Bu kez terleme sırası Tekelioğlu'nda! 50 yaşın erkek için ne demek olduğunu deneyimlemiş bir gazeteci olan Arda Uskan, Tekelioğlu'yla bol "atışmalı" bir röportaj yaptı, ortaya erkek ve kadın dünyasının bilinmeyenlerine açılan bir yolculuk çıktı… Gazeteci Tuluhan Tekelioğlu kitap ve belgesel olarak tasarladığı yeni çalışması "50'sinde Erkek"te, ünlü ünsüz 23 erkekle 50 yaşın sosyal ve cinsel açılımlarını konuştu. Sorularıyla erkekleri terletti ama istediğini aldı.
Nedir bu yeni kitabın muhteviyatı "bacım", nereden geldi aklına?
İki yıl önce "40'ında 40 Kadın" diye bir belgesel çektim. Bu belgeseli sonra kitap haline getirdik. Ben de 40'ıma giriyordum. Bütün kadınlarda da şunu sezdim. Kadının dönüşüm yaşı 40… Bunu hazırlarken kadınlar "bir de erkeklerle konuşun" dediler. Aslında onlardan gelen talep üzerine bu belgeselkitabı hazırladım. Belgeseli 1 Ekim'de İz TV'de yayınlanacak. Aynı zamanda kitabı da 18 Eylül'de piyasada.
40 yaşın kadının dönüm noktası olduğunu söylüyorsun, erkeğin de gerçekten 50'si mi?
Evet, ama bazısı dönüşemiyor tabii. Bazılarıysa hiç dönüşemiyor.
Öyle kalıyorlar diyorsun… Peki, bu dönüşüm dediğin, iyiye doğru mu, kötüye doğru mu oluyor?
Erkeğin kendini anladığı yaş 50. O yaşta dönüp kendine, içine bakıyor ve şu soruları soruyor: Ben neredeyim, hayat nereye gidiyor ve ne kadarını yapabildim. Dahası, "önümde kalan vakit aslında geçmişteki gibi fazla değil, bundan böyle ne yapmam lazım?" Ve bir panik başlıyor.
Biz de olgunlaşıyoruz sanıyorduk, düpedüz panikmiş!
Evet, önce paniğe giriyor erkek. Tabii bunu sadece 50 yaşla kısıtlamamak lazım, 50 üstü de devam edebiliyor. 23 erkekle konuştum bu konuda.
Hangi kesimlerdendi bu erkekler?
Çeşitli kesimlerden. Cezaevi müdürü, kadın kuaförü, terzi, şoför… İnsanların bildiği isimler de var tabii… Mehmet Öz, Kerem Görsev, Mustafa Altıoklar, Levent Tayla, Nebil Özgentürk, Ahmet Ümit, Metin Uca...
Kadınlar bunları izleyince ve okuyunca ne hissedecekler sence?
Bir kere erkeklere saygı duyacaklar.
Duymuyorlar mıydı ki?
Duymuyorlar. Artık erkeklerin anlama zamanı, konuşma zamanı gelmişti. Bu benim yaptığım erkeklerin kabuklarını açtığı ve kendilerini açıkça anlattıkları ilk çalışma.
Nasıl bir yöntemle açtın kabuklarını?
Bazılarını açmak 15 dakika, bazılarıysa günler sürdü. Adam anlatırken birdenbire içe kapanıyor ve siz onu hissediyorsunuz. Giremiyorsunuz dünyasına. Zaten samimi olmayanları eledim, koymadım.
Yaptıkları evlilikler de çok önemli tabii hayatlarında!
Evet, mesela Metin Uca hiç evlenmemiş. "Bundan sonra da bir kadınla beraber olmayı çok zor buluyorum" diyor.
Flört dışında herhalde?
Tabii, zaten evlenmem diyor. Nebil (Özgentürk) 50'sinde evlendi, evlendiği yıl baba oldu. Ahmet Ümit tam tersine, 50 yaşında dede olmuş ve torunu Rüzgar üç yaşında. Bunların hepsini arka arkaya bağlayınca şunu görüyoruz; erkekler bizden çok daha fazla şanslı. 50 yaşındaki bir erkek yeniden hayata başlayıp tekrar baba olabiliyor mesela. Bu büyük bir tatmin ve ego. Bu arada bazı erkekler yoldan çıkmaya hazırdı...
Nasıl yani?
Biz kadınlar ona yoldan çıkmak diyoruz ama aslında belki de yola girmesi. Yani şuydu: "Artık yeter. Ben kendi hayatımı yaşamak istiyorum!"
Bunun için icabında evliliğimi de yıkarım...
Evet, erkek o yaşta bu dönemece giriyor. Bunlar virajlı yollar, bazıları bu virajı cesaretle alıyor ve gidiyor.
