Çekirge gibi geldiler üzerime dünkü yazıdan sonra. Kimler mi? Mustafa Sarıgül'ün "9 Eylül'de CHP'ye katılacağı" iddiasını reddeden bazı CHP'liler. Özellikle de Gazeteci Can Ataklı'yı İBB Başkanlığı adaylığında görmek isteyenler. Onlara göre yalanmış yazdıklarım... Üfürmeymiş... Sallamaymış... Birisi ısrar ediyordu kaynağımı açıklamam için. Düşünün... Ben ona kaynağımı söyleyecekmişim, o da bana kulisimin ne kadar doğru olup olmadığını söyleyecekmiş! Bi başkası da yazdıklarımın ne kadar hayal ürünü olduğunu ispatlamak için, Kemal Kılıçdaroğlu'nun önceki gün katıldığı TV programında Sarıgül'e dair yaptığı açıklamayı önüme koyuyordu. Demiş ki CHP Genel Başkanı; "Önce CHP'li olmak için başvuruda bulunması lazım!" Şaka gibi ama adam, Kılıçdaroğlu sırf bu lafı ettiği için Sarıgül'ün CHP'ye geçişinin imkansız olduğunu savunuyor. Oysa bilmiyor ki muhterem Kılıçdaroğlu'nun kamuoyunu oyalamak için rastgele attığı oltasına takılan bir sazan! Ayrıca ne diyor ki? Yanlış mı söylediği Kılıçdaroğlu'nun? Evet. Doğru! Sarıgül'ün CHP'ye geçmesi için önce genel merkeze başvuruda bulunması lazım. Ne var bunda yani? Atla deve mi kardeşim? Basit bir prosedür sadece. İki tarafın da istemesi halinde, bi gün de, hatta bir saatte hallolacak sıradan bir iş!
Neyse... Mühim değil. Birileri illaki itiraz edecektir yazılıp çizilenlere. Önemli olan meselenin sonunda ne olacağıdır?
Söyleyeyim; "Sarıgül 1 olmaz, 9, o olmaz 25 Eylül'de ya da başka bir tarihte CHP'li olacak!"
Çok neden sayılabilir elbette bunun için ama hakiki neden hem Sarıgül'ün, hem de CHP'nin aslında buna mecbur olmasıdır. Birlikte olmaktan başka şansları yok artık. Kalmadı. Bu saatten sonra kimse kimseyi reddedemez. Böyle bir olasılık ihtimal dahilinde bile değil. Çünkü bu olasılık gerçekleştiğinde her iki tarafda başlar bu defa söylemeye; "Sepeti koluna, herkes yoluna" türküsünü!
Duyuyorum. İçinizden bazılarının; "Nasıl yani?" diye sorduğunu.
Şöyle; CHP tavanı da tabanı da, iktidar partisinin yaptığı anketlerde dahi muhtemel adaylar içerisinde en yüksek oyu Sarıgül'ün aldığını görüyor. İstanbul'u kazanma olasılığının Sarıgül'le çok daha parlak olduğunu biliyor. İşte sırf bu yüzden Sarıgül'e 'gel' demek zorunda CHP Genel Merkezi! Onunla ilgili geleceğe dair kaygılar taşısalar bile veto etme şansları yok artık! Ettikleri anda boyunlarına büyük yük alırlar. Diyelim ki Sarıgül'ü reddettiler. İstemediler. Peki kimi aday gösterecek CHP? Gürsel Tekin'i mi? İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı'yı mı? Şafak Pavey ya da Uğur Dündar'ı mı? Can Ataklı'yı mı? Cümle alem biliyor ki adı adaylıkta geçen bütün bu isimlerin bir Sarıgül kadar karşılığı yok İstanbul'da! O nedenle denemek zorunda! Kazanır, kazanmaz ayrı konu ama CHP bu riski almak durumunda! Aksi halde sonradan bunun hesabını veremez tabanına! Aslında size anlatmak istediklerimi başka bir şekilde dün Star'da Mustafa Kartoğlu anlatmıştı. "Ben senin seçim kazanabilme ihtimalini sevdim" başlıklı yazıyı bulup okumanızı tavsiye ederim. Gerçekten de durum aynen Kartoğlu'nun dediği gibi. Ayılıp bayılmıyorlar Sarıgül'e CHP'liler evet ama ne yazık ki sadece onunla İstanbul'u kazanma şansı umudu taşıyorlar.
Aynı mecburiyet Sarıgül için de geçerli. Onun da durumu Kürtçe'de bir söz vardır hani; "Ya herro, ya merro!" İşte aynen öyle! Ya her türlü riski alıp girecek CHP'ye ve İBB adayı olacak! Ya da ömür boyu bir daha siyaset yapmamak üzere defterini kapatacak! Bir kez daha Şişli'den aday olmaya kalkması, "Biraz daha bekleyeyim... Hele biraz daha düşüneyim..." falan demesi imkansız bu saatten sonra! Der. Diyebilir ama biter Sarıgül. Hem CHP, hem de kendi hareketinin tabanında biter! Gönüllerde manen siyaset yasağı alır ve oturur aşağıya!
Peki sizce ileride Başbakan olma iddiasını taşıyan bir şahsiyet böyle bir risk alır mı?
Ben diyorum; 'almaz!' Alırsa da, o zaman zaten gündemimizde Sarıgül falan kalmaz!