Kendi eliyle tuttuğu günlükler Aybar'ın Russel Mahkemesi Tahkikat Komisyonu başkanı olarak bombardıman altında savaş suçlarını araştırdığı bir dönemine ve şahitliklerine ışık tutuyor.
Türkiye Sosyalist hareketinin adı daima tartışmalarla anılan lideri Mehmet Ali Aybar'ın Vietnam Günlükleri bulundu. Kendi eliyle tuttuğu günlükler Aybar'ın Russel Mahkemesi Tahkikat Komisyonu başkanı olarak bombardıman altında savaş suçlarını araştırdığı bir dönemine ve şahitliklerine ışık tutuyor. "Bizler yargıç değiliz. Bizler tanığız. Görevimiz insanoğlunun bu korkunç suçların tanıklığını üstlenmesini sağlamak ve insanlığı Vietnam'da adaletin saflarında birleştirmektir" diyerek Vietnam'da işlenen insanlık suçunu dünyaya duyurmayı kendine misyon edinir İngiliz Filozof Bertrand Russell. Resmi bir kuruluş olmasa da dünyanın saygın bilim adamlarını, sanatçılarını, yazarlarını, hukukçularını Stockholm ve Kopenhag'da bir araya getirerek uluslararası savaş suçları mahkemesinin kuruluşuna önayak olur. 1967 yılında 18 ülkeden temsilcilerden oluşan Russell Mahkemesi, BM'nin Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni 2003 yılında çalıştırmaya başladığı düşünüldüğünde önemli bir yere sahiptir. Ayrıca yıllar sonra Amerika'nın Irak'ı işgaline yönelik İstanbul'da toplanan Irak Dünya Mahkemesi'nin de esin kaynağı olur. Mahkeme Aybar'ın topladığı bilgilerle karar verdi Filozof Russell, Türkiye'den de Türkiye İşçi Partisi'nin ilk başkanı Mehmet Ali Bayar'ı mektupla mahkeme üyeliğine davet eder. 1966 yılının Kasım ayında Londra'da bir araya gelen bir grup aydın mahkemenin statüsünü ve çalışma şartlarını belirleyerek Vietnam'a çeşitli tahkik komisyonları göndermeyi kararlaştırır. Russell Mahkemesi'nin Vietnam'a gönderdiği tahkik komisyonlarının birinin başkanlığını Mehmet Ali Aybar yapar. Aybar'la birlikte gidenler arasında Dünya Sağlık Örgütü danışmanlarından Henrick Forss, İngiliz siyaset bilimci Denis Berger ve Fransız gazeteci Jean Bertolino vardır. Bu yolculuk 24 Temmuz'da başlar, 26 Ağustos 1967'de İstanbul'a dönüşle son bulur. Vietnam'da birçok yazılı, fotoğrafik ve sinematografik belgelerle, uzmanlar tanıklar dinlenir.
Tüm bu çalışmalardan sonra 1967 yılı içinde Stockholm ve Kopenhag'da yapılan mahkemede Amerika'nın devlet hukukuna göre saldırı fiili işleyip işlemediği, sivil hedefleri bombalayıp bombalamadığı, halkı sürgüne tabi tutup tutmadığı, soykırım suçu işleyip işlemediği karara bağlanır ve Amerika'nın Vietnam'da insanlığı karşı suç işlediği hükme bağlanır. Ölümünden yıllar sonra Mehmet Ali Aybar'ın yazıları, notları dijital arşive aktarılmak istendi. Bu çalışma sırasında Aybar'ın el yazısıyla tuttuğu Vietnam günlüğü ortaya çıktı. İletişim Yayınları'nın yayınladığı "Vietnam Günlüğü" kitabında Aybar kendi tuttuğu notlarda oldukça samimi ve resmi olmayan bir dil kullanmış. Yıllar sonra gün yüzüne çıkan günlükten Aybar'ın ilginç hatıra ve tanıklıklarını sizler için derledik.
BOMBARDIMAN ALTINDA TUTULAN VİETNAM GÜNLÜĞÜ
25Temmuz 1967
UÇAKTA YANIMA OTURAN CIA OLABİLİR
İstanbul'dan hareketle Yeşilköy'den Beyrut, Karaçi, Phnom-Phen üzerinden Hanoi'ye gidiyorum. Karaçi'ye vardık. Hava yağışlı, bunaltıcı. Kötü bir gece geçirdim. Belim ağrıyor. Uykum var… Aşı kâğıdı istediler. Yok. Türk olduğum için göz yumdular. Bizlere karşı sempatileri var… Beyrut'tan havalanır havalanmaz kendini profesör Dale diye tanıtan bir Amerikalı peydahlandı. Yanıma oturdu. Bizim Türkiye'de yaptıklarımıza, cesaretimize hayranmış. CIA olabilir… Phnom- Penh'e vardık. İnsanları nazik.
