Çıralı, Kemer -Kumluca arasında Olimpos antik kentinin yanındaki köyün adıdır. Olimpos İÖ. 2. yüzyılda kurulmuş bir liman kentidir. İS. 15.yüzyıla kadar varlığını korumuştur. Ünlü Bellerophontes efsanesi burada geçmiştir. Antik kentin yer aldığı vadinin denize ulaştığı yerde çok güzel bir kumsal vardır. Olimpos'tan yaya olarak bir saatte ulaşılabilen Çıralı, bir doğa harikasıdır. Yerli halkın
"Çıralı" veya
"Yanar" dedikleri bu dağda, doğal gaz sızıntısının oluşturduğu ve binlerce yıldır hiç sönmeden yanan alevler buradadır. Yüzyıllar önceki Olimpiyat Oyunlarında meşale tutuşturma geleneği acaba bu kutsal yerden mi çıkmıştır? Örneğin Side, Antalya- Alanya yolu üzerindeki Side Antik Kenti, Anadolu'da Pythia oyunlarının düzenlendiği kentlerden biriydi.
OLIMPIYATLAR VE ANADOLU
Ansiklopediler, bugünkü Olimpiyat Oyunları'nın İÖ. 776'dan başlayarak eski Yunandaki Pelopones Bölgesindeki Elis kent devletindeki Olympia'da Tanrı Zeus'un onuruna dört yılda bir düzenlenen spor oyunlarından kaynaklandığını yazar. Başlangıçta bir gün süren oyunlar, 32 m genişliğinde ve 192 m uzunluğunda bir pistte yapılan tek bir koşu yarışını kapsıyordu. Daha sonra bu oyunlara değişik mesafelerde koşu yarışları, disk ve cirit atma, uzun atlama, boks, güreş, pentatlon ve atlı araba yarışının eklendiğini bazı kaynaklar kaydeder. Ancak bu Olimpiyat Oyunları'nın en görkemli kutlandığı oyunların beş güne çıkarıldığı yer Anadolu'dur.
ONLARCA STADYUM NİYE?
Bugün Batı ve Güneybatı Anadolu antik kentlerinin hangisini incelerseniz inceleyin, muhakkak ki, bir stadyuma veya bir stadyum kalıntısına rastlarsınız. Yalnız Antalya çevresindeki antik stadyumların sayısının yarısı kadar antik Yunan'da ve Roma'da stadyum yoktur. Bugün Aspendos antik kenti olsun, Perge antik kenti olsun her kentte bir stadyum kalıntısı dikkati çeker. Antalya'ya 25 km uzaklıktaki Sillyon'a bakın. Küçük bir masa dağının üzerinde kurulan antik kentin yanında; kentin hemen yanında nerdeyse kent büyüklüğünde bir antik stadyum yer alır. Selge'ye bakın. Bu kent deniz seviyesinden tam 1200 metre yükseklikte ve bugün dahi kente zorlukla ulaşılmaktadır. Burada yer alan 22 000 kişilik stadyum kalıntısı insanı adeta hayretler içinde bırakır. Hele Afrodisias'daki 30.000 kişilik oval stadyumun dünyada bir eşi daha yoktur. Gelelim, bugün dahi bir gelenek halinde sürdürülen Olimpiyat Meşalesi'nin yakılmasına. Bu gelenek nereden çıkmıştır? Bugün batılı tarihçiler bunu araştırmak değil, düşünmek bile istemiyorlar. Her olayı, her oluşumu bir varsayıma dayandırıp kendilerince bir "Dünya Tarihi" yaratarak işin içinden sıyrılmışlardır. Bugün dahi hangi Batılı'ya sorarsanız sorun, ünlü Paris'in kenti Truva'nın Anadolu'da değil de, Yunanistan'da olduğunu söyleyecektir. Çünkü dünya halkları böyle şartlandırılmıştır. Evet "Olimpiyat Meşalesi"nin yakılması nasıl doğmuştur, bunu bir bilen var mı acaba? Hiçbir eski Yunan sikkesinde dövüş, güreş, disk atma gibi resimlere rastlanmamasına karşın, Anadolu antik kentleri paralarında buna sık sık rastlanmaktadır. Özellikle Aspendos'ta bulunan sikkelerde bu konu sürekli işlenmiştir.