Peki, 40 yaş kadınlarında durum ne?
Kadınlar için hayat daha zor. Onlar, hayatın baskılarına karşı bir mücadele içindeler. Kocasının baskısına, toplumun baskısına... Erkek öyle değil.
Erkeğin sorunu ne ki bu değişime giriyor?
Onun problemi, kendisiyle hesaplaşması.
Peki, kadınlar için "erkekleri parmağında oynatır derler", sence doğru mu?
Oynatabilir. Ben şunu fark ettim; tek tek her erkek kendisinden bahsederken bir oyundan söz ediyor. Biri diyor ki, "Bilgisayar oyunundaki son canlarım kalmış gibi hissediyorum kendimi 50'sinde!" Biri diyor ki, "Ben çok iyi futbol oynarım ama 50 yaş kırmızı kart görmek gibi bir şey!" Mesela Mustafa Altıoklar, futbolu pornografik bir seyir olarak tarif ediyor. Sokmak ve sokmamak üzerine bir seyir. Erkek toplumu bunun üzerine sektörler kuruyor, büyük paralar dönüyor falan filan. Ama sonuçta 12 adam...
12 değil, 11…
Tamam işte, 11 adam koşarak bozulmamış kaleye topu sokmaya, ötekiler de o kaleyi korumaya çalışıyorlar. Kısaca bütün konuştuğum erkekler kendileriyle ilgili çarpıcı bir şey söylerken bir oyundan örnek verdi.
Peki, kadınların hayatında erkeklerdeki gibi "oyun" var mı?
Ya da şöyle sorayım; erkeğin kadını oynatabilmesi için ne gerekiyor? Kadının oyunu daha entrikacı bir oyun. Daha zeki bir oyun.Erkeğin oyunu biraz daha saf, daha hakiki, daha çocukça. Bu yüzden biraz zor oynatırsınız.
Kadının entrikacı olmasının sebebi zayıflığını örtmesi mi acaba?
Hayır, tam tersi, kadın çok daha güçlü erkekten.
O zaman niye sabahtan beri kadın eziliyor diyorsun…
Kendisini ezdiriyor da o yüzden. Bizim kadınlarımız ezilmekten haz alan kadınlar. İnanılmaz bir atalet var. Dayıyor sırtını kocasının cüzdanına o zaman da baskıları yiyor tabii.
Senin için söylemesi kolay. Öte yanda beş çocukla aç biilaç ortada kalma ihtimali olan milyonlarca kadın yaşıyor! Nasıl katlanmasın baskıya?
Olsun yine de buna boyun eğmek zorunda değiller. Hayata bir kere geliyoruz. Bunun sonu kocasından ölümüne kadar dayak yemekse, her şeyi göze alıp "Ben varım" diyebilmeli kadın bence.
Bu yazıdan sonra kadın cinayetleri artarsa sorumlusu sensin…
Zaten kadın cinayetleri artmış ama çok cesur kadınlar da gördüm ben. Hiç okumamış ama o kadar büyük zorlukların üzerinden gelmiş kadınlar ki bunlar. Yanında kendimi aciz hissettim. Ve o kadınlarla yaptığım çalışmadan sonra boşanma kararı aldım zaten. "40'ında 40 Kadın" belgeselinden sonra kendimde boşanma cesaretini buldum.
Kaç yaşındaydın?
40 yaşında boşandım. Geçtiğimiz yıl.
Boşanmamak için çabaladın yani!
Evliliğimi kurtarabilir miyim diye üç sene boyunca evli çiftlerle röportajlar yaptım. Evliliği anlamak için ve kendi evliliğime katkılar yapması için.
Çocuğunuz var mıydı?
Tabii 14 yaşında. Bu eve taşındım, Ömer'in okulu hemen şuracıkta, yeni bir hayat kurdum kendime.
Çocuklu karı kocanın ayrılması daha zor...
Peki, şuna ne dersin? Biz ayrıldık Ömer okulda takdir aldı. "Çocuk mutsuz olur, kadınlar o fedakârlığı yapmaya devam etmeli" diye düşünüyoruz ama hiç öyle değil. Belki şimdi kocam da daha mutlu. Ama kararı ben verdim. Karar verme aşamasında kadın erkekten daha güçlü oluyor. Erkek var olan düzeni sürdürme eğiliminde.
Ama sonra hürriyet çarpıyor, sapıtanlar da oluyor aramızda...
Benim çalışmamdaki erkeklerden birisi bir iş adamıydı; Tuncay Okay. "Karımı aldattım, paralı ilişkiler de yaşadım" dedi. Bunu anlatırken yüzü renkten renge girdi ama iyi ki de söyledi. Çünkü Türkiye'de ilk defa insanlar böyle bir itirafı işitecekler.
