Sideliler turizme çok yatkın insanlardır. Alanya'dan sonra, bölgemizin turizmde en çabuk gelişen yöresi, Side'dir. Sevecen yapıya sahip olmaları, ev pansiyonculuğunu en iyi şekilde yapmaları, Side'yi yalnız yurdumuza değil, birçok Avrupa ülkesi halkına dahi kısa bir sürede tanıtmayı başardılar. Göç ile geldikleri Side'de yaklaşık 100 yıl kadar, balıkçılık ve tarımla uğraşan, kıt kanaat geçinebilen halk, karınlarını doyuracak geçim kaynağını ancak turizmde bulurlar. Nasıl mı? Hemen anlatayım. Her kentin, her yörenin kendine göre bir hikayesi vardır. Side'nin de öyle.
SAVAŞ YAPMA AŞK YAP
1946'da Türk Tarih Kurumu'ndan Ord. Prof. Arif Müfit Mansel ve asistanı Jale İnan'ın Side'de kazılara başlamasıyla Selimiye köyü halkına, kazılarda çalışarak yeni bir gelir kapısı aralanmıştı. Kimisi müze deposu'nda bekçi, kimileri de kazı heyetine yemek yapmak, evlerinde yardımcı işleri yaparak evlerine ek gelir sağlıyorlardı. Sideliler kazılar sayesinde köylerinin binlerce yıllık bir kent, çeşitli kültürden insanlara ev sahipliği yapmış bir yer olduğunu öğrendiler. Side'nin turizme açılmasının 1960'larda başladığı rahatça söylenebilir. O yıllarda 'hippi' adı verilen acaip giyimli, saçları çeşitli renklerde boyalı genç yaşta turistler gelmeye başlamıştı. Kendilerini savaş karşıtı, apolitik insanlar olarak tanımlıyorlardı. Düşüncelerini
"Savaş yapma, aşk yap" cümlesi ile özetliyorlardı. Mercedes otomobilinin markası şeklinde bir amblemleri bile vardı. Bu insanlar çoğunlukla nüfusu az, tarihi ören yerleri yakınlarını tercih ediyor; oralarda çadırlarını kurup, çevreyi geziyorlardı. Antalya bölgesindeki Side, onların düşüncelerine uygun, hatta ideal bir yer olarak görülmüştü.
İlk başlarda Sideliler, Hippileri pek yadırgamışlardı. Fakat Side'nin gençleri ailelerinden daha hoş görülüydüler. Onlarla el kol hareketleriyle konuşmaya çalışırken, zamanla birkaç İngilizce sözcük öğrenmeyi de başardılar. Öğrendikleri bu İngilizce ile Side'ye tek tük gelen turistlere rehberlik yapar oldular. Gençlerin bu Hippi turistlerle kaynaşmasıyla, aileleri de bunlara daha sıcak bakmaya başlamıştı. Zaman zaman yemeğe aldıkları veya evlerinde yatıya konuk ettikleri turistlerin para vermek istemeleri tuhaflarına gidiyordu. Tanrı misafirinden para almak Türk'ün geleneğinde yoktu. Ancak çok ısrar olunca, utanarak da olsa almak zorunda kalıyorlardı.
1960'lı yıllardan sonra da başlayan turizm hareketleri ile ev pansiyonculuğu önem kazanınca Sideliler, rahat bir nefes aldılar. Önceleri ağırladıkları konuklarından para almadıklarından, bir dahaki gelişlerinde hediyeler getiriyorlar, ayrılırken almak istemeseler de, yine de para bırakıyorlardı. O zaman anladılar ki, birilerini evinde yatırmak, onların karınlarını doyurmak, meğer 'turizm' imiş. Sideliler bu kavramı öğrenince Side'de turizm, hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği bir hızla tavan yaptı.
EK GELİR SAĞLAMA ÇABASI
Side'de ilk pansiyon-otel karışımı bir binayı 'Pamfilya Pansiyon' adıyla açan kişi, 'Halikarnas Balıkçısı' olarak tanıdığımız Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın kardeşi Suat Şakir Kabaağaçlı'dır. Pansiyonculuğu da Sidelilere O'nun öğrettiğini söylemek yanlış olmaz. Halikarnas Balıkçısı Bodrum'u, nasıl dünyaya tanıtmışsa, kardeşi Suat Şakir de Fransız eşiyle buraya yerleşerek, işlettiği Pamfilya Pansiyon ile Side'yi turizm dünyasına tanıtmıştır. Zengin bir mühendis olan Ragıp Devres ve ailesi, her yıl iki aylığına Side''ye gelmesi köyün ekonomisine büyük katkı sağlıyordu. Rakıp Devres Side'de bir Roma Hamamı'nı Müze kurulmak üzere kendi parasıyla restore ettirmiştir. Side'de her meslekten insan 1960'lı yılların başında ev pansiyonculuğuna soyunur. Yanlarına ek odalar inşa ederler. Bazıları turizmden kazandıkları paralarla, bahçelerine bungalow tipi ahşaptan odacıklar yaparlar. Bu etkilenme ile tarım zeytincilik, balıkçılık yapan Side halkı, sonraları pansiyonculukla kendilerine ek gelir sağlamaya başladı. İşin en ilginç yanı, ev pansiyonculuğuna önayak olan ilk kişinin, köyün imamı olduğu söylenir. 1980'li yıllardan sonra birçok yerli ve yabancı yatırımcı, Side'nin ekonomisinde kayda değer artış sağlamıştır. Side'de Barut Ailesi bu konuda önemli isimlerden biridir. Haydar Ağa'nın oğulları olan Nebi Barut marangozluk, Doğan Barut berberlik, Ali Barut ise terzilik yapardı. Side'de ilk konaklama tesisini "Side Motel" adı ile onlar kurdular. Yine Side'nin ilk modern turizm konaklama tesisi olan Cennet (Athena) Motel'i Barut kardeşler açtılar.
TANITIMDA ZİRVE
1980'lerde Side'deki Antik yapılar arasına sıkışmış yerleşimin, başka bir yere taşınması konusu gündeme gelir. Side halkı otobüslerle Ankara'ya, haklarını aramaya, alınan bu karara karşı durmaya giderler. Birçoğu kaçak yapı yapmaktan tutuklanır. Sonunda köy başka yere taşınmaktan kurtulur. 1980'li yılların başında Side'nin kuzey yakasında, Turtel ve Cennet Motel arasına, Başbakan Turgut Özal'ın sınıf arkadaşı Petrolcü Rahmi Cengiz tarafından ilk tatil köyü olan Sırma Tatil Sitesi yapılmıştı. Turgut Özal da buradan bir yazlık ev almıştı. Yazları bir süre kalırdı. Bunun yazılı ve görsel medyada yer alması, Side'nin tanınmasında zirve yaptığı söylenebilir. 1980'li yıllardan sonra bölgenin öneminin anlaşılması ile birlikte birçok yerli ve yabancı yatırımcı, Side'nin ekonomisinde kayda değer artış sağlamıştır. Manavgat'a bağlı olan ve nüfusu yaz aylarında 20 bini aşan Side, 70 bine varan yatak kapasitesi ile günümüzde Türkiye turizminde önemli merkezlerden birisidir. Antalya'nın ilk turizm neferleri olarak Sidelilerin, benim gönlümde ve Antalya'nın Turizm Tarihi'nde seçkin bir yerleri vardır. Bugünkü Side, 1960'lardaki nostalji havasından çok şey kaybetse de; kabul etmeliyiz ki, Antalya Turizmi'nin gelişmesinde ilk harcı koyanlar arasında fedakar Side halkı muhakkak vardır.