Kendime çok kızgınım!
Çünkü fark ettim ki, şu MİT krizi yüzünden bu aralar uzmanı olduğum CHP'yi takip etme ve yazma işini bayağı bi boşlamışım.
O kadar dalmışım ki epeyce debdebeli olan konunun içine, Kemal Kılıçdaroğlu partisinin cumartesi yapılacak tüzük kurultayına davet etmek için bizzat aramasa neler olup bittiğinin farkına bile varamayacağım!
Gelelim sadede...
Hem bu mühim hatırlatmayı yaptığı, hem de bizzat kurultay davetini bildirdiği için kendisine elbette ki minnettarım.
Ancak kurultaydan zaferle çıkacağına olan güvenini tarafıma o kısacık telefon görüşmesinde bile hissettiren Kemal Bey'e hafta sonu onu Ankara'da kötü bir havanın beklediğini de aktarmalıyım.
Niyet okuyucusu değilim tabii...
Ama eğer muhalifler 'sallamıyorlarsa', kendilerini güçlü göstermek adına işi abartmıyorlarsa bu kurultayın yapılabilmesi şu an için pek mümkün görünmüyor değerli okurlarım.
Biliyorum. Şimdi bu yazdıklarım karşısında abandone olup, pek tabii şaşkınlığa düştünüz.
Ve bu yüzden de haklı olarak benden, derhal, "Nasıl yani?" sualinin cevabını vermemi istiyorsunuz.
Onun için sözü uzatmayayım. 26'sında yapılması planlanan kurultayın neden yapılamayacağı ihtimalinin de bulunduğunu size kısaca özetleyeyim efendim;
Çoğunuz biliyorsunuzdur ama ben aranızda yine de bilmeyenlerin de olduğu varsayımından hareketle, CHP'nin delegasyonu ile ilgili bilgi vermek istiyorum. Partinin mevcut delege sayısı 1248'dir. Tüzüğe göre kurultayın yapılabilmesi için gerekli olan delege sayısı ise bu sayının yarısının bir fazlasıdır. Net rakam; 625'tir.
Yani, bir eksik imza bile kurultayın toplanmaması için gerekçedir.
İşte 'kurultayın neden toplanamayacağı' ihtimali de yukarıda okumuş olduğunuz cümlenin içinde saklıdır efendim.
Aldığım duyumlara göre, bir kısmı Önder Sav'a, bir kısmı ise Deniz Baykal'a yakın yaklaşık 550 delege cumartesi günü kurultayın yapılacağı salona girmeme kararı almış. Yani, Sav ve Baykal taraftarları, CHP tüzüğü gereği kurultayın başlaması için gerekli olan o 625 imzanın toplanamaması için kurultay salonuna gitmeyecekler.
Peki yetiyor mu bu sayı kurultayın yapılmaması için?
Tabii ki hayır!
Çünkü 550'yi, 1248'inden çıkardığınız anda geriye kalan rakam; 698!
Yine diğer taraf sayıca güçlü. Ama bu rakama bakıp, Kılıçdaroğlu ve ekibinin kurultayı çok rahat toplayabilme gücüne sahip olduğunu söylemek yanlış olur.
Çünkü, kapı gibi duran bu 698 delegede Kılıçdaroğlu ve ekibinin hakim olduğu sayı en iyi ihtimalle 600! Vefat edenler, rahatsızlığı dolayısıyla, mazereti dolayısıyla katılamayacakları da 30 kişi filan şeklinde hesap ettiğinizde ortada kalan net sayı;"68!"
Yani, ser verip sır vermeyen, kimden yana belli olduğunu bir türlü belli etmeyen renksiz, kokusuz 68 delege!
Anlayacağınız, kurultayın yapılıp yapılmayacağını bu 68 kişi belirleyecek.
Aralarında benim de tanıdığım birkaç kişi var. Mesela bunlardan biri Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk!
Şöyle bi yokladım dün.
"Gidicem tabii Ankara'ya" dedi.
"Ne yapacaksın peki başkan?" dedim...
"Valla bilmiyorum henüz ne yapacağımı. O günkü ruh halime bağlı. Bakarsın girerim salona basarım imzayı. Bakarsın beni mahalle delegesi bile yapmaya değer bulmayan arkadaşlarımı daha fazla rahatsız etmemek için kapının dışında öyleceeee kalırım!"
Görünen o ki bu iş resmen bıçak sırtı!
Eğer Selami Öztürk ve onun durumunda olan delegeler, kapının dışında kalmayı tercih ederlerse 'vay gele' Kılıçdaroğlu ve ekibinin başına'!
Amaaa o 68'lik blok kalkıp topyekün içeri girerse de, o zaman da 'vay gele' muhalefetin başına!