Medyada isminin baş harfleriyle tanınan şiddet mağduru kadınlara bir yenisi daha eklendi; Y.Z. Onu benzerlerinden ayıran farksa cinayete kurban gitmeden koruma altına alınmış olması. Y.Z. şiddetle küçük yaşta babası, abisi, kardeşi sayesinde tanışanlardan. 2005 yılında imam nikâhıyla evlendi. Gencecik yaşında üç çocuğu var.
Y.Z. evliliği boyunca sürekli olarak şiddet gördü, hem de her türlüsünü. Baba evinde tanıştığı şiddet koca evinde de son hızıyla devam etti. İki hamileliği dayak yüzünden son buldu. Kolu da kırıldı burnu da. Aç da bırakıldı üzerinde sigara da söndürüldü. Yıllarca süren bu işkence kimi zaman çocukların gözü önünde gerçekleşirken kimi zaman doğrudan çocuklara bile yöneldi.
Kocası şiddetin boyutunu o kadar artırdı ki en sonunda ölümle burun buruna geldi. Son anda çocuklarını da alıp kaçmayı başardı ve karakola sığındı. Karakola daha önce de defalarca "sığınmıştı". Önceleri "karı koca arasında olur böyle şeyler" diyerek eve geri yollanıyordu. Bir seferinde şikâyetçi olmasına rağmen sonradan "ikna" olup şikâyetini geri aldı. Bir seferinde ise kocasına eve yaklaşmama cezası verildi. Tüm bunlar kocasını daha da kızdırıyordu. O yüzden bir kez daha "barıştırılmak" istemiyordu. Sığındığı karakol bu kez onu eşiyle barıştırıp evine geri göndermek yerine kadın sığınma evine yönlendirdi. Gerçi kocası Y.Z.'yi sığınma evinde de buldu ama Türkiye'deki kabarık kadın cinayetleri listesine ekleyemedi. Şimdi devlet tarafından korunuyor.
Sığınma evinde kaldığı sırada yardım aldığı aktivistler sayesinde Avukat Fatma Gül Karapıçak ile tanıştı. Karapıçak Y.Z.'nin durumunun aciliyeti üzerine hemen harekete geçti. Hayati tehlike altında olması sebebiyle kimlik değişikliğinden yararlanması için dava açtı. Kadıköy Aile Mahkemesi Y.Z.'nin ve çocuklarının nüfus bilgilerinin değiştirilmesine dair örnek bir karar verdi.
Y.Z. ve çocukları için bu durum sadece yeni bir vatandaşlık numarası demek değil. Tam anlamıyla yeni bir hayat demek. Şimdi çocuklarıyla birlikte adım atacağı yeni hayatı için kimliğini bekliyor. Hayati tehlikesi bulunan müvekkili için kimlik değişikliği talebinde bulunarak konuyla ilgili ilk kararın alınmasına imza atan Av. Fatma Gül Karapıçak ile "6284"ü yaşanan süreci konuştuk.
* Kadıköy Aile Mahkemesi'nin mağdur Y.Z. ile ilgili verdiği bu karar kadına karşı şiddette önemli bir adım. Kararı elinize almak kolay oldu mu? Nasıl bir süreç yaşadınız?
Karar iki haftada alındı diyebiliriz. Ancak olması gereken "hemen" idi. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 'tedbir kararı ivedilikle verilir' diyor. Buna rağmen kararın çıkışı iki haftayı buldu.
* Y.Z. ile bağlantınız ne şekilde gelişti, ona nasıl ulaştınız?
Y.Z. beni buldu. Kadın örgütleri ve kadın hakları alanında çalışan aktivistlerle temas halindeyim. Bir kadın olarak kadın sorunlarıyla yakından ilgilenmeye çalışıyorum. Her zaman kadına şiddet konusunda gönüllü çalışma yapan avukatlar arasında yer aldım. Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde kadına karşı şiddetin önlenmesi için gönüllü olarak çalışan çok sayıda avukat olmasına rağmen aslında bu iş gönüllülük esasına dayalı olamaz, olmamalı. Çünkü kadına karşı şiddetin önlenmesi aslında devletin görevi. Kadına hukuki destek sunulmasından sığınağa yerleştirilmesine kadar devletin bu konuda bütünlükçü politikalarla hareket ederek sorunu çözmesi gerekir. Y.Z. ile ilgilenen arkadaşlar bana geldiler. Ben de durumun aciliyeti ve önemi karşısında mağdurun kimlik değişikliğinden yararlanması için 20 Mart 2012'de yürürlüğe giren 6284 sayılı kanuna dayanarak Aile Mahkemesine başvurdum. Bu kanuna göre, ilgilinin de rızasıyla 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu hükümlerine göre kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi talep edilebilir.
* Y.Z. bu durumu nasıl karşıladı? Kimlik değiştirmek kolay olmasa gerek?
Uzun zamandır çocukları ve kendisi ölüm korkusuyla yaşamış. İşkenceye maruz kalmış, yaşadığı şiddetin boyutlarını tarif etmek kolay değil. Kimlik değişikliği bu noktada hepsinin kurtuluşu demek. Kimlik değişikliği kadına ulaşılmasını ve kadının tekrar şiddete uğramasını engellemek açısından önemli ve etkili bir tedbir.
