Sosyalstar'ı kuralı iki ay oldu, peki sosyal medyada reklam yapmanın TV, dergi ya da radyoda reklam yapmaktan farkı nedir?
Sosyal medyada herkes şöhret olmanın peşinde. Takipçisi artsın, çok konuşulan olsun… Ama bu şöhrete ulaşanlara da inanılmaz bir linç kampanyası var. Bu tam Türk filmlerinde zengin mahalleye gelin giden fakir mahalle kızı örneği gibi. Yani o mahallede herkes zengin olmanın hayalini kuruyor, biri o fırsatı yakaladığında hemen dışlanıyor.Sosyal medyada ünlülerin çekindiği şey de bu. Bu yüzden kim olduklarını açıklamıyoruz.
Sosyalstar tam olarak ne yapıyor?
Sosyalstar'ın hedefi, markaları güvenilir yüzler eşliğinde kendileriyle örtüşen markalarla kitlelere sunmak. Yayıncı dediğimiz ünlüler kabul ederlerse de bunun bir reklam olduğunu anlatarak bunu yapmak. Bunun her taraf için daha avantajlı olduğunu düşünüyoruz. Ünlü biri bu kampanyanın bir firma tarafından kurgulanmış olduğunu bildiriyor, kendi sorumluluğunu kaldırıyor. Marka da kendi reklamını yapıyor. Takipçi de bunu bir reklam olduğunu biliyor, "örtülü" bir durum olmadığı için de kandırılmış hissetmiyor.
"Bu bir reklamdır" diye tweet'lemek takipçiyi irrite etmez mi?
Benim anlayamadığım şey şu, birisi kendi Twitter'ında reklam yaptığında bundan rahatsız olanları iki gruba ayırabiliriz. Biri, "ben reklam görmek istemiyorum" diyenler, ki bu makul. İki, onun reklam karşılığında bir gelir elde ettiğini düşünerek sinir olanlar. Beni düşündüren bu ikinci grup. "Benim sırtımdan para mı kazanıyorsunuz" demeye getiriyorlar. Ben bile bunun en büyük mağdurlarından biriyim.
Reklamsız olmaz, diyorsunuz…
Haber vardır, reklam vardır, bir de "advertorial" vardır. Ben bir süre sonra kanunen de bunların zorunluluk haline geleceğini düşünüyorum. Ama şimdi işin temelinde şu var. Biz sokağa çıksak, 20 kişi toplansak, yanımıza simitçi, mısırcı, yankesici, sivil polis falan gelir.
Yani o grubun boyutuna göre onu çevreleyen standart bir kitle vardır. İnternet de böyle bir şey. Twitter kullanımında dünyada 11. sıradayız. Böyle bir mecrada markaların pazarlama yapmayacağını düşünmek, bunun reklamsız bir ortam olacağını düşünmek fantezi. Sosyal ağ kullanıcılarının her zaman aklında bulunması lazım ki: "Eğer ücret ödemiyorsan ürün sensin." 100 milyonlarca dolarlık operasyon maliyeti olan bir ağda böyle şeylerin olacağını hesaba katmalısınız.
"Mecraları karıştırmayın"
Sosyal medya yönetimi Türkiye'de pek yok galiba… Şu ana kadar Twitter üstünde markaların bütçeli kampanya çalışmalarının süreci şöyle işliyor: Twitter'da popüler olan kişilere bir hedef gösteriliyor: "Arkadaşlar böyle bir site açtık, buraya trafik sağlayın.. Oluyorsa da trending topic (TT) olsun." Birisi durduk yerde "ya şu kremi denedim siz de bakın" diyor ve link veriyor. İnsanlar da bakıyor. Şimdi bu bir başarı mıdır mesela? Siz bugün internette bir siteye reklam verdiğinizde tarife bellidir, kaç kez tıklanacağınız taahhüt edilir ve paranızın karşılığını alırsınız… Ama sosyal medyada böyle bir şey yok.
Dünyada Megan Fox, Kim Kardashian, 50 Cent gibi birçok isim Twitter'dan para kazanıyor, değil mi?
Kesinlikle. İnsanlara gerçekten faydalı olacak ve onları heyecanlandıracak bir tarzda ürünleri sunarsanız irrite olmazlar. Reklamın iticiliği şu: TV izliyorsunuz, zirve noktada tak diye ekran kesiliyor ve reklam giriyor. Saydırmaya başlıyorsunuz tabii, bilinçaltınıza bir şey enjekte ediliyor. Siz de "sana bu parayı veriyorum ama haram olsun" gibi bir şey diyorsunuz. Şimdi internette video reklamlar da aynen böyle başladı. İnsanoğlunun en büyük sıkıntısı, bir mecrayı daha önceki bir mecraya benzeterek yapmaya çalışmak.
Sebla Koçan