27 Temmuz 1967 - Phnom-Penh (Kamboçya)
KÜBA ELÇİLİĞİNDE KÖTÜ BİR FİLM İZLEDİK
Kumandan Kurudet otelden bizi aldı. Genelkurmay'da tutuklu olan Güney Vietnamlıyı görmeye gittik. Önce üzerinde ele geçirilen eşyaları, silahları gösterdiler… Okuması var, yazması az. Zavallı, biçare bir adam. Ama kurşuna dizilecek… Kumandan Kurudet'in davetine gittik delikanlı aklımdan çıkmıyor. Midem bulanıyor. Le Lotus D'or diye nehir üzerinde şık bir lokanta. Kırmızı ışıklar. Yarı yerli yarı caz bir müzik kafa patlatıyor… Dün akşam Küba Elçiliği'nin davetlisi idik. Bir de kötü film seyrettik.
28 Temmuz 1967
ÖLÜMÜMÜZDEN KENDİMİZİN SORUMLU OLACAĞINA DAİR İMZA ATTIK
Phnom-Penh'ten Hanoi'ye gidiyoruz. Havalandıktan sonra uçak geriye döndü. Bombardımandan falan değil. Vizelerimizi yaptırmamışız. Yolcuların canı sıkıldı. Pilot (bir alkolik Fransız) köpürdü. Phnom-Penh'te milletlerarası kontrol komisyonu, ölümümüzden kimsenin mesul tutulmayacağına, savaş alanına kendi rızamızla gittiğimize dair bize belgeler imzalattı… Fransız gazeteci uçağa binerken mutat şakalarından birini yaptı. Uçağın kapısındaki kızı göstererek "Birazdan geri dönerim" dedi. 1930'da Hanoi'ye indik. Sessiz ölü bir şehir sanırsınız. Sokaklarda halk var ama hiç kimse gürültü etmiyor. Caddelerde birer kişilik sığınaklar. Yarı belini biraz geçiyor insanın.
29 Temmuz 1967
ACEMİLİĞİMİZE BIYIK ALTINDAN GÜLDÜLER
Sabah saat 07:30, ilk "alerte" (alarm), şaşırdık doğrusu. Savaşta olduğumuzu birden fark ettik. Banyoda tıraş oluyordum. Yüzümün yarısı sabun. Ayağımda terlik, elimde ayakkabı, pantolonu koridorda giyerek bahçedeki sığınağa vardık. Uçaksavarlar birkaç kere ateş ettiler. Geldiğimizde sığınak dolu idi. Sığınağa girişimizle "alerte" sonu çaldı. Otel müstahdemleri bıyık altından güldüler acemiliğimize.
31 Temmuz 1967
LOKANTADA SERVİS YAPAN KIZIN OMZUNDA TÜFEK
Saat 07:30'da "alerte". Lokantada servis yapan kız, başında kask, omzunda tüfek bize sığınağın yolunu gösterdi. Bütün millet asker, kurtuluş savaşı bu… Saat 20:00, Amerikalıların kullandığı silahların müzesini gezdik, izahat aldık. Yeni olarak, başlığı küçük küçük küpler şeklinde dağılan bir misil gördük. Fosforlu bombalar hakkında da bilgi aldık.
01 Ağustos 1967-Hanoi
BU İŞKENCELER SENİ ÖLDÜRMEYECEK NGUYEN
THI THO (Bayan)şahit olarak dinleniyor. 42 yaşında evli bir çocuk sahibi: "1956 yılında tevkif edildim. 4 yıl hapiste kaldım... Komünistlere karşı hareket süsü de verildi ve böylece halk çocukları hapsedildi… Emniyet dairesine girer girmez işkenceye başladılar. Göğsüme ve sırtıma dikenli sopayla vurdular, falakaya çektiler, su işkencesine tabi tuttular. Bu sular arasında hela suyu da bulunuyordu. Beş defa komaya girdim... Bir ihtiyarın öldürülene kadar dövüldüğüne şahit olduk. Üç gence öyle işkenceler yaptılar ki çıldırdılar. Emniyet ajanları 'Bu işkenceler seni öldürmeyecek fakat bütün
hayatın boyunca bunları hissedeceksin' dediler."
KADINLAR KISIRLAŞTIRILDI NGUYEN
THI PHUNG (Bayan): "2 metre karelik hücrelerde 10-12 kişi olarak hapsedildik. 4 ay yıkanmadan yaşadık. Aybaşı olduğumuzda böyle pis kalırdık. Kızlar ve kadınlar askere alındı. Bunlara bir iğne yaparak kısırlaştırıldı."
