ve Nezih isminde üç yavru dünyaya gelir. 1938 yılında doğan Nezih Uzel ailesiyle yaşadıkları Mudanya'dan 1949 yılında İstanbul'a gelir. Artık onun için bambaşka bir hayat başlayacaktır. Uzel İstanbul'a geldikten sonra babasının Fransız kültürüne olan ilgisi nedeniyle eğitimine Galatasaray Lisesi'nde devam eder. Okul yıllarında Divan ve Tasavvuf edebiyatına büyük ilgi duyar. Bu ilgi hocalarının gözünden kaçmaz. Tarih öğretmeni Halid Sarıkaya 50'li yıllarda başlayan Mevlana İhtifallerine (anma töreni) gitmesi için Uzel'i teşvik eder. Okul müdürünün izni gereklidir. Nihayetinde edebiyat öğretmeni "Nezih Uzel mesnevi okur ve eski edebiyatla ilgilidir" raporu vererek kendisine Konya'nın yollarını açar. 1956 yılında gittiği törende daha önce tanıştığı Neyzen Ulvi Ergüner vasıtasıyla Mevlevilerin önde gelenleriyle tanışır. Bu özel kişilerden biri de Üsküdar Özbekler Tekkesi'nin Şeyhi Necmettin Özbekkangay'dır. Necmettin Efendi'nin 71 yılında vefatına kadar hizmetinde bulunur.
Bu yıllarda İstanbul tasavvuf çevresiyle tanışır ve yaşayan son tekke törenlerini görür. Artık hayatı boyunca bu geleneği yaşatmaya çalışacaktır. "Esrarengiz âşıklar gibi derviş olmak istedim" Kendine tasavvuf kapısı aralanan Uzel için farklı şeyler öğrenmenin vaktidir. Topkapı Sarayı'nda Enderun Mektebi'nde tezhip ve minyatür dersleri vermekte olan Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver'in oğlu, Galatasaray'dan sınıf arkadaşıdır. Uzel'i babasıyla tanıştırır. Bu sırada ilk ney dersini Kütahyalı Ahmet Yakupoğlu'ndan alacaktır. Uzel rebab ve ud sanatçısı Cahit Gözkan'dan da gönlünün başka taraflarını harekete geçirecek ritmi öğrenir. 1966'da Ulvi Ergüner'in daveti üzerine Münir Nurettin Selçuk'un kadrosunda kudümzen olarak çalışmaya başlar. 2003 yılında emekli oluncaya kadar kudümzen olarak görev yapar. Tasavvuf müziğinin yaşatılması ve dünyaya açılmasında payı da bulunmasına rağmen kendisini müzisyen olarak görmeyen Uzel, son röportajında Ali Satan'a kendini şu ifadelerle anlatır: "Hep eski zamanlardaki esrarengiz âşıklar gibi gezip tozarak şiirler okuyan bir derviş olmak istedim." Öte yandan Galatasaray Lisesi gibi Türkiye'nin Batı'ya açılan bir penceresinden çıkarak eski kültürün, tasavvuf kültürü ve müziğinin bir neferi olur, ışığı Doğu'dan yükselen adamlar arasinda yer alir. Mustafa Kemal'e Samsun'a çıkış vizesi veren İngiliz subayla röportaj yaptı Mevlana ihtifallerini düzenleyen Konya Turizm Derneği'nin katkılarıyla Konya Mevlevilerinin ilk yurt dışı konseri 1966'da gerçekleşir. Uzel 1967 yılından itibaren bu konserlere katılır.
1979 yılında Konya Turizm Derneği'nden ayrılan Uzel, Galata Mevlevihanesi bugünkü Divan Edebiyatı Müzesi çevresinde Semazenbaşı Ahmet Bican Kasaboğlu ile birlikte İstanbul Sema Grubu'nu kurar. Bu grup yurt dışında yüzlerce konser ve sema gösterisi yapar. Yine aynı sene Kütahya Mevlevihanesi'nde 1925'ten sonra ilk sema gösterisini gerçekleştirirler. 1988 yılında Kahire Mevlevihanesi'nin açılıp, Girit Hanya, Lübnan Trablusşam ve Kudüs Mevlevihanelerinin açılması girişimlerinde yer alır. İstanbul Sema Grubu, 30'a yakın semazen yetiştirir. 1961 yılında ünlü yazar Mevlevi Ref'i Cevat Ulunay'ın teşvikiyle Milliyet Gazetesi'nde gazeteciliğe adım atar. Tanıştığı yazar ve kültür adamları arasında Refik Halit Karay, Falih Rıfkı Atay, Reşat Ekrem Koçu, Haldun Taner, Fransız Match Dergisi başyazarı Raymond Cartier, Roger Garaudy, Helene Carrere d'Encausse, Edward Said, Anne Marie Schimmel gibi isimler vardır ve daha sonra bazılarının kitaplarını tercüme edecektir.
Sonraki yıllarda Türk Haber Ajansı'nda, Haber, Cumhuriyet, Hürriyet, Dünya, Bizim Anadolu, Zaman ve Ortadoğu gazetelerinde çalışır. Antika Dergisi ve Ex Oriente Lux dergilerini çıkarır. En kayda değer çalışmalarından biri de Mustafa Kemal'e vize veren İngiliz Askeri Yüzbaşı John G. Benneth'le yaptığı röportajın 36 yıl sonra kitap olarak basılması olur. Nezih Uzel'den yadigar kalan birkaç kelam
YAZILI KÂĞIDIN ANLATACAĞI ÇOK ŞEY VAR
"Boş bir kâğıdın söyleyeceği bir şey yok ama üzerine yazı yazılmış bir kâğıdın anlatacağı birçok şey var, bunu fark ettim. Yazılı bir kâğıdın sonsuza kadar mesajı oluyor, insanlar bunu okuyor. Anlaşılıyor ya da anlaşılmıyor ya da gelecekte anlaşılacak onun için heyecanlı bir konu yazı."
GERÇEK DERVİŞLER YETİŞECEK
"Mevleviliği otuzar otuzar yaşıyoruz. İlk otuz yılda hükümete bunu korumanın önemi anlatabildik. İkinci otuz yılda binalar düzelecek son otuz yılda ise gerçek Mevlevi dervişleri yetiştirilecek. Şimdi Sema gösterileri halıcıda, otelde oluyor ancak buralarda dönülmeyeceğini çocuğu bilir. 'Baba niye buralarda döndün' der. Bu dönem gelecek. Bu da dünyaya bir hediye olur. Bu ayinler insan ruhuna cila olur. "
UT SESİNİ DUYUNCA ANNEM ÖLDÜ GİBİ HİSSETTİM
"Çocukken duvardaki udun teline dokundum 'tın' diye bir ses çıktı. İçimde acayip bir hasret duygusu uyandı. Annem ölmüş gibi hissettim. Gidip baktığımda annem mutfaktaydı. Bu duyguyu yıllarca
unutmadım."