Onca baskıya ve Amerikan ambargosuna rağmen yarım asırdır sosyalizmden milim sapmayan Küba, şimdi kendi iç dinamikleriyle "Fidelizm"e yavaş yavaş veda ediyor. Süreç tamamlanınca dünya da eski Küba'ya veda etmiş olacak. Aktüel değişimi yerinde görmek için Küba'daydı.
"Öldüğümüzde üzerimize dikilen mezar taşları bile farklı olacak. Nasıl eşit olabiliriz ki?"
Eşitlik için yola çıkan ve yarım asırdır adeta zamanı donduran Fidel Castro'nun ülkesinden kulaklara yayılıyor bu nağmeler. Küba'nın hip-hopu olarak bilinen "Reggaeton" türü müziğin öncü gruplarından Los Aldeanos'un La Disegualdad (Eşitsizlik) adlı şarkısı şu günlerde ülkede çok ama çok popüler.
Purolarıyla meşhur başkent Havana'da Kübalı bir gençle sokakta yürüyoruz. Bize, internete girmenin çok zahmetli ve pahalı olduğu ülkede gençlerin bu müzik grubunun bütün parçalarını netten indirmek için nelere katlandıklarını uzun uzun anlatıyor. Los Aldeanos'tan söz ederken gözleri tutkuyla parlıyor: "Ben 16 parçasını indirdim. Herkes ulaşabilsin diye bedava" diyor. Şarkının sözleri; ülkede 'Fidelizm' olarak bilinen sisteme 'haddi aşmamak kaydıyla' eleştiri oklarını yönelten bir içeriğe sahip. Yani sisteme kökten karşı değil, ama yine de eleştirel.
10 gün süren Küba yolculuğumuz boyunca en çok da, seyahatin ilk günü işittiğimiz bu şarkının sözleri kulağımızda çınladı durdu. Yaşayanların deyim yerindeyse fakirlikten kırıldığı, ama "İyi bir ölümü hak ediyoruz" mottosuyla İtalya Toscana'dan getirilen mermerlerle dünyanın en büyük ve en lüks mezarlıklarından biri olan Christophe Colombus'un inşa edildiği bir ülkeden söz ediyoruz. Anlamak kolay değil. Çin ile birlikte sosyalist rejimlerin son temsilcisi olduğu için dinden uzun süre uzak kalmakla birlikte ölümü böylesine kutsayan Kübalılar yoksul ama mutlular.
"Ayakkabımın bağı çözülse devletten bilirim"İngiltere büyüklüğündeki Küba adasında şimdilerde değişimin ayak sesleri duyuluyor. Ülke dışarıdan müdahale ile değil, kendi iç dinamikleriyle sosyalizme yavaş yavaş veda ediyor. Sebebi de hayat pahalılığı! Ayda 20 dolar maaş alan bir Kübalı şöyle diyor:
"Etin kilosu 13 dolar. Ben de bu kadar pahalı et satın alamayacağım için restoranlarda çalışan garsonlardan kilosu 2 dolara çalıntı et alıyorum." Amerikan ambargosunun 50'nci yılını doldurduğu için dışa kapalı bir ekonomide insanlar, yaşamlarını idame ettirebilmek için yan yollara sapabiliyorlar. Eğitim ve sağlık hizmetleri bedava da olsa, karne sistemi ile halkın şeker, fasulye, ekmek ve un gibi temel ihtiyaçları karşılanıp ev kiralarını ödense de, kazanılan 20 dolar kimseye yetmiyor. Biri, sorunlarının kaynağını
ayakkabısının bağcığını göstererek açıklıyor: "Bu ülkede bir bağcık kopsa devlet sorunu haline geliyor. Çünkü her şeyin sorumlusu ve sahibi devlet. Bağcığın bile…"
Küba'da değişim sancısı yeni değil. Sovyetler Birliği'nin 1991 yılında yıkılmasının ardından maddi/manevi dayanağını, bir anlamda büyük ağabeyini kaybeden Kübalılar yıllardır kendi yağları ile kavrulmaya çalışıyorlar. Sosyalizmden uzaklaşma eğilimi de 22 ay önce başlamış. Fidel Castro'nun, yetkilerini devrettiği 'pragmatist' kardeşi Raul Castro'nun 2010'un sonunda özel girişimciliğe izin veren bir yasayı çıkarması da Kübalıları kabak çiçeği gibi açmış. Bir yılda yarım milyon insanın restoran, snack, bar, hediye dükkanı açtığı ve taksi işletmeciliğine başladığından bahsediliyor. Küba, şimdilerde Çin usulü devlet eliyle kapitalistleşme sürecini yaşıyor. Peki bu 'Fidelizm'in sonunun başlangıcı mı?