3 Ağustos 1967
KREŞTE BOMBA İZLERİNİ GÖRDÜK
Hanoi'nin 60 kilometre batısında SON Tay ve Phu My'ye bilyalı bombalarla bombalanmış bir köyü görmeye gidiyoruz. Kreş önündeki tuğla avluyu ve yanmış kreşte bomba izlerini gördük. Köyün ortasına ve çeltik tarlalarına nişan almış caniler. Güneydeki tek dağın arkasından birden çıkıp, doğru halkın üzerine pike yapmışlar.
06 Ağustos 1967
SAVAŞ ALTINDA AYİN YAPAN PAPAZLARIN CESARETİNE HAYRAN KALDIK
VIET TUN'un tahkikat komisyonu üyesinin açıklaması (konuşma, anlatma, ifsat derecede teferruat, teferruat). 16:50, NAM DINH'e gidiyoruz. Ne hesaplar, ne tedbirler. Bombardıman saatlerini iyice hesap ettiler ve en münasibinin 17:00'de gidilmesi olduğuna karar verdiler. Ve sakınan göze çöp batar. En çok bombalanmış yerle bir edilmiş HANG THAO sokağını görmüştük. Büyük kilisede ayin yapan papazları ve beş on sadık katiliğin tevekkülle karışık cesaretlerini hayranlıkla seyretmiştik. Ciplerimizle bir başka sokağa gidiyorduk, düdükler öttü: Alerte… Ev sahiplerinde şafak attı, bunca tedbir, bunca hesap boşuna mıydı? Bize münasip bir sığınak aramaya başladılar. Bombalanmış, metruk bir binanın bahçesinde birkaç sığınak var. Sokağa bakan cephede bir kişilik iki sığınak… Fakat su içindeler. Nihayet bizim sadık THY bir tane keşfetti. İki büklüm girdik içeri. Betondan daracık, yılankavi,
daha doğrusu köşeli bir koridor... Biraz gittik çıkış deliğine yakın bir yerde çömeldik. Başımızda miğferler bekliyoruz… Bekliyoruz iki büklüm. İlk patlamalar. 6 kişi çömelmiş bekliyoruz. Dakikalar dakikalar. Gene sığınağı sarsan patlamalar… "Güllü'yü bir daha görmemek var" diye; "Güllü'yü babasız bırakmak var" diye ama çarçabuk bu kara düşünceleri itiyorum bu güleryüzlü cesur halkın arasında.
7 Ağustos 1967
YANMIŞ KADINI İFADE VERMEYE GETİRMİŞLER
Bir kadın sedye üzerinde… Kadının kolu, bacağı, vücudunun görünür yerleri, yüzü yanmış, öldü ölecek. Bize ifade vermek için gelmişmiş. İnlemeye bile mecali yok. Yaraları görünsün diye sargılarını çıkarmışlar… İsyan ediyor insan. İstemiş olsa bile hangi cani doktor izin vermiş buna?
8 Ağustos 1967
KARANLIK BİR İSTEK "BOMBARDIMANDA BULUNMAK"
Saat 14:05, alerte, gene PHU LY. İnsan alerteleri bekliyor oluyor. Sade alerteyi değil, bombardımanı da bekliyoruz. Bir tuhaf duygu bu... Vietnam'ı terk etmeden bir bombardımanda bulunmak! Karanlık, bilinçaltı bir istek… Belki de asıl isteğin tersi.
11 Ağustos 1967
BAŞBAKAN'IN KONUTUNDA BOMBARDIMAN
Saat 10:00. Başbakan PHAN VAN DONG'u ziyaret. Bizi Sağlık Bakanı Thach ile bahçeye açılan kapıda karşıladı. Zayıf olduğu için uzun boylu görünüyor... 10:10 sularında alerte verildi. Uçaksavarlar ateş açtı. Başbakan konuşmaya devam etti. Yalnız salonun bahçeye bakan üç demir kapısı kapandı. Ama pencereler açıktı. Burası belki de bir çeşit sığınak…
22 Ağustos 1967
BİR İŞKENCENİN ORTASINDAYIZ
Bir işkencenin ortasındayız: Kuzeydoğumuz Long Bien, Cia Lam bombalandı; batımız Hoan Kiam (Hastane) bombalandı; güneyimiz Hui bombalandı. Kimi bir kilometreden daha az, kimi daha çok...
23 Ağustos 1967
İNSANLARI SAVAŞ İÇİNDE BIRAKMANIN UTANÇ VEREN HÜZNÜ
Phnom-Penh'e vardık. Hanoi'den çıkmış olmanın sevinci hem de içinde tanıdıklarının da bulunduğu birtakım insanları tehlikede bırakmış, adeta kaçmış olmanın utanç veren hüznü. Bombay'dan Bahrenyn'e oradan Kahire ve Atina'ya uçacağız. Atina'da aktarma yapacağım İstanbul için.
HASAN HÜSEYİN KEMAL