Yazı yazarken genellikle telefonumu sessize alırım. "Dikkatim dağılmasın, işimi bir an önce yapıp bitireyim" diye. Önceki gün de yine öyle oldu. Hiçbir şeyden haberim yok. Ben yazıdayken, telefonum da sessizdeyken Gülen Cemaati'nin temsilcisi olarak kabul gören Gazeteciler Yazarlar Vakfı bir açıklama yapmış. Yazım bittikten sonra, bir meslektaşımdan gelen sms de; "Cemaat pazar günü yazdıklarına cevap vermiş!" uyarısını okuyunca hemen internete girdim. Ve tabii bi çırpıda da okudum. Ve gördüm ki, vakıf 11 maddelik açıklamada sadece benim köşemde dile getirdiğim değil, bütün köşelerde ve hatta sosyal medyada filan dile getirilen tüm iddialara karşı tek tek izahat yapmış.
Takdir edersiniz ki, yerim dar olduğu için yapılan açıklamaların bütününü burada irdeleme imkanım yok. O nedenle sadece kendi yazımda konu ettiğim mevzulara dair açıklamalarını ele alacağım bugün. Yani 8. ve 9. maddeleri...
"Hizmet 7 Şubat'ta Başbakanı tutuklayacaktı!"
Evet. Geçtiğimiz pazar günkü yazıda çok açık bir şekilde 7 Şubat operasyonunun asıl hedefinin Başbakan Erdoğan olduğunu yazdım.
Peki son derece kritik olan, hassasiyet arzeden bu yorumu ben kafama göre mi yaptım? Böyle bir görüş, öngörü, düşünce yoktu da ben mi uydurdum? Tabii ki değil! Kusura bakmasın GYV ama o gün yaşananlar ve gözümüzün önünde cereyan eden olaylar insanın aklına başka bir şey getirmiyordu!
Deniliyor ki açıklamada; "Hizmet Hareketi'ne yakın bazı medya organlarının, KCK bağlantılı MİT soruşturmasını da bu süreçlerle bağlantılı görerek, olumlu bakması, Başbakan'a karşı bir komplonun içinde olunduğu iddiasını asla doğrulamaz!"
Bi kere bu açıklamada doğrular tümüyle aktarılmamış. Çünkü KCK bağlantılı MİT soruşturmasına sadece olumlu bakmadı Cemaat kontrolündeki medya. Bizzat destekledi! Ve hatta kimi kalem, operasyon tam gaz sürsün diye gazlayabildikleri kadar gazladılar savcıları. Düşünün... Devletten, Başbakandan aldıkları yetkiyle PKK'lılarla müzakere eden ve terörü bitirmek ve çözüme varmak için sonuç ararken çabalayan devletin memurları, "Vatan hainliği" gibi son derece mesnetsiz, haksız bir suçlama ile itham ediliyordu ve bu haksızlığa da cemaat medyasının büyük bölümü alkış çalıyordu. Bırakın alkış çalmayı sessiz kalmak bile o operasyonun bir parçası olmak anlamına geldiğinden ben yapılan haksızlığa gücüm yettiğince karşı çıkmaya çalıştım. Ve işe bakın ki bunu yaptım diye de, Zaman Gazetesi Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı tarafından onlarca meslektaşımın gözleri önünde hakaret edilerek alenen aşağılanmayla karşı karşıya kaldım.
Peki, Başbakan tarafından bile MİT'e yönelik bu operasyonun bizzat kendisini hedef aldığını ifade ettiği 7 Şubat olayıyla iligili; "Hizmetin hiçbir gühahı yoktur! Bunu söyleyenler tamamen art niyetlidir" demek biraz insafsızlık olmuyor mu?
Gelelim 9 maddeye..
"Hizmet, seçimlerde bazı parti ve kişiler ile ittifak yapacak"
Cemaatin Mustafa Sarıgül'e destek vereceği ya da Mehmet Haberal ile ilgili düşünülen bir projede yer alacağı iddiasını da yine ben gündeme getirdim. Getirdim çünkü bu iddialar artık ulu orta, her yerde konuşulan iddialardı. Ama inanın tamamen gazetecilik saikiyle kaleme aldığım bu kulislerin Gülen Cemaati'ni bu kadar rahatsız edeceğini, inciteceğini bilseydim asla köşeme konu etmezdim. Bütün bunları yazmaktaki amacım bilakis Cemaat'in gücüne ve değerine verdiğim önemdendir. Önümüzdeki seçimlerde cemaat gönüllülerinin kimi, hangi partiyi, hangi siyasi görüşü destekleyeceğini merak etmek, sorgulamak ve bu yöndeki kulisleri okurlarla paylaşmak Cemaat'i rahatsız değil, aksine memnun etmelidir diye düşünüyorum. Neden bu türden kulislere alınganlık gösterildiğini kavrayamıyorum. Çünkü bir parti ya da siyasal bir yapıyla sonsuz bir birliktelik gibi bir anlayış içerisinde olmadıklarını söyleyen yine kendileri. Ayrıca Ekrem Dumanlı son pazartesi yazısında iktidarı Gülen Cemaati gönüllüllerinin oylarını çantada keklik gibi görmemeleri konusunda uyarmadı mı? Vaktinde blok halinde ANAP'ı, dün AKP'yi destekleyen hizmetin yarın da Sarıgül'ü aynı biçimde destekleyecek olma ihtimali niye ayakları yere basmayan bir iddia olsun?