"Bişnev inney çün şikâyet mî küned/Ez cüdâyîhâ hikâyet mî küned." Yani; "Şu neyin nasıl şikâyet etmekte olduğunu dinle. Onun feryadı ayrılıkların destanı, hikâyesidir" diyerek başlar Mesnevi. "Hz. Mevlana 2 bin küsur beyitlik eserini neden bu beyitlerle başlatır? İlk 18 beyit neden önemlidir? Bu beyitler neler anlatmaktadır?" gibi soruları merak ettik ve açıklamasını okuyucusuyla yeni buluşan "18 Beyit Dinle-Mesnevî'nin İlk 18 Beytinin Şerhiyle Sesleniş" kitabının yazarı Fatih Çıtlak'a sorduk. Pendik Yunus Emre Kültür Merkezi'ndeki Mesnevî sohbetleri, Cumhuriyet tarihindeki katılımı en çok ve en uzun süreli kültürel faaliyet olarak kaydedilen Çıtlak tasavvufu yaşayan insanların dünya hayatının dibini bulacağı yani tadına en fazla varacağı, dünyadaki bütün güzelliklerin farkına varmaya başlayacağı görüşünde.
Mesnevi içinde ilk 18 beytin nasıl bir önemi var?
Mesnevi 20 bin küsur beyit ihtiva eder. İlk 18 beyti bizzat Mevlana Hazretleri kaleme almıştır. Diğer beyitler Hüsamettin Çelebi'ye Hz. Mevlana'nın dikte ettirdikleridir. Hüsamettin Çelebi, Mevlana Hazretleri'ne söylediklerinin kaybolmaması için kaleme almak istediğini söyler. O da sarığının kenarından kâğıt çıkarır ve "Senin gönlüne düşen bizim de gönlümüze düşmüştür" der. Mesnevi'nin özünün bu 18 beyitte olduğu yönünde işaretler vardır.
Bunun hikmeti nedir?
Mevlevi büyükleri ebcet hesabına göre 18'in "Hay" esmasına karşılık geldiğini söylerler. Aynı zamanda 18 bin aleme işaret eder. Belki bugünün insanı buna inanmayabilir ancak rüya yoluyla Hz. Mevlana'yla görüştüğünü belirten ve Mevlana Hazretleri'nin "Şu beyitte şuna işaret ettim" dediğini ifade eden insanlar vardır.
Rüya yoluyla gelen bilginin doğruluğuna nasıl güvenilebilir?
Rüya tasavvufun ve İslam'ın içinde olan bir şeydir. Hz. Adem'in tövbesinin kabul oluşundan ve Hz. Havva ile buluşmasına, Hz. İbrahim'e, İsmail'e, Nuh ve Yusuf peygamberlere baktığımızda rüya ilmi görürüz. Bu rüya ruhun saflaştıktan sonra gördüğü rüyadır. Hz. Mevlana "Fil olursan Hindistan'ı görürsün" diyerek herkesin rüyasının saf olmayacağını söyler. İnsandaki ruhi bilgi rüya ile alınır. Peygamber Efendimiz "Nübüvvet gidici mübeşşirat (hayırlı alamet) kalıcıdır" demiştir. Sahabe mübeşşiratı sorunca, "Salih rüyadır" der. Tasavvufta Pir ölümünün üzerinden 300 sene geçse de mensuplarına öğretmeye devam eder, etmese zaten Pir denmez.
18 beyit neden 'ney'in ağzından konuşur?
Ney musiki enstrümanları içinde insan sesine en yakın olanıdır. O medeniyette kâmil insan denildiğinde Ney akla gelir. Ney'in kamışlıktan koparılıp gelmesi, bir müddet bekletilmesi, sararıp solması, içinin dağlanarak boşaltılması gibi hususiyetler tasavvufta insanın ruhlar aleminden dünyaya gönderilmesini ve nefsiyle mücadeleden sonra ruhunu özgür bırakmasına tekabül eder. Ney çilelerle olgun ve ehil olan insanın ağzına temas eder. Çıkan ses ne ney'in ne de neyzenin sesidir. Sadece "Hu" sesi çıkar. Bu da Allah'ın bütün isimlerini içine alır.
