Antik kalıntılar arasında güneşlenip denize girmek, doğada yürüyüş yapmak, Olimpos Antik Kenti'ni gezmek hiç de fena fikir değil. Üstelik daha çok üniversite gençlerinin gittiği Olimpos'ta oldukça ilginç insanlarla tanışabilme ihtimaliniz de yüksek. Neden mi Olimpos? Ruhunuzu dinlendirmek, tüm gün bir şey yapmadan doğanın keyfine varmak ve elbette ucuza tatil yapmak için…
Olimpos'ta konaklama genelde pansiyonlarda oluyor. Sahile yaklaşık iki kilometre uzaklıktaki Köy Evi konforlu, klimalı bir pansiyon. Eğlence düşkünleriyse geceleri kulübe dönüşen Eski Yeni'de konaklamayı tercih ediyor. Genelde tüm pansiyonlarda nar ve portakal ağaçları var. Dalından kopardığınız meyveyi yemenin keyfi bile başka oluyor. Tüm pansiyonlarda balık yemeklerini bulmak mümkün. Taze balıkların hepsi lezzetli oluyor. Bir de teyzelerin açtığı mantı, gözleme ve börek gibi yemekler var tabii. Sırf bunların tadına bakmak için bile Olimpos'a gitmeye değer. Yapılacak fazla şey yok dedik. Hatta burada cep telefonları da her yerde çekmiyor. Teknolojiden, hayattan uzak, zamanın ne denli yavaş aktığını görüyorsunuz burada. Ama sizin tatil ihtiyacınız lüks, konforlu otellerden yanaysa Olimpos'un önünden bile geçmeyin deriz.
Ufak bir hatırlatma da valiz hazırlayanlara: Olimpos'a giderken yanınıza hasır şapka, rahat bir yürüyüş ayakkabısı, yüksek faktörlü bir güneş kremi ve sinek ilacı almayı unutmayın. Çünkü burada her şeyi satan büyük marketler yok. Bu arada Olimpos'ta doğanın bozulmadığını söylemekte yarar var. Öyle ki gidenler ellerinde çöp poşetleriyle kendi çöplerini kendileri topluyor, siz izmarit atmaya çalışsanız bile birileri sizi hemen uyarıyor Evde olimpiyat heyecanı Londra Olimpiyatları 27 Temmuz'da başlayacak ve tam 16 gün sürecek. 16 gün boyunca tüm spor dallarının en başarılı sporcuları kıyasıya rekabet edecek. İzlemek güzel de biraz daha iştirak etmek ve heyecan yaşamak isteyenler için resmi olimpiyat video oyunu piyasaya sürülüyor. Sonuçları online ortamlarda gözükecek olan bu oyunda 30'un üzerinde olimpik spor dalı var. Siz de evde ekran başında ter döküp ülkenizin bayrağını havalandırma imkânına sahip olacaksınız. Bu yaz herkes bu oyuna kilitlenecek gibi gözüküyor…
MEKÂN PİYASASI
Galata'da Neve Şalom Sinagogu'yla Şahkulu Camii arasında ilginç bir mekân var. Adı Falls in Galata. Galata civarında gayrimenkul mü almak istiyorsunuz, üçüncü kattaki emlak bürosu size yardımcı oluyor. İkinci kat hem sergi hem workshop'ların yapıldığı bölüm. Giriş katı ise karnınızı doyurmanız için… İster içeride isterseniz de defne bahçesinde oturup kahvenizi yudumlayabilir, yöresel yemeklerin tatlarına bakabilirsiniz. Sadece yöresel tatlar da değil dünya mutfağından örnekler de sunuyor. Bize kalırsa en önemli özelliği yemeklerin ev yapımı tadında olması. Menünün en
dikkat çeken kısmı mantı çeşitlerinin sıralandığı bölüm. Karidesli, ıspanaklı, kızartma mantı dışında çikolatalı mantı bile var. Ataşehir'de açılan OMG bölgeye yeni bir soluk getiren bir mekân. Konya yöresinin kuru bamya çorbası, Hatay yöresinin kabak boranisi, gibi başka yerlerde kolay kolay bulamayacağınız lezzetler var burada. OMG'de Konya'nın meşhur etli ekmeği Akşehirli Kenan Usta'nın ellerinden çıkıyor. Dört farklı unun karışımıyla çok özel bir hamurun üzerine bol malzeme eklenerek yapılıyor. Bu arada 120 santimetre uzunluğunda olduğunu ve pek bir doyurucu olduğunu da söyleyelim. Başka yerde bulamayacağınız bir başka buraya özel lezzet de humuslu pastırmalı ve kokoreçli pide...
