Eskiden mahalle yaşamımızın bir parçası olan mahalle bekçilerimiz çocukluğumda beni çok etkilemiştir. Fakat değerlerini o zamanlar pek anlamamışım galiba. Eskiden "Bekçi Amca" deyip geçtiğimiz; zaman içerisinde ortadan kaybolan bu insanların, meğer bize ne kadar faydaları dokunuyormuş. Geceleri gece bekçiliği yaptıkları kadar, polisin görevini de yerine getiren bu insanlar; bütün gece sokaklarda altılık tabancalarıyla ve kalın tahtadan coplarıyla dolaşırlardı. Sokak başlarında 'Ben buradayım. Siz rahatça uyuyun!' anlamında düdüklerini öttürürler; sokaklarda yürürken sokak kapılarının kapalı olup olmadığını kontrol ederlerdi. Bu düdük, insanların rahat bir şekilde uyumalarını sağlardı. Bekçiler, her zaman cesaretli ve kuvvetli insanlardan seçilirdi. Cumhuriyet'ten önce bu bekçilere 'koruyucu, gözetleyici' anlamına 'Pasban' denir; maaşları, mahallenin ihtiyar heyeti tarafından ödenirdi. Onların mahalle yaşamı içinde de önemli yerleri vardı. Öyle ki, bekçiler herkesin amcası, ağabeyi, kardeşi gibiydi; huzurlu ve güvenli bir mahalle yaşamının da, vazgeçilmez bir parçası idiler. Cumhuriyetten önce Mahalle İhtiyar Heyetine bağlı olarak görev yapan mahalle bekçileri, sırtlarında uzun aba, başlarına da çuhadan yapılma, ucu kıvrık ve uzunca bir külah (barata), bir elinde fener, bir elinde ucu demirli, kalın ve uzunca bir sopa ile sabaha değin sokakları dolaşırlardı. Sokakta dolaşırlarken dörtyol ağzında durduklarında; düdüklerini çaldıktan sonra "Pazban" diye bağırırlardı.
ONLAR SORUMLUYDU
Mahallede meydana gelen doğum, ölüm, düğün gibi olaylarda insanlara yardımcı olmak, idari ve adli çağrıları yerlerine iletmek, yangınları haber vermek, hatta kiralık ev ya da kiracı bulmak gibi görevleri de vardı. Bekçileri seçerken, orta yaşın üstünde ve her bakımdan güvenilir kişi olmasına özen gösterilirdi. Mahalle bekçileri eskiden bu görevleri yanında Ramazan gecelerinde sokak sokak dolaşıp davul çalıp mahalle halkını sahura kaldırırlardı. Bekçiler mahalle halkını çok yakından tanığı için söylediği maniler de mahallede yaşayanların karakteristik yönlerini hicveden bir biçimde olurdu. Cumhuriyetten sonra Çarşı ve Mahalle Bekçileri Yasası'na göre, polise silahlı bir yardımcı bir kuvvet olarak örgütlenen bekçiler, kendilerinin yetkili olmadığı olaylarda, acele ve zorunlu olan önlemleri alırlar, suç işlenmesini ve kamu düzenini bozacak nitelikteki gösteri ve yürüyüşleri önlerler; delillerin kaybolmasına engel olurlardı.
MAHALLE KÜLTÜRÜ
Eskiden sokak sokak dolaşan gece bekçileri, o mahallenin insanları oldukları için herkesi tanırlar; sokaklarda şüpheli gördükleri şahısları kontrol eder, gerekirse karakola götürürlerdi. Sokaklarda nara atan sarhoşları, külhanbeyi bozuntularını ellerindeki tahtadan yapılmış copları ile hizaya getirmesini iyi bilirlerdi. Her sokak başına gelince çaldıkları düdükler, mahallede yaşayanlara her zaman güven ve huzur vermiştir. Şimdi mahalle kültürü de bekçilerle birlikte geçmişte kaldı; asayiş eskisinden daha sorunlu hale geldi. Bugün evlerimize pervasızca giren hırsızlar, utanmasalar bizleri evden kovup, kendileri oturacaklar. Kentlilik bilinci ile birlikte, yaşama kültürü de zayıfladı. Gel de şimdi eski günleri özleme! O günlerde, bir iş veya camiye gitmek üzere işyerinden ayrılan dükkan sahibi, işyerinin önüne 'kısa süre yokum' anlamında bir tabure koyar; nereye gittiğini, yanındaki dükkan komşusuna haber verirdi. Evlerde ise çarşıya-pazara gidildiğinde, kapıya kilit vurulmaz, ancak "evde yokuz" anlamında kapıdaki iki halka arasına renkli bir örgü ipi bağlanırdı. Evde, evlilik çağına gelmiş kız varsa, o zaman iş değişir; görücüler çabuk bulsun diye, kapı tokmağına kırmızı kurdele sarılırdı. Antalya'nın eski sakin günlerini özlüyorum. Bakalım yeni bekçilerimiz, o sakin, huzurlu günleri geri getirebilecek mi? Bekleyip göreceğiz.
BEKÇİ ŞARKISI
Eskiden bir de mahalle baskını yapılırdı ki, mahalle kadınları günlerce konuşmalarına bunu malzeme yaparlardı. Yabancı bir erkeğin girdiği eve, ihbar üzerine polis, mahalle imamı, muhtar veya bir aza, mahalle bekçisi ve toplanan meraklılar birlikte baskın yapardı. Evde yakalanan kadın ve erkekler, tutuklanıp karakola götürülüp, mahkemeye verilirdi. Antalya'nın eski gece bekçilerinden İbrahim Çelikkol bir zamanlar bana o günleri, bekçilerin şu sitemli şarkısı ile özetleyivermişti: "Bekçi Baba, Bekçi Baba, Sırtında kalın bir aba, Gezip durur bekçi Baba. Düdük çalar Bekçi Baba, Hırsız yakalar Bekçi Baba, Yakalanan hırsız, Baş komiserin başarısı olur, baba. Oy, dertli başım, oy!"