Umurumda değil müzmin muhalif kalemlerin demokratikleşme paketi ile ilgili ne dediği...
Aldırış bile etmiyorum onlara, çünkü değil bu hükümet, onların hoşlaşmadığı başka hükümetler de olsa fark etmez. Uyarlarına gelmeyenler olduğu sürece bu ülke için kim ne yaparsa yapsın, ne ederse etsin muhalifliği düstur edinmiş bu tip kalemleri memnun etmenin imkânı yoktur. Taş taş üstüne koymayı bilmedikleri gibi, işleri güçleri sağa sola salça olmak olan bu arkadaşlar sağ olsunlar, 3 gün önce açıklanan demokratikleşme paketiyle de ilgili bizleri yanıltmayıp aynı stabil duruşlarını sergilemeyi ihmal etmediler. Meseleleri çarpıtmaya, sonra da başka diyarlara sürüklemeye bayılan bu kalemlerin toplumda etkileri yok demiyorum.
Aksine bu tiplerin peşinde neyi alkışladığını, neye hayır dediğini ya da neye muhalefet yaptığını bilmeden koştura koştura giden azımsanmayacak bir kalabalık var.
Çok şey söylenebilir bu kalabalıklar için ama bence bunların durumlarını en iyi özetleyen kavram, "Sürü psikolojisi"dir. Gayesizce, başka insanların yaptıklarını, gerek bireysel gerek topluca tekrarlamak şeklinde tezahür eden şuursuz davranışlara sahip bu insanların ruh halini anlamak için son 3 günlük verilere bakmak bile yeterlidir.
Başbakan Erdoğan'ın paketi açıkladığı günkü manzara ile geldiğimiz nokta arasındaki fark bariz biçimde koyuyor ortaya bunların sahip oldukları rahatsızlığı...
Paket açıklandığı dakika itibarıyla anbean takip ettim bu arkadaşları. İlk başta bağımlısı oldukları kalemlerin ne düşündüklerini, olaya nereden bakacaklarını yani hangi taraftan vurup, çarpıtıp, eleştireceğini bilmediklerinden önce epeyce bir saçmaladılar. "Dağ fare doğurdu!", "Yehooo paketten tavşan çıktı, civciv çıktı" türünden klişe sloganlarla çığırtkanlık yapan sürüdekiler ciddi manada, sekter eleştirilerini ancak dün sabah itibarıyla başlatabildiler.
Neden? Çünkü dün geldi nereden tepki vermeleri, paketle ilgili nasıl bir duruş sergilemeleri gerektiğini anlatan yazılar! Sonunda fareyi, civcivi bir kenara bırakıp, "neresinden tutsak da şu paketi yerden yere vursak!" diye 2 gün boyunca perişan halde gezen ahali özellikle Hürriyet'in 3. sayfasında yazan muhteremin; "Bunların demokrasisi sadece türban üzerine kurgulu!
Ohh ne şahane! Yaşasın herkese türban artık serbest!" mealindeki yazısını kopyalayıp kopyalayıp birbirlerine servis ettiler veeeee sonunda paketin sadece bir türban devrimi olduğu fikrinde birleşerek başladılar pakete kim destek oluyorsa salçalamaya!
Ben teşne olduğum için bunların saydırmalarına çok aldırış etmedim.
Ama baktım edenler var. Bir gün önce "Yetmez ama evet!" diyen "bağzıları" bile yoğun mahalle baskısı karşısında sonunda "pes" edip sürünün peşine takıldı ve benzer eleştirilerle topluluk içinde yerlerini aldı.
Neyse... Bunlara takılmamak lazım. Dedim ya en başında ben bu müzmin muhalif kalemleri de, bunların peşinden gidenleri de çok kaale almıyorum. Zaten tepiniyorlar durmadan, bırakalım biraz da bunun için tepinsinler. Onlara göre bu paket içi boş, demokrasi adına hiçbir yenilik, reform unsuru içermeyen bir paketse öyle sanmaya devam etsinler. Sonuçta benim için değil!
Ben bu paketin tam demokrasiye geçişte çok şey kazandıracağına inanıyorum. Ancak devamının da bir an evvel getirilmesi gerektiğini not olarak düşüyorum. Hükümet Alevilerin beklentilerine cevap verecek paketi de acilen kamuoyu gündemine taşımalı ve sağlam bir muhalif argüman olan bu konuda gereğini yapmalıdır.
Açılımın neden bu pakette yer almadığının nedenlerinin anlatıldığı haber dün bizim gazetede vardı. Aleviler arasındaki bölünmüşlük en büyük engel gibi duruyor ama bence buna da fazla takılmamak lazım. Oraya takılırsa bu iş hiç çözülemez çünkü. Zira benim bildiğim dört beş çeşit Alevilik anlayışı var Türkiye'de. Hükümet bu bölünmüşlükleri, anlaşmazlıkları dikkate almayıp çoğunluk tarafından kabul gören "Alevilik İslam" anlayışı üzerinden köklü reforma imza atmalıdır. Zor biliyorum.
Aşılması en güç meselelerden biri bu ama çok kısa zamanda bu meselenin de reformistliğini ispat eden hükümet tarafından çözüleceğine yürekten inanıyorum!