Ney'in hikâyesiyle ilgili İslam'da başka referanslar var mı?
Hz. Peygamber'in Miraç'tan döndükten sonra bazı sırları Hz. Ali'ye aktardığı ve kimseye anlatmaması istediği anlatılır. Hz. Ali bunu insanlara anlatmaz ancak kör kuyuya gidip anlatır. Kuyudan sular yükselir ve sazlık olur. Burada yetişen sazları kesen çobanlar kesip kaval yapar. Çıkan sesi duyanlar "Miracın sırrını ifşa ettin ya Ali" derler.
"Aşksız din yaşanmaz"
Tasavvufta kadın ve erkek ayrımının olmadığı doğru mu?
İslam'da kadın ve erkek ayrımı yoktur. Kadının kötü olduğu anlayışı Mitraizm'den gelmektedir. O nedenle bebeğin vaftiz edilmesi gerekir. Bizde kadın da çocuk da masumdur. Cennet annelerin ayağı altındadır. Kadın Allah'ın "Rahim" isminin mazharıdır. İbadetlerde ve bazı ritüellerde kadın erkek arasındaki ayrım ayrıştırmak için değil birleştirmek içindir. Bilgilerinizi konularına göre dosyalamanız onları ayırmak için değil anlamlı bir bütün oluşturmak içindir. Bir kişi erkek ya da kadın olduğu için üstün değildir. Hatta İslam'a göre erkek zokayı yutmuştur. Bir anne çocuğunu emzirmek zorunda değildir, erkeğin yemeğini ev işini yapmak zorunda değildir. Bugün İslam'ın bilinmemesinden kaynaklanan bir sıkıntı var.
Bugün toplum hayatında kadınlar üzerinden toplumu ıslah çağrılarına ne dersiniz?
Tam tersine erkek iyileşmeden kadın iyileşmez. Bir erkek evlendikten sonra gizli bütün sapkınlıkları ve iyilikleri kadın üzerinde tezahür eder. Kadının da çocuğu üzerinden. Bir erkek kadın yüzünden itikadında bir bozukluk olduğunu düşünüyorsa onun inancında bozukluk var demektir. Kadın bizim ne kadar er olduğumuzu göstermek için tutulmuş bir aynadır. Türkiye'de kadınlar ilmi çalışmalarda ve ruh terbiyesinde erkekleri geçmiştir. Yöneticiler erkek olduğuna göre faturayı kadınlara kesmenin alemi yoktur Aşksız din yaşanmaz…
"Denizinin suyuna balıktan gayrı herkes kandı. İçip içip kanamayanlar varken, sudan haberi olmayanlara ne demeli?" beytini nasıl okumalıyız?
İki balık aralarında "Deniz diye çok güzel bir yer varmış" diye konuşuyorlarmış. Sonra yaşlı balığa sormaya karar vermişler ve sormuşlar. Yaşlı balıkta bu soruya hayret ederek "Denizden başka bir şey yok ki" demiş. Tasavvufun aşkını bulan kişi tabiri caizse dünya hayatının dibini bulur. Dünyadaki en mutlu insanlar inançlı insanlardır. Dünyadaki bütün güzelliklerin farkındadır. İmam-ı Gazali "Alim denize benzer, ilimden ona ne kadar akarsa aksın doymaz" der.
Dünyadaki bazı kadim geleneklerle İslami bilgilerin benzeşmesini nasıl yorumluyorsunuz?
İlk insan Hazreti Adem, ilk dinİslam'dır. Putperestlik gönderilen dinin bozulmasından müteşekkildir. Bugün Buda'nın peygamber olduğunu söyleyenler var. Bir Budist tapınağında İslami ritüellere benzeyen şeyler görmek saçma değildir çünkü evvelinde İslam vardır. İslam'dan önce dinler insanların gayretine bırakıldığı için bir bozulma olmuştur. Şimdi ise İslam Allah'ın korumasında olduğu için Kur'an'dan bir harf bile değişmemiştir.