?OLIMPOS EFSANESI?
BINLERCE yıl önceden günümüze kadar kalan söylencelerde, Tanrılar Tanrısı Zeus ve karısı Hera başta olmak üzere Athena, Apollon, Ares, Hermes, Artemis, Hephaistos, Poseidon, Dianisos, Afrodit, Demeter gibi tanrı ve tanrıçaların "Olimpos" adı verilen bir dağın tepesinde bir mermer sarayda yaşadıkları rivayet edilir. Bugün Yunanistan'da bulunan bir Olimpos Dağı'na karşılık Anadolu'da otuza yakın Olimpos dağı vardır. Bunlardan en ünlüsü Bursa'daki Uludağ ile Antalya'nın hemen batısında yer alan ve antik Olimpos kentinin hemen arkasında yer alan Tahtalı Dağı'dır. Bugün Antalya'daki Olimpos Dağı'nın (bugünkü adı Tahtalı Dağı) hemen önünde olanca güzelliği ve gizemi ile Olimpos antik kenti yer almaktadır. Ayrıca kent içinde bulanan süslemeli görkemli bir taş kapı 6-7 km kuzeyde, deniz seyiyesinden 1000 metre kadar yükseklikte bulunan ve halkın "Yanartaş" olarak adlandırdığı bir tepeye bakmaktadır. Burada taşlar arasından adeta "homurdanarak" yeryüzüne çıkan bir alev vardır. Bu alev, Homeros'un İlyada Destanı'nın 13. bölümünde anlattığı Chiemera'nın alevidir.
CHIEMERA CANAVARI
Homeros'a göre; ağzından alevler fışkıran ve çevredeki köyleri, kentleri kasıp kavuran bu aslan başlı, keçi gövdeli ve yılan kuyruklu Chiemera adlı canavar, kutsal Olimpos kentini yakıp yıkmak üzere saldırıya geçtiğinde, Olimpos Dağı'nda oturan Tanrıça Athena'nın bu saldırıyı önlemek için verdiği kanatlı at Pegasos'a binen Bellerophontes, bu korkunç canavarı Olimpos kentinin hemen kuzeyinde, bugünkü Yanartaş'ın bulunduğu tepede kıstırdı ve uçan atının da yardımıyla amansız bir dövüşe tutuştu. Bu canavar çevrede yaşayanları alevden dili ile yakıp kavuruyor,köyleri kentleri kül ediyordu. Bellerophontes saldırıya geçince, Chiemera'nın kükremesinden yer gök inledi. Likya denizi, alev rengine dönüşerek, dalgalar kat kat yükseldi. Çevrede bu amansız mücadeleyi izleyen halk, dehşetinden haykırıyorlar, bayılıyorlar, ölüyorlardı. Kanatlı at Pegasos tüm hünerini ortaya koyuyor, havada daireler çizerek, pikeler yaparak, Bellerophontes'in Chiemera adlı canavarı öldürmesi için gerekeni yapıyordu. Canavarın ağzından çıkan alevlerden çevredeki ağaçlar neredeyse kül olmuş, Pegasus'un konabileceği bir yeryüzü parçası kalmamıştı. En sonunda kahraman Bellerophontes, mızrağını hazırlayarak Pegasos yardımı ile canavarın gövdesine öyle bir hamle yapmıştı ki, Chiemera'nın dev gövdesi bu saldırı ile bir anda yerin yedi kat dibine gömülüvermişti. Ancak Chiemera'nın ağzından fışkıran alevler, yer altından bir yol bulup yeryüzüne çıkmıştı. Binlerce yıldan beri yanmakta olan bu alevin çıkış yerinde, bugün dahi Chiemera canavarının korkunç homurtuları duyulabilmektedir.