Zeytinyağlı menüsü de oldukça zengin... Galata'da ünlü Doğan Apartmanı'nın olduğu sokakta Georges Hotel isminde bir butik otel açıldı. Otelin altına ise yüzde 100 Fransız restoranı Le Fumoir. Georges Hotel, aslında tarihi bir yapı. İçine girer girmez sizi kendine çekmeyi başarıyor. Otelden içeri girdiğinizde lobinin yerine sizi restoranı karşılıyor. Tek sorun otel müşterilerinin de dışarı çıkmak için aynı kapıyı kullanması. Neyse ki otelde oda sayısı az ve fazla sirkülasyon olmuyor. Aksa takdirde kapı önünde oturanların işi zorlaşırdı. Masaya oturduğunuzda ilk olarak sofraya rokfor peynirli tereyağı ve ekmek geliyor. Daha o an kendinizi Fransa'ya gitmiş gibi hissediyorsunuz. Özellikle tereyağının tadı müthiş. Menüyü elinize alınca gerçek bir Fransız restoranına geldiğinizi bir kez daha anlıyorsunuz. Peynir tabağı ile başlayan kalabalık menüde kaz ciğeri, sığır iliği, soğan çorbası, steak tartar, yaprak enginar gibi lezzetler sıralanmış. Coq au vin yani şaraplı horoz da menünün en iddialı yemeleri arasında.
Bu ülkede kitap okunuyor
Kim demiş Amerikalılar okumuyor diye? İstatistiklere göre zamanlarının çoğunu televizyon karşısında fast food yiyerek geçiriyorlar. Bu ironiden yola çıkan tasarımcı Ron Arad, Amerika haritasından bir kitaplık yapmış. Üstelik bu kitaplık Amerika'da pek bir ilgi görüyor. Anlaşılan buna sahip olabilmek için okumaya başlamışlar. Türkiye haritasından da iyi bir kütüphane olabilir. Kim bilir hem belki bizde de kitap okuma oranı bu sayede yükselir. E artık bunu hayata geçirecek bir tasarımcı arıyoruz. Budapeşte'de romantizm ve sağlık turizmi Ortaçağ'dan kalma yüzlerce yıllık masalsı bir şehir olan, Tuna Nehri boyunca uzanan Budapeşte, çok sayıda müzesi, görkemli yapıları, 1300'e yakın kaplıcası ile tam anlamıyla bir kültür ve sağlık şehri olma özelliği taşıyor. Şehirde, cadde isimlerinden, müzelere gittiğiniz birçok yer Osmanlı-Türk izlerini taşıyor. Gecesi ayrı gündüzü ayrı güzellikteki bu şehirde romantizmi doyasıya yaşamanız mümkün. Şehrin en önemli meydanları, caddeleri ışıl ışıl aydınlatılmış durumda. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Kahramanlar Meydanı, Balıkçılar Meydanı, Vacı Meydanı ve Tuna Nehri kıyısı boyunca süslemeler yapılıyor ve kentin en önemli yapıları köprüler de ışıl ışıl yanıyor. Vacı Meydanı'ında kurulan küçük hediyelik dükkanlarında seramikten keçeye, ahşap oyuncaklardan kurabiyelere hepsi de sanatçı elinden çıkma ürünler satılıyor. Tuna Nehri'nin iki yakasındaki Budin ve Peşte şehirleri 17 Kasım 1873'te birleşerek tek bir şehir haline gelmiş. 2003 sayımına göre 1 milyon 719 bin 343 kişinin yaşadığı şehirde günün her saati hiç bozulmayan bir sakinlik hâkim. Geniş, düzenli ve temiz caddelerde dolaşmak büyük keyif. Özellikle geceleri ışıklandırmasıyla göz kamaştıran Tuna Nehri kıyısında yürüyüş yapmadan dönmeyin. Şehrin iki yakasını birleştiren dokuz köprüden biri olan Aslanlı Köprü'den yürüyerek geçmeyi de unutmayın. Buda tarafında bulunan Kale Dağı'na çıktığınızda mükemmel bir manzara ile karşılaşıyorsunuz. Budapeşte'de şehir turunuza Tuna Nehri'nde yapacağınız bir gemi turuyla başlayabilirsiniz. Gemi turları için 30 Euro ödemeniz
gerekiyor. Gemilerde kulaklıkla şehir hakkında bilgi veriliyor. Üstelik Türkçe çeviri de var. Yaklaşık bir buçuk saat süren gemi yolculuğunuz sırasında çok lezzetli bitki çayları ikram ediliyor. İsteyen şarap ya da şampanya da içebiliyor.
Bu gezi sırasında karşınıza çıkan en görkemli yapılardan biri olan Parlamento Binası aynı zamanda şehrin simgesi olmuş durumda. Budapeşte'deki restoranların büyük çoğunluğu tarihi dokuyla paralellik gösteriyor. Yüzlerce yıllık binaların bodrum katlarındaki restoranlarda Ortaçağ havası hâkim. Alt katında bir bira imalathanesi olan Kaltemberg Restaurant'da Macar mutfağının seçkin lezzetlerini özel imalat biralar eşliğinde tadabilirsiniz. Arzu ederseniz bira yapımı konusunda bilgi de alabilirsiniz. Şehrin bir başka popüler mekânı da Sir Lancelot Restaurant. Dekorasyonu, konsepti, çıplak ayaklı garsonları, sıra dışı şovları ve yemekleriyle müşterilerini Ortaçağ'a taşıyan bu mekânda, sıra dışı bir eğlence sizi bekliyor.
Burcu Aldinç