O gün hem yazı, hem de canlı yayın günüm olduğundan haberi birkaç saat sonra duydum. O da Twiter'da takipçim olan bir Sonergil'den. Demiş ki arkadaş; "Soner serbest kaldı. Bakalım utanacak mısın onunla ilgili yazdıklarından, hakkında yaptığın yorumlardan?"
Tabii aslında o arkadaşa verecek çokkkk cevap vardı çekmecemde biriktirdiğim ama dedim ya o gün çok yoğundum. Bir yandan yazı yazmaya çalışırken, diğer yandan da 3 gün önce sözleştiğimiz ancak Şerafettin Elçi'nin cenazesi nedeniyle akşamki programı iptal etmek zorunda kalan BDP Milletvekili Sırrı Sakık'ın yerine birilerini bulmaya çalışıyordum. Bazıları Soner'in serbestliğinden dolayı komaya girdiğimi sanmasın filan diye bi kaç yorum yaptım alemde ama zamanım kısıtlı olduğundan o yazdıklarımla duygularımı tam anlatamadım. Onun için yazıyorum işte bu yazıyı. Ne düşündüğümü ve ne hissettiğimi dosdoğru anlatmak için...
Bir kere herkes şunu bilsin ki, Soner Yalçın'la ilgili duygularımda ya da düşüncelerimde zerre bir değişiklik oynama filan yok! Ben dansöz değilim! Bazıları gibi omurgasız hiç değilim! Dışım ne ise, içim de odur! Sahteciliğe filan gerek yok. Şimdi adam haksızlığa uğramış, 2 sene hapislerde yatmış filan diye oturup timsah gözyaşları da dökecek değilim. Benim nazarımda Soner Yalçın hâlâ aynı Soner Yalçın'dır! Bugün onun haksızlığa uğramış olması geçmişte yaptığı o kötülükleri unutturamaz. "İyi gazetecidir. Kahramandır" filan bunların hepsi palavradır bana göre. Gerçek olan Soner Yalçın'ın gazeteciliğini, kalemini kötülük için kullanmış olmasıdır ve ne yazık ki bunu yaparak da çok insanın canını yakmış olmasıdır. Sakın bana, 'Kimin canını yakmış?' diye sormaya kalkmayın! Bir liste yapsam yüzlerce insan yazarım onun kalemiyle mağdur edilmiş. Ve emin olun bir gün birileri illaki de yapacak o listeyi. Hatta kitaplaştıracak. Büyük bir ihtimalle adını da, 'Gazetecilik maskesi altında yapılan zulüm' koyacak! O kitabın bir yerlerinde ben de olacağım. Ve bir anne, bir eş, bir kız kardeş, bir kadın olduğumu bir kenara bırakıp şahsımı itibarsızlaştırmak adına neler yaptığını anlatacağım.
Neyse...
Sözün özüne dönersek...
Yani Soner Yalçın'la ilgili ikide bir bana laf sokuşturanların; "Hiç mi utanmıyorsun onunla ilgili geçmişte yazdıklarından?" sorusuna gelirsek...
Cevap vereyim;
Hiç utanmıyorum! Hem de hiç! Soner Yalçın'ın gözaltına alındığının hemen ertesi onunla ilgili ne yazdıysam hâlâ aynı noktadayım. Yazım da ortadadır. İsteyen girip arşivden okuyabilir. Son derece insani duygularla kaleme alınmış bir yazıdır. Hakiki duygularımın bir yansımasıdır. Kaldı ki ben o yazıda Soner'in gözaltına alınma nedenini ya da Oda TV Davası'nın haklı ve doğru bir dava olduğunu filan analiz etmedim. 'Soner için neden üzülmedim' diyerek adamın bana yaptığı kötülüklerin bende yarattığı tahribatı anlatmaya çalıştım sadece. Umurumda değil aslında Soner ve onun yaşadıkları. Çünkü sevmiyorum kendisini ama o gün nasıl üzülmediysem hapse düştü diye bugün de yağdanlıkları gibi sevinç çığlıkları filan atmıyorum ama hapisten çıktı diye de karalar bağlamıyorum. Hatta yalan yok sevindim bile oğlu Aren'in babasının hapis çıkışı o sevincini görünce. İçim kıyıldı. Duygulandım. Ama işte benim bu duygusal karakterim keşke Soner'de de olsaydı biraz. Keşke bugün kendisine yapılan haksızlıkların oğlu Aren'de yarattığı tahribatı gördüğü gibi, zamanında kendi kötülüklerinin de benim oğlum Deniz'de nelere yol açtığını görseydi.
Görseydi bende hâlâ kendisine karşı bu nefret olur muydu? (Bu arada Soner Yalçın'ın gözaltına alınışının hemen ardından kaleme aldığım yazının linkini veriyorum. İsteyen girip okuyabilir! https://www.sabah.com.tr/ Yazarlar/yukselir/2011/02/16/soner_ yalcin_icin_neden_uzulmedim)