* Zaman zaman medyada adliyelerde yaşanan şiddet olaylarını görüyoruz. Müvekkiliniz duruşma sırasında nasıl korundu?
Durumun hassasiyeti sebebiyle hakimden özel celse talep ettim. Y.Z.'nin gözlerindeki korku o kadar büyüktü ki bu korkudan etkilendiğini ve durumun aciliyetine kanaat getirdiğini düşünüyorum. Ancak önemli olan mağduru bundan sonra da koruyabilmek. Evet karar alındı ama uygulamasıyla ilgili birçok belirsizlik söz konusu. İçişleri Bakanlığı Tanık Koruma Kurumu başvurumuza 'hızla' yazılı ret cevabı verdi. Bu kararı infaz etmenin kendi işleri olmadığını söylüyorlar. Nüfus Daire Başkanlığı ise konuyu inceleyerek sahip oldukları altyapının bu tür bir kimlik değişikliği için uygun olmadığını belirtti.
* Peki şimdi ne olacak?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'e karara ve dava dosyasına ilişkin bilgi verdik. Bunun sonucunda Bakanlık olarak durumla ilgilenildiğini biliyoruz ancak bugüne dek almış olduğumuz somut bir yanıt bulunmuyor ve karar halen uygulanamıyor. Kadın cinayetlerindeki artış hepimizin malumu. Adalet Bakanlığı kadın cinayetlerinin 2002'den 2009'a kadar yüzde 1400 oranında arttığını ve 2002'de 66 kadın öldürülürken bu sayının2009'un ilk 7 ayında 953'e ulaştığını açıkladı. Bu tablo ülkemizde kadına yönelik şiddete karşı koruyucu tedbir kararlarının tereddütsüz uygulanması gerektiğini açıkça ortaya koymakta. Türkiye'nin de taraf olduğu CEDAW (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi) gereği atılması gereken birçok adım var. Yavaş da olsa bu adımlar atılıyor. Umutsuz değiliz. Daha önce yürürlükte olan 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun ile ilgili şikâyetlerimiz vardı. 6284 sayılı Kanun bu şikayetlerin çoğunu rafa kaldıracak gibi görünse de uygulamadaki eksikler devam ediyor. Öncelikle ailenin değil şiddet mağduru kadının korunması gerekiyor. Kolluk kuvvetlerinden valiliğe, İçişleri Bakanlığı'ndan belediyelere kadar birçok kurum ve kuruluş personelinin yeni uygulamalar ile ilgili eğitilmesi gerekiyor.
***
6284 YETMEZ
Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi'nden Uzman Araştırmacı Av. Gökçeçiçek Ayata 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un ihtiyaçlara tam olarak cevap vermese de önemli bir gelişme olduğunu söylüyor:
"Şiddetin her türü; fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ya da ısrarlı takip mağduru olan kadınların korunmasını amaçlayan bu kanun Türkiye için önemli bir adım. Türkiye, taraf olduğu uluslararası sözleşmeler neticesinde kadının insan hakları alanında çok sayıda yükümlülüğün altına girmiş durumda. Bu sözleşmelerden özellikle CEDAW (Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi) ve İstanbul Sözleşmesi (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) büyük önem taşıyor.
80'lerden beri taraf olduğumuz CEDAW sözleşmesinin genel tavsiyelerine göre kadına yönelik şiddet aynı zamanda cinsiyet ayrımcılığıdır. Bu sözleşmelere taraf devletler, ülkelerindeki kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmalıdır. Bunun sağlanması için devletler yasal, idari, ekonomik, sosyal vb. gereken tüm tedbirleri almalı, bu konuda bütüncül bir devlet politikası ve bütçesi oluşturmalıdır.
Kadın örgütlerinin kadına yönelik şiddete karşı yıllardır verdikleri mücadele sayesinde atılan olumlu adımlar var. Öncelikle sığınma evlerinin arttırılması gerekiyor. Nüfusu 50 binin üzerindeki Belediyelerin sığınma evi açması gerekiyor ama uygulamada yok denecek kadar az. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'nun aile içi şiddete ilişkin 2012 tarihli raporuna göre, Türkiye genelinde kayıt altına alınmış aile içi şiddet vakası 2008 yılında de 48 bin 264 iken 2011 yılında 80 bin 398. Bunlar aile içi şiddetin gerçek rakamları değil, sadece kolluk kuvvetlerine yansıyanlar. İstatistiklerin analiz edilmesi lazım.
6284 sayılı Kanun kadınlara birçok avantaj getiriyor ama kadınlar haklarını ne kadar biliyor? Kadınlara şiddete karşı neler yapabileceklerini anlatmak, şiddet mağdurlarına psikolojik ve hukuki destek vermek şart. Kadına yönelik şiddet ile ilgili çalışan hâkim, savcı, avukat, kolluk görevlileri gibi özellikle mağdur kadınlarla yüz yüze gelen herkese yönelik eğitimler düzenlenerek yeni kanun anlatılmalı. Kanun'un nasıl uygulanacağını gösteren yönetmelikler çıkarılmalı…"