Cumartesi gecesi Digiturk'ün Festival kanalında denk geldim "Benim Adım Khan" filmine...
Hint yapımı filmde "Asperger sendromu" olan bir Müslüman'ın 11 Eylül sonrası yaşadığı dram en çarpıcı biçimde gözler önüne seriliyor.
Irkçılığın, önyargının ve bütün bu duygulardan hareketle bir toplumu topyekûn yaftalamanın ne berbat bir şey olduğu o kadar güzel ve açık anlatılmış ki Benim Adım Khan'da!
11 Eylül saldırısını gerçekleştiren El Kaide nedeniyle tüm Müslümanların potansiyel terörist gibi görülmesi, hepsinin El Kaide sempatizanı olarak yargılanması ve Amerikan toplumu tarafından şiddetle dışlanması çok net biçimde vurgulanmış.
İzlerken göz yaşlarıma hâkim olamadım.
Duygularım resmen sel oldu aktı gecenin bir vakti.
Kim bilir.
O kadar duygulanmamın nedeni belki de filmde yaşanan trajedinin günümüz Türkiye'sinde canlı canlı sahneleniyor olmasıydı. Yalan mıyım?
PKK'nın her yaptığı saldırı sonrası bütün Kürtleri potansiyel terörist gibi görmek, onların tümünü bölücü ve hain olarak yaftalamak ve fırsatını bulduğunda Kürt kökenli vatandaşlarımızla ilgili ağza alınmayacak hakaretlerle saldırmak şu aralar en çok şahit olduğumuz olumsuzluklardan biri değil mi?
Hepiniz görmüşsünüzdür muhakkak.
24 askerimiz şehit olduktan hemen sonra, gerek sosyal medyada, gerekse konu ile ilgili haberlerdeki yorumları okumuşsunuzdur elbette.
Ne kadar ürkütücü değil mi?
Mesela merak ediyorum...
Bazı insanların gaza gelip, "Kana kan, dişe diş" benzeri ifadeler kullanması, yaşları daha 18 olan gençlerin Taksim Meydanı'na çıkıp, "En iyi Kürt, ölü Kürt'tür" diye naralar atması size de korkunç gelmiyor mu?
Kim doğarken ırkının, soyunun, sopunun ne olacağını, anasının, babasının kim olacağını talep edebilir ki Allah'tan.
PKK'ya öfkelerini kusarken bütün Kürtleri hedef alan insanlar acaba hiç soruyor mu kendi kendine, "Ya ben de bir Kürt olarak dünyaya gelmiş olsaydım? Ya benim adım da 'Rojin' olsaydı? Ve bundan dolayı da PKK'lı olarak yaftalansaydım?"
Ne yaparlardı acaba?