Tasavvuf romantik bir yol mudur?
Sen dışarıdan bakınca semazenleri görürsün ama öbür taraftan konuşmadan anlaşan insanlardır. Sen dışarıdan baktığında 40 dervişin kavga dövüş olmadan bir kilimde yattığını görürsün. Bunun altında büyük emekler var. Kadın öldüm demeden çocuk doğmaz. Tasavvuf realisttir. Tasavvufta yaşadığın sevginin gerçek olması için acının da gerçek olması gerekir. İnsan gerçeğin peşine düşerse ona hiçbir şeyden korkmayacağı aşk verilir. Bir insan, çocuğunun sevgisiyle korktuğu şey karşısında aslana dönüşebilir.
Bu zor bir yol değil mi?
Balığın denizde keyfe keder yaşaması mı yoksa deniz dışında su damlatılarak yaşatılması mı daha kolay. Ne olursa olsun denize dalmak gerekir. Biz yerde yaşıyor olabiliriz ama bir güç bizi göğe çekiyor. İnsan yerde kalırsa yabanileşiyor. Pir'in tabiriyle sen önce kendi kanadını çırpmaya başlarsan Allah sana gaipten başka kanatlar veriyor. Bunlar edebiyat değildir. "Şeytanın Avukatı" filminde Al Pacino insanın egosundan katedraller inşa ettirip içinde tapındığını söyler.
MESNEVİ'NİN İLK 18 BEYTİ
>> Dinle, bu ney neler hikayet eder, ayrılıklardan nasıl şikâyet eder.
>> Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımdan erkek ve kadın müteessir olmakta ve inlemektedir.
>> İştiyak derdini şerhedebilmem için, ayrılık acılarıyla şerha şerha olmuş bir kalp isterim.
>> Aslından vatanından uzaklaşmış olan kimse, orada geçirmiş olduğu zamanı tekrar arar.
>> Ben her cemiyette, her mecliste inledim durdum. Bedhâl (kötü huylu) olanlarla da, hoşhâl (iyi huylu) olanlarla da düşüp kalktım.
>> Herkes kendi anlayışına göre benim yarim oldu. İçimdeki esrarı araştırmadı.
>> Benim sırrım feryadımdan uzak değildir. Lakin her gözde onu görecek nur, her kulakta onu işitecek kudret yoktur.
>> Beden ruhtan, ruh bedenden gizli değildir. Lakin herkesin ruhu görmesine ruhsat yoktur.
>> Şu neyin sesi ateştir; hava değildir. Her kimde bu ateş yoksa, o kimse yok olsun.
>> Neydeki ateş ile meydeki kabarış, hep aşk eseridir.
>> Ney, yarinden ayrılmış olanın arkadaşıdır. Onun makam perdeleri, bizim nurani ve zulmani perdelerimizi -yani, vuslata mani olan perdelerimizi- yırtmıştır.
>> Ney gibi hem zehir, hem panzehir; hem demsaz, hem müştak bir şeyi kim görmüştür
>> Ney, kanlı bir yoldan bahseder, Mecnunane aşkları hikâye eder.
>> Dile kulaktan başka müşteri olmadığı gibi, maneviyatı idrak etmeye de bîhûş olandan başka mahrem yoktur
>> Gamlı geçen günlerimiz uzadı ve sona ermesi gecikti. O günler, mahrumiyetten ve ayrılıktan hâsıl olan ateşlerle arkadaş oldu –yani, ateşlerle, yanmalarla geçti.
>> Günler geçip gittiyse varsın geçsin. Ey pak ve mübarek olan insan-ı kâmil; hemen sen var ol!..
>> Balıktan başkası onun suyuna kandı. Nasipsiz olanın da rızkı gecikti.
>> Ham ervah olanlar, pişkin ve yetişkin zevatın halinden anlamazlar. O halde sözü kısa kesmek gerektir vesselâm.