Önceki akşam aHaber'de yayımlanan % 100 Siyaset'te günlerdir konuşulmakta olan Başbakanlık müşaviri Yusuf Yerkel'in tekme olayının görüntülerini yayımladık. Gazetemizin Özel İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek'in ekibinden Serkan Bayraktar'ın Soma'daki çalışmaları sırasında ele geçirdiği görüntülerden haberdar olduğumda o görüntüleri programımda kullanmanın olağanüstü bir gazetecilik olacağına inancım sonsuzdu.
Görüntülere göre Başbakanlık konvoyu geçtiği sırada Erdal Kocabıyık denilen ahmak, özel tim görevlisinin tam yanındayken konvoydaki araçlardan birine tekme savuruyordu ve bunun üzerine de polis müdahale ediyordu. Adam polise karşı yerde direnir bir haldeyken de Yerkel gelip adama müdahale etti.
Uzatmayayım. Özellikle bazı kesimlerin Yerkel'i tamamen yalanlayan bu görüntüler üzerine hakkımızda binbir türlü tezvirat uyduracaklarını ve "Yuh size! Paralelcilerin, çetecilerin algı operasyonuna çanak tuttunuz!" diyeceklerini bile bile o görüntüleri yayımladık.
Hem de üst üste, dört beş kez. Yayın sonrası sosyal medyaya göz attığımızda ise hiç yanılmadığımızı fark ettik. Gerçekten de birileri bu görüntüleri yayımlamamıza başka türlü anlamlar yüklemeye çalışıyordu. Hakkımızı teslim etmek ve olayın doğru ve objektif bir habercilik olduğunu etiketlemek yerine beni ve aHaber'in duruşunu sorgulama derdindeydiler.
Her daim, her meselenin sonunda Başbakan dövücülüğü yapmaktan bıkıp usanmayan... Ellerine geçen her fırsatta Başbakan'ın iktidardan devrilmesi için alçaklık üzerine alçaklık sergilemekten bıkıp usanmayan malum tayfanın ne düşündüğü hiç umurumda değil.
Çünkü biliyorum ki ağzımla kuş tutsam, onlara göre ben gazeteci değil, Başbakan'ın emrine amade bir kuklayım! O nedenle onları muhatap almıyorum bugün. Muhatap almak istediklerim o görüntüleri yayımlayana kadar paralel çeteyle verilen mücadelede gösterdiğim direnç dolayısıyla gazeteciliğimi, dik duruşumu yere göğe sığdıramayanlardır. Onlara sesleniyorum şimdi.
Evet. Başbakan Erdoğan'ın çeteler karşısında gösterdiği mücadeleyi doğru bulduğum ve bu çetelerden memleketi temizleyebilecek tek adam olduğuna inancımdan hep onun yanındayım. Olmaya da devam edeceğim.
Ben gazeteciyim ve ilk kez bize ulaştırılan o görüntüleri yayımlamamak da vicdanımı yok ederdi. Ve yayımladık.
Çok sevdiğim ve değer verdiğim bir insan olmasına karşın Yusuf Yerkel yanlış yapmıştır. O yanlışı aklamaya, paklamaya, perdelemeye çalışmak benim ilkelerimle bağdaşmaz. Ancak şunun altını da net olarak çizmemiz lazım. Bu mesele artık kabak tadı verdi.
Öfkesine yenik düşüp kötü bir fotoğraf veren birinin hatası üzerinde bu kadar tepinmek doğru değil. Bunda neden ısrar ediliyor? Tekrar ediyorum, Yusuf Yerkel'in yaptığı vahim bir hata. Bu hatanın üzerinde tepinmek ise daha büyük bir hata.
Çünkü 301 madenciyi aramızdan alan, ölümüne sebep olan hatalar zincirinin içinde bunun hiç yeri yok. O öfke fotoğrafıyla patronundan müfettişine kadar o madeni 301 cana mezar yapan sorumsuzluğu gölgelemeye kimsenin hakkı yok. Fotoğraf üzerinden algı yönetmeye çalışanlar şehitlerin hatırasına saygısızlık yapıyor.
Evet! Bu görmezden gelinmeyecek vahim bir hata. Ve bu hatanın üzerinden Başbakan'a vurmaya çalışıyorlar. Ancak bunu başaramazlar. Hataya hata der, Soma gerçeğinin örtülmesine de, bu algı yönetimine de müsaade etmeyiz. Bu böyle biline!