FİDELİZM HAVANA'YI KORUDU
Küba'yı gezip Havana'yı anlatmadan olmaz. Havanalı bir mimarla şehri arşınlıyoruz. Diyor ki, "Bu şehrin dokusu 50 yıldır değişmedi. Çivi bile çakılmadı. Fidelizm biterse, bu şehrin büyüsü de gider. Her yer gökdelenlerle dolar."Havanalılar, mimari açıdan tam bir potpuri olan bu 'açık hava müzesi' ile gurur duyuyorlar. Vieja (eski Havana), Havana Centro (merkez) ve Vedado olmak üzere üç ayrı bölümden oluşan Havana, Latin Amerika'nın en güvenli şehri olarak biliniyor. Havana Vieja, butik otelleri, küçük müzeleri, kafeleri, sokak çalgıcıları ile gündüzleri turistlerin oyunculuk yaptığı bir film sahnesini andırıyor. Geceleri ise yeni güne hazırlanmak için kendi kabuğuna çekiliyor. Şehir,
Havana Vieja ile büyümeye başlamış ve İspanya'nın sömürgeleştirdiği diğer şehirlerden farklı olarak bir değil, birbirleri ile dar sokaklarla bağlantılı olan dört ayrı meydan çevresinde gelişmiş: Dini merkez 'Katedral Meydanı' (Plaza de la Catedral). Ordunun merkezi 'Silahlar Meydanı' (Plaza de Armas). İspanyol gemilerinin yanaştığı limanın hemen yanındaki 'San Fransisco de Asis Meydanı'. Ve pazar olarak kullanılan 'Eski Meydan' (Plaza Vieja). Devrimden önce İtalyan mafyasının arka bahçesi olan, eskinin kumarhaneler bölgesi Vedado, bugün de hâlâ gece hayatının kalbi olarak biliniyor. Özellikle caz dinlemek isteyenler, geçmişte Chucho Valdes ve George Benson'ı misafir eden La Zorra y El Cuervo caz kulübüne veya Jazz Cafe'ye akın ediyor.
Değişimin simgesi restoranlar
Özel girişimcilerin açtığı restoranlar ülkedeki değişimin öncüsü ve simgesi. "Paladar" adı verilen bu restoranlar yasa değişikliğinden sonra ülkede bir anda mantar gibi bitmeye başlamış. Paladarın aslında restoranın ötesinde bir anlamı var. Kübalılarda belki de restoran kültürü yeni yeni gelişmeye başladığı için paladar sahipleri mekânlarını rüküş bir aile yemek odası şeklinde döşüyorlar. Atmosferi sıcak hale getirmek için de evlerinde ne varsa tıka basa paladarlara dolduruyorlar. Eski Havana'da ev yemekleri yapan küçücük bir restoran olan "Paladar la Mulata der Sabor" bunun iyi bir örneği. Restoranın sahibi Rosa, bizi anne şefkatiyle karşılıyor. Yemek bitiminde de ise hep birlikte reggaeton'un ritmine bırakıyoruz kendimizi.
Küba'nın en ünlü paladarı ise Havana'nın merkezinde, 1979 yılı Küba'sında bir üniversite öğrencisi ve bir sanatçı arasında yaşanan eşcinsel aşkı anlatan, "Fresa Y Chocolate"
(Çilek Çikolata) filminin çekildiği, La Guarida. Bu paladarda yemek yerken, ortam ve menü Avrupa'nın herhangi bir ülkesindeki bir restoranda yemek yiyormuşsunuz hissine sürüklüyor sizi.Burada şeker eksilir, tuz eksilir. İçki, eğlence hiç eksilmez, bitmez. 'Fidelizm', insanlar açken bile eğlensin ister.
