Başta politikacılar olmak üzere her meslekten ünlüler, karizma uğruna uzmanlar ve uzman geçinenlere büyük paralar döküyor. Fakat ne yazık ki Tanrı herkese lütufkar davranmıyor!
Üniversitedeyken ünlü bir profesörün çok ilgi duyduğum dersine ayaklarım ters ters girerdim. Çünkü hoca daha ilk cümlesinden itibaren gözlüğünü çıkarıp takmaya başlar, önündeki metni monoton bir sesle okurken dikkatim onun söylediklerinden kopup gözlüğüne odaklanırdı. Sonuçta o dersin gözlük takıp çıkarma skoru gayet iyi aklımda kalırdı ama anlattıklarının yarısı bir kulağımdan girer, ötekinden çıkıp giderdi. Bir başka hocamızın dersi not ortalaması açısından önemsizdi. Ama onun dersinde amfi her zaman tıklım tıklım dolu olurdu; anlattıklarını gözlerimizi ondan ayırmaksızın dinler, dersin bittiğini fark bile etmezdik. Bazı insanlar karşılarındakileri adeta mıknatıs gibi kendilerine çekiyor, kimileri de ne denli değerli olurlarsa olsunlar, başkaları üzerinde en küçük bir etki uyandırmıyorlar.
Eski Yunanca'da "lütuf" anlamına gelen karizma sözcüğü Tanrı'nın bazı kişilere lütfettiği, somut olarak tanımlanamayan çekim gücünü tanımlıyor. Örneğin ABD Başkanı Obama, bundan dört yıl önce başkanlık görevini devralırken Washington'da iki milyon kişi önünde yaptığı tarihi konuşmayla, onu dinleyen ya da TV ekranlarından izleyen Amerikalılar kadar diğer ülkelerdeki pek çok kişiyi dünyanın kısa sürede değişebileceğine inandırmıştı. Obama karizmayı nasıl çizdirdi, nasıl toparladı? Dört yıl içinde Obama'nın karizması epey çizildi. Hatta karizma yoksunu rakibi Romney ilk TV tartışmasında onu köşeye sıkıştırırken yenilgiyi kabullenmişçesine bakışlarını kaçırdığında, dört yıl öncesinin adeta karikatürü gibiydi. Şansı Sandy kasırgasıyla döndü. Felaket bölgesinde Romney beyaz gömleği ve yapmacık tebessümüyle inandırıcılıktan uzak bir seyyar satıcı gibi görünürken, meşin ceketiyle yıkıntılar arasında dolaşarak yaraları sarmaya kararlı olduğu izlenimi bırakan Obama son anda tarih sayfaları arasında yok olup gitmekten kurtuldu. Bu da karizmanın her zaman kalıcı olmadığını gösteriyor.
Bizde karizmatik liderlerin sayısı çok az. Ama ülkemizin kaderini "yok"tan "var"a dönüştürmeyi başaran bir liderimiz var. Bizim karşılığında ona verebildiğimiz sadece Atatürk adı oldu. Dünyadan Gandi, Castro, Martin Luther King, Nelson Mandela, Dalai Lama da kayda değer karizmatik liderler. Leydi Diana önce genç kızların özlemlerinin, ardından acıma duygularının odağı olmayı başaran farklı bir karizmatik kişiydi. Cenazesi Londra caddelerinden, Kraliyet ailesi mensuplarının önünden geçerken bir masal kahramanına, Karlar Kraliçesi'nin modern versiyonu, Gönüllerin Prensesi'ne dönüştü ve orada varlığını sürdürüyor. Muhammed Ali ise tartışmasız, spor dünyasının gelmiş geçmiş en karizmatik kişisi. Belki de sonuncusu. Zira artık sporcular karıştıkları skandallarla eski çekim güçlerini yitirmiş durumdalar. Karizma sonradan edinilebilir mi? Başta politikacılar olmak üzere her meslekten ünlüler, karizma uğruna uzmanlar ve uzman geçinenlere büyük paralar döküyor. Gerçi onlardan daha iyi konuşma teknikleri, giyim kuşam, davranış biçimleri öğrenilebiliyor ama tarihin seyrini değiştirebilmek, hakiki karizma sahiplerinin işi, sonradan olmaların değil. Onlar da kolay yetişmiyor; ne yazık ki Tanrı herkese lütufkar davranmıyor.