Beyefendi hâlâ evli mi?
Evet, ama dinle. Onların bayi toplantıları olurmuş, bu toplantılarda yenilen yemeklerden sonra kadınlarla parayla ilişkiye girerlermiş. "Kaçak et" filan dedi.
Kaçak et kesmek, piliç yolmak...
Bütün bu erkek jargonunu öğrendim. Bir gece Antalya'da bir otelde telefonu açık kalmış Karısı dinlemiş her şeyi. İstanbul'a döndüğünde büyük bir kuvars taşını kafasının üstüne yemiş tabii ve sekiz dikiş atılmış. Karısıyla barışmak için üç ay çaba gösteriyor ama kadın bir şartla diyor.
Ben "tek taş"ta kaldım, hanımefendi ne istemiş?
Psikoloğa gideceksin ve bu alkolü bırakacaksın! Adam uzun süre tedavilere gidiyor ve görüyoruz ki karısı onu affetmiş. Yeniden başka türlü bir evlilik kurmuşlar. Böyle erkekler de çıktı karşıma. Bir tane taksi şoförü var, Recep Bütüner...
Arabanın arka koltuğunda mı geçiyormuş hayatı?
Maalesef. Ben bu adamın taksisine binmiştim, çok renkli biri ve telefonunu almıştım. Sonra aradım konuşmayı kabul etti ve "hard" gerçek Türk erkeği lafları çıktı ağzından.
Şunu merak ediyorum; hadi entelektüel çevreyi, dostluğunla ikna edebildin, peki sıradan vatandaş neden kabul eder özelini anlatmayı?
Herkesin ünlü olma isteği var ülkemizde. "Televizyona çıkacaksın" deyince iş halloluyor.
Ee gelelim taksi şoförü Recep'e evli miymiş?
Evliymiş, boşanmış karısından. Karısı dayanamamış...
Boşanınca söyler tabii, sıkıysa evliyken söylesin…
"Ben çapkınım abi" diyor. 25 yaşında kız arkadaşları oluyormuş. Doktora gitmiş, "Doktorcum ben de bir hastalık mı var, sürekli genç kadın istiyor canım" demiş. Doktor da demiş ki, "Kendi yaşında bir kadın bul evlen!" Ama bu Recep için imkansız. Onu da şu örnekle anlatıyor: "Bazen taksime kadınlar biniyor, kaç yaşındasınız diye soruyorum, 45- 50 diyorlar, bakıyorum bu benim annem gibi duruyor, ben nasıl evlenirim bununla..."
Peki diğerleri...
Bir tanesi beş kez evlenmiş. Çocuğu olmasını çok arzu etmiş ama olamamış. O mesela aşkın tarifini yaptı, çok tatlıydı: "Bana göre aşk bir anda olup biten bir şey" dedi. "Ben bunu çok yaşadım, ilk gördüğümde size aşık oldum" dedi.
Dur kız, adamın niyeti kötüye gidiyor...
Yok canım, çok tatlıydı. Ayrıca "Bunu kimse söyleyemez ben söylerim" dedi. Renkli bir insandı. Aslında hepsi biraz flört etti benimle. Böyle bir sırdaşlık tarafı vardı.
SİZ KADINLAR BİZİ MANYAK ETTİNİZ"
Kitaptaki ünlü isimleri neye göre seçtin?
Mustafa Altıoklar'ı mesela… Mustafa Altıoklar çok enteresan bir erkek türü.
Bunlar "tür" oluyorlar değil mi?
Yok da, bir kere yönetmen... Sonra evlenmiş, boşanmış ve kadınları bilen adam. Yani hayatı boyunca kadından kadına yolculuk yapmış.
Kısaca zampara diyorsun!
Çapkın diyelim istersen. Zaten o benim son erkeğim.
Haydaa? Yani belgeselin son erkeği. Genel olarak ilişkilerde en etkin unsur neymiş?
Erkek 50'sinde toplumsal ve ekonomik gücünün iktidarında. Ama şunu da biliyor ki bundan sonra cinsel iktidarı aynı seviyede kalmayacak! İşte o zaman paniğe kapılıyor.
Senin Mustafa ne diyor bütün bunlara?
Mustafa, "Bizi annelerimiz bu hale getiriyor. En hızlı, en akıllı, en yakışıklı, en cesur erkekler olmamızı istiyor. Annelerimizin bu isteklerine uymaya çalışırken manyak oluyoruz. Siz kadınlar bizi manyak ettiniz. Oysa sizin istediğiniz şeylerle uğraşmasak, hayat daha güzel olacak" diyor.
Ağzı öpülesi adam valla…
Arda Uskan