Aslında paladarların sayısı hâlâ çok fazla olmadığı için Havana'da parmakla gösteriliyorlar. Bunun ötesinde gün içinde karnınız acıktığında ayaküstü bir sandviç bulmak bile çok zor. Tek tük bazı yerlerde rastlayacağınız süpermarketlerin ise ağzına kadar yiyecek ve içecek dolu olduğunu sanmayın! Üstelik fiyatlar da el yakıcı.
80'lerin Türkiye'sine benziyor
Küba'da yaşam, zaman tünelinde 1980'lerin Türkiye'sine doğru yapılan bir yolculuğa benziyor. Rus yapımı Lada motoruyla giden, 1959 öncesi modellerdeki Amerikan yapımı Cadillac, Chevrolet marka arabalar çoğunlukla dolmuş olarak kullanılıyor. Onlarla yolculuk öngörülemez bir macera! Bindiğiniz otomobilin motoru her an durabilir, dağılabilir ve otomobil un ufak olurken, siz de camdan fırlayabilirsiniz. Kelle koltukta seyahat edeceksiniz. Otostop yapmak çok yaygın bir alışkanlık. Şehirlerarası yollarda insanlar,
otostop yapmak için güneşin altında bekleşip duruyor. Telefon ve GSM altyapısı gelişmiş olmadığı için özel telefonla birine ulaşmak zor olabiliyor. Ülkede genel olarak ankesörlü telefonlar kullanılıyor. İnternet ağı çok yaygın değil. Sadece büyük otellerin bazılarında internete ulaşabiliyorsunuz, o da çok yavaş işliyor.Yanınızdaki nakit paranız bittiyse visa kartından para çekmek çok güç.
Öyle ki bankadan bir süre para çekemediğimiz için mahsur kalma tehlikesiyle bile karşılaştık. Küba'da her şey için kuyruklar oluşabiliyor: Kasapta et kuyruğu, ankesörlüğü telefon kuyruğu, banka kuyruğu…Castro'nun ülkesinde hayat özetle, bir zamanlar teknoloji bizleri bozmadan ve alışveriş merkezleri yaşam alanlarımızı istila etmeden önceki yaşamımızı andırıyor.
ÇİFTE PARA BİRİMİ EKONOMİSİ
"Burada şeker eksilir, tuz eksilir. İçki, eğlence hiç eksilmez, bitmez. 'Fidelizm', insanlar açken bile eğlensin, dans etsin ister." Bir Kübalı, yaşamlarının özetini işte bu cümlelerle yapıyor. Yakın aile bağları ve dostluklar sayesinde Kübalılar yaşamın yükünü birbirlerinin üzerinden alıyorlar. Ama asıl reçeteleri müzik ve dans. Her an kulağınıza bir müzik tınısı çalınıyor. Sokaklarda insanlar, dansın ritmine kendilerini bırakıyorlar. Ânı yaşıyorlar. Dans, müzik ve El Ron (Rom içkisi) Küba'da hayatın bir parçası.
Küba'da Panama'da doğan ve Porto Rico'dan dünyaya yayılan reggaeton adlı dans çok popüler. Küba gençliğinin büyük bir bölümü, rap, hip-hop ve reggae karışımı olan bu müzik eşliğinde yapılan dans için yanıp tutuşuyor. Reggaeton dansı genel olarak bacaklar açık bir şekilde, kalça kıvrılarak yapılıyor.
Ülkede garsonluk yapan saygın meslek sahipleri var. Barmenlik ve garsonluk ülkede son yılların en gözde meslekleri. Turistlerden Küba'nın en değerli para birimi olan CUC'la aldıkları 'bahşişler' sayesinde garson ve barmenler; fizikçi, mühendis ve doktorlardan kat kat fazla para kazanabiliyor. Ülkede iki ayrı para birimi kullanıldığı için Küba'nın çifte ekonomisi var. Ulusal para birimi olan Küba pesosu, turistler için oluşturulan konvertible pesonun 1/25'i değerinde. Turistlerin CUC kullanması isteniyor. Ama bu da zaman zaman eşitlikler ülkesinde eşitsizliklere yol açıyor. Örneğin dolmuşta turist 1 dolar para verirken, Kübalı bu paranın 25'te 1 birini ödemekle yetiniyor.
Duygu Leloğlu