Geçtiğimiz hafta içinde, Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından Boğaçayı üzerinde yapılması kararlaştırılan, ilk günlerde "Çılgın Proje", bugünkü adıyla "Muhteşem Proje", Konyaaltı'nda düzenlenen bir toplantıda halka görsellerle anlatıldı.
Verilen bilgilerin özeti şöyle:
"Boğaçayı Marina Projesi, Konyaaltı Plajı'nda büyük önem taşıyan Antalya'nın en prestijli projelerinden biridir. Plan, nehrin debisini derinleştirmek ve denizi içeri alarak Antalya sahilini genişletmektir.
Proje kapsamında büyük bir yat limanı, 40 kilometrelik yeni bir sahil ve güzel bir aktivite alanı oluşturulacaktır.
Bu büyük yatırım, Antalya'nın şehir merkezine binlerce turist çekecek. Günümüzde 6 kilometre olan Konyaaltı Plajı, Boğaçay Marina Projesi ile 40 kilometre uzunluğunda olacaktır. Bu vesileyle, yat turistleri Antalya'ya seyahate başlayacaklar. Bu, Antalya'da daha iyi bir yaşam, sakin ve yeşil alan için yapılan projelerden sadece biridir.
Antalya Belediyesi, Kemer istikametine giden yeni bir otoyol inşa etmeyi de planlıyor.
Boğaçayı Yat Limanı Projesi, bir çok iş imkanı ve klimalı yürüyüş yolları, bisiklet yolları, spor alanları, yelken ve su sporları kulüpleri gibi birçok sosyal olanak sağlayacak.
Ayrıca burada liman ve yeşil park alanları da olacak. Bu büyük yatırım Antalya'yı turizmin incisi yapacak."
GÜZEL KIZIN SAÇLARI
Yarım asır önce Antalya'nın tanınması, Antalya'mızın güzelliklerin herkes tarafından bilinmesi için, biz Antalyalılar, çok çaba sarf ettik. 1953 yılında başlattığımız ve 1964 yılında bünyesine, film yarışması da ilave edilen Antalya Belkıs Tiyatro ve Müzik Festivali ile Antalya'nın tanıtıma başladık. Ne var ki, turistik yatak kapasitemiz o yıllarda, Kemer'deki 730 yataklı Kemer Tatil Köyü ile birlikte 2 bini bile geçmiyordu. Rahmetli Turgut Özal'ın 1980'lerde, hayata geçirdiği Güney Antalya Projesi kapsamında, 5 yıldızlı konaklama tesislerinde yaratılan yatak sayısı on binlere yaklaşınca, 1984 yılında ilk kez kitle turizmine cevap verebildik.
Birbirinden güzel oteller, tatil köyleri arttıkça, bölgemize gelen yabancı turist sayısı da aynı oranda arttı. 1970 sonlarına kadar, yurdumuzda dahi haritadaki yeri tam olarak gösterilemeyen Antalya'mız, böylece dünya kenti olma yolunda hızla ilerledi.
Güneşi, kumu, doğal güzellikleri, tarihi eserleri, birbirinden konforlu tatil köyleri, otelleri ile Antalya, daha düne kadar son moda elbiseleri içinde, ancak saçları darmadağın, ayakları çıplak genç ve güzel bir kıza benziyordu.
Şimdi Büyükşehir Belediye Başkanımız Menderes Türel bu güzel kızın, yalnızca darmadağın görünen güzel saçlarını taramakla kalmayıp, kaşlarını alıyor, kirpiklerine rimel sürüyor. Boğaçayı Yat Limanı Projesi ile bu güzel kızın göz kapaklarının üzerine, türkuaz bir far çekiyor. Şarampol ve Aliçetinkaya caddelerinin çevre düzenlemeleri, Doğu Garajı Metropol Müzesi, Kültür merkezi, Karaalioğlu Parkı'nın tamamında uygulanmakta olan Kent Müzesi projesi, bu genç kızın saçlarına takılmış pırlanta taşlı birer saç tokası gibi duracak.
En ücra köylere kadar su, yaylalara yol ve köprü inşaatları, Santral ve Kepezaltı mahallelerindeki kentsel dönüşüm projelerini, ben bu güzel kızın yanaklarına kondurulan birer 'allık" olarak telakki ediyorum.
Antalya kentinde etap etap gerçekleştirilen Ant-ray hatları, yürüyen merdivenler, kavşak düzenlemeleri, Tünektepe teleferiği bu güzel kızın ayaklarını yerden kesip, onu adeta bulutlara uçuruyor.
Bütün bunları düşünüp yazarken aklıma Konyaaltı sahilleri üzerine anlatılan bir efsane geldi.
MARİNA'NIN SEMBOLÜ
Ünlü Makedonya Kralı Büyük İskender'i tanımayanımız azdır. O'nun kız kardeşi Küçük Amazon Kyna ölünce, Gorgona adıyla destanlaşmış ve o da bir sembol olmuştur. Sevgili ağabeyi Büyük İskender'in de ölümsüz olması üzerine, hayatı boyunca ilaç arayıp durmuş, öldüğünü duyunca da, tüm çabalarının yok olduğunu anlayarak aklını yitirmiştir.
Deli gibi ovalarda, dağlarda, köylerde, şehirlerde ve her yerde onu aradı. Gittiği her yerde, "Büyük İskender yaşıyor mu" diye her rastladığına sorduğunda, insanlar sessizce "Yaşıyor, Yaşıyor" diyerek, zavallı kızı teselli etmeye çalıştılar. Gorgona dağları, dereleri geçerek sonunda Kırlangıç (Kalidonya) Adaları'na, oradan da Kırlangıç Burnu'nu geçerek, denizin çok dalgalı olduğu bir gecede Antalya Körfezi'ne geldi. Kardeşinin burada hayatta olduğunu hayal ederek, bir an önce sevgili kardeşine ulaşmak istediğinden, kendini azgın dalgalara attı. Yanında taşıdığı iksir boğulmasına mani oldu ve dalgalar, denize dökülen iksirin gücü bedenini sarıp onu, bir deniz kızına çevirdi. Büyük İskender'in sevgili kardeşi belinden aşağı balık, belinden yukarısı güzeller güzeli Küçük Amazon olarak yaşamını sürdürmeye başladı. Denizkızı ufukta bir gemi görünce, ağabeyi Büyük İskender'in içinde olduğunu düşünerek, kalbi heyecanla atar ve hemen gemiye yanaşıp denizcilere "Büyük İskender yaşıyor mu" diye sorar. Derdini anlamayan bazı denizciler, Büyük İskender'in yıllar önce öldüğünü söyleyince, Denizkızı öfkelenir, gözlerinden alevler fışkırır; kuyruğu ile denize vurdukça, deniz kabarır dalgalar gemiyi parçalar, zavallı kaptan mürettebatı ile boğulur gider.
Denizkızı'nın derdini anlayan denizciler ise bu talihsiz kızı sevindirmek için "Büyük İskender hayatta" diyerek onu teselli ederler.
O zaman denizkızı mutluluğundan, koca deryada neşeli şarkılar söyler. Deniz sakinleşir gül bahçesine benzer ve dalgalar Konyaaltı Plajı sahillerine yumuşacık çarpar.