Avrupa Kulübü'nün önümüzdeki 6 ay başkanlığını yürütecek olan İrlanda'dan önceki gece döndük. Önceki yazımda aktaramadığım bazı notları yazmak istiyorum. En baştan söyleyeyim, Dublin bugüne kadar Avrupa'da gördüğüm en mütevazı başkent. İstanbul gibi dev bir metropolde yaşayan biri için küçük bir Anadolu şehri gibi. Ama şirin...
Evet Bakan Egemen Bağış'ın programının yoğunluğundan ve bazılarını takip etme zorunluluğundan fazla turlayamadık ama gördüğümüz kadarını sevdik. Tabii Dublin'le ilgili zihnimizde böyle olumlu bir algı oluşmasının bir nedeni de güneşin cömertliğiydi. Sağ olsun. Kaldığımız iki gün boyunca bizlere fazlasıyla iltimas geçti.
Diğer faktör de insanların cana yakınlığıydı. Esprililer, bizim Karadeniz halkına benzettim. Fakat sonradan Büyükelçimiz Altay Cengiz öyle bir bilgi aktardı ki, iki halk arasında boşuna benzetme yapmadığım da ortaya çıktı. Meğer İrlandalıların da, Karadenizlilerin de kökeni Kelt Uygarlığı'ndan geliyormuş. Galyalılar olarak da bilinen bu uygarlığın insanları milattan önce 3. yüzyılda Atlas Okyanusu'ndan Karadeniz'e geniş bir bölgede hâkimiyet sürmüş.
Neyse... Uzatmayayım sevdim ben Dublin'i. Uzun süre yaşayabileceğim yabancı şehirler listemde 4. sıraya yerleştirdim. (İlk üçü merak ediyorsanız sayayım: Vaktiyle dil eğitimi için gittiğim Londra'dır ilk sırada. Sonra Paris gelir. Sokaklarından heyecan fışkıran şehir. Üçüncüsü ise her taşının altından muhteşem tarihin patladığı Budapeşte'dir).
Biraz da Büyükelçi Cengiz'in anlattıklarından yaptığım derlemeyi aktarayım sizlere. Şaşırtıcı ama çok az Türkiye vatandaşı yaşıyor İrlanda'da. Toplam 1200. Nedense gitmemişiz. Mesela gezdiğimiz iki gün boyunca bir tek kebapçıya- dönerciye filan rast gelmedik. Öğrenciler var üniversitelerinde okuyan ama onlar da Türkiye'den değil çoğunlukla diğer Avrupa ülkelerinden. Mesela Trinity Üniversitesi'nde mastır yapmaya gelen Arif Londra'da yaşayan bir Türk aileden. Bu arada TRT Şeş'in kurucusu Sinan İlhan'la da karşılaştık. Dublin Büyükelçiliği'nde 1. kâtip olarak görev yapıyor. Üç çocuğunu da orada okutuyor ve hayatından memnun.
Tavsiyem olur. (Ki belki ileride oğlum için ben de tercih edeceğim) İrlanda'da eğitim çok iyi. Dil kursları hem daha ucuz İngiltere ya da ABD'ye göre, hem daha kaliteli. Uyuşturucu ve benzer maddelere karşı da eğilim fazla değil. Katolik kilisesinin bu konuda verdiği yoğun mücadele bayağı etkili olmuş.
Ancak bir problem var o da topluma entegre olamayan IRA'nın (İrlanda Kurtuluş Örgütü) eski mensupları. Normal yaşama dönüşte zorlananların çoğu mafyavari işlere bulaşmış. Hırsızlık ve gasp suçları yüksek. Ama Drogedha United'ın Başkanı Vincent Hoey eski IRA'cıların topluma kazandırılması için mücadele edildiğini ve terörü aştıkları gibi zaman içinde bu sorunu da aşacaklarını söylüyor.
Evet. Yemyeşil çayırları sebebiyle "Zümrüt Ada" (Emerald Isle) olarak da bilinen İrlanda'dan anlatacak daha çok şey vardı ama malumunuz yerim dar. Yazıyı Türkiye'ye hayranlığı ile bilinen İrlanda'nın en önemli şairlerinden James Clarence Mangan'ın Konya'dan Erzurum'a savaşa giden bir Türk gencinin dramını anlattığı "Karamanian Exile" şiirinden alıntıyla bitirmek istiyorum:
Nihayet kafes çöküyor, demirler dağılacak yakında
Elveda gaileli dünya,
Günahlarla haşır neşir dünya
Ruhum Allah'ın sükûnet ülkesinde dinlenecek artık
(...)
Seni daima rüyalarımda görürüm Karaman!
Senin yüzlerce tepeni, binlerce dereni
Karaman... Karaman..."