Son iki yazımda Konyaaltı Nostaljisi'ni yazmıştım. Obalardaki yaşamı da anlamasam, birçok şey eksik kalacak. Her yıl, 20 Haziran öncesinde, obaların ihalesi yapıldıktan sonra, Konyaaltı obalarına taşınma işi başlardı. Tatar arabaları, kamyonetler dolusu eşya, evlerden obalara taşınırdı. O günlerde Konyaaltı Caddesi adeta büyük bir göçe sahne olurdu. Okullar kapanınca, obaya taşınma işi de tamamen bitmiş olurdu. Bundan sonra artık dört ay kadar sürecek "Konyaaltı Oba Yaşamı" başlardı. Bu obaların önünde de 20-30 metrekarelik alandan oluşan üç tarafı açık, tabanı betondan yapılmış ve hemen hemen oba yaşamının tamamının geçtiği bir sundurma vardı. Bu bölümde gün boyunca oturulur, yemekler yenir, yatılı gelen misafirler burada ağırlanırdı. Bu sundurmanın iki veya üç kenarında çocukların veya misafirlerin yatması için de mutlaka topan (düğmeli) yastıklı iki-üç sedir bulunurdu. Sundurmanın üç yanı bir telle çevrilerek, bu tele halkalara beyaz keten bezinden yapılmış perdeler düzgün bir şekilde geçirilirdi. Bu perdeler, obanın önündeki sundurmanın üç yanındaki açık bölümleri tamamen örtüp, geceleri dışarıdan obanın içini görmeyi engelleyecek büyüklükte olurdu. Gece yatma vakti gelince, bir tel üzerinde hareket eden bu perde ile veranda sıkı sıkıya kapatılırdı. İki perde arasında kalan küçük bir açıklık bile olsa, bu mandallarla birbirine sıkıştırılır ve deniz havluları ile kapatılırdı. Amaç içerde soyunurken, elbise değiştirirken dışarıdan görülmemekti. Fakat içeride ışık açık unutulduğunda bu beyaz perdeler, geceleri yatarken, adeta birer Karagöz perdesine dönüşürdü. Sundurma altında yapılan soyunma hareketleri, perdeye gölgeler halinde yansır; dışarıdan bakıldığında hoş manzaralar ortaya çıkardı.
FARKLI AKŞAMLAR
Akşam güneşi, Beydağlarının arkasında kırmızı ışıklarını saçarak, yavaş yavaş kaybolmaya başladığı sırada; işte o zaman, mangalda kömür yakılır, akşam yemeğinde misafirler için hazırlıklar başlardı. Mangal yakma; etleri, soğanları, yeşilbiberleri kömürde pişirme evin erkeğinin işi idi. Hanımlar da mutfakta hep beraber salataları, mezeleri hazırlardı. Sonra sofralar kurulur, neşeli sohbetler birbirini izler. Misafirler kente dolmuş bulamama kaygısı ile saat 23.00'te kalkmak için yavaş yavaş hazırlanırlar; arabaları olan misafirler ise, misafirliklerini biraz daha uzun sürdürürlerdi. Bu telaş, her hafta, cumartesi- pazar günleri yaşanırdı. Haftanın çalışma günleri ise, evin erkeği kente işinin başına gider, akşamüzeri gün batarken dönerdi. Akşam yemeği yendikten sonra yan ve arka oba komşuları ile bir arada toplanılır, sohbet edilir, eğlenilir, hoşça vakit geçirilirdi. Bu sohbetlerde, kadınlar arasında "bu hafta sonu sana kaç misafir geldi, bana kaç misafir geldi" dedikodusu da yapıldığını, söylemeye bilmem gerek var mı?
YAZLIK SİNEMA KEYFI
Bir de Konyaaltı'nda obalarda kalınırken, hafta içinde bir veya birkaç kez yazlık sinemaya gidilirdi. Nereye mi? Hemen bugünkü 12 Eylül Koruluğu'nun başında, etrafı birkaç metrelik briket bir duvarla çevrili bir yazlık sinema vardı. Sinemanın batı duvarı ise, yine briketten üç metre kadar yükseltilmişti. Üzeri harçla sıvalı kireç sürülerek yapılmış bu duvar sinemaya perde görevi görüyordu. Sinemada her ne kadar birkaç gelişigüzel maviye boyanmış kanepe var ise de, halk daha çok obalarından getirdikleri minder üzerinde yerde oturarak sinemayı seyrederdi. Konyaaltı obalarına ilgi arttıkça, Arapsuyu'na doğru eski obaların yanına, yenileri eklenerek 1980'li yıllarda, sayıları 400'ü buldu. Artık Konyaaltı, Antalya sosyetesinin yaz aylarını geçirdiği en gözde yeri idi. Bu arada yıllar geçtikçe modernleşen ve bir turizm kenti olan Antalya'ya bu obalar yakışmaz oldu. Tüm itirazlara rağmen 1987'de obalar yıkılınca, Konyaaltı'ndaki o renkli yaşamın tarihi de son buldu.
BUGÜN KONYAALTI
Üç haftadır bu sayfada Konyaaltı Plajı'nın eski yaşamından bazı kesitler sundum. Eskiden Konyaaltı sahili, genellikle şehrin zengin kesimine hitap ediyordu. Belediye Başkanı Selahattin Tonguç döneminde, Konyaaltı obalarının sonunda küçük bir alanda Halk Plajı tesis edilince, dar gelirli halk için bir nefes alma yeri oluşmuştu. Ancak yeterli değildi. Fakat bugün öyle mi? Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel tarafından hayata geçirilen bir proje ile Konyaaltı sahili, yalnız Antalyalıların değil, artık Antalya'ya ayak basan herkesin faydalandığı bir alan olmuş. Geçenlerde yapılan eleştirileri yerinde görmek için Konyaaltı sahilini baştan sona gezdim. Gençler kaykay pisti ve spor alanlarında ter atarken, kimi vatandaşlar da bisikletle sahili turluyor. Çocuklar için oyun alanları, daha büyükler için barfiks-fitness türü spor yerleri, hatta basketbol sahası bile unutulmamış. Daha neler var neler! Tartan koşu pisti de spor yapan Antalyalıları ağırlıyor. Her kesime hitap eden Konyaaltı Sahili'nde vatandaşlar ister plaja havlusunu serip, ister çimlere uzanıp sahilin keyfini çıkarıyor. İsteyen de şezlong kiralıyor. Bir araştırmacı olarak bununla da yetinmedim. İnternetten dünyanın ünlü plajlarının fotoğrafları ile bire bir karşılaştırdım. Yok böyle bir şey! Konyaaltı, onların birçoğuna bin basar. Kim ne söylerse söylesin. Bizim Konyaaltı'mızda her şey, dünya mükemmelinde olmuş. Mavi Bayrak da sahili, adeta taçlandırmış. Ne yalan söyleyeyim; Konyaaltı Plajı'nda gördüklerimden, çok mutlu oldum. Bir Antalyalı olarak, çok gururlandım. Bravo, Sayın Menderes Türel.