Son üç gündür 13 genç fidanın kaybolup gidişi için haykırıyoruz hep bir ağızdan. Konuşuyoruz durup durmadan. Manşetlerde kocaman kocaman yazıyoruz; "Yüreğimiz yanıyor!"
Yanıyor. Evet yanıyor ama söyleyin bana bu yanış kaç gün daha devam edecek?
Kaç gün daha toplum olarak o 13 gencin yasını tutmaya devam edeceğiz? Kaç gün daha manşetler atıp, "Kahrolsun terör!" diyeceğiz?
Yarın. En geç öbürgün unutmayacağız mı yüreğimize düştüğünü söylediğimiz o kor ateşleri?
Kurşun gibi ağır bu havayı?
Gerçek olan, aslolan Urfalı Kürt Ethem'in ablası, "Ez kurbana te bırayemin!" diyerek ağıtlar yakmaya devam ederken, Yüreğirli Mustafa Güney'in doğacak kızına fotoğraflarıyla babasının kim olduğu anlatılmaya çalışırken, Giresunlu Emrah Eker'in anacağızı, "Ben seni teröristler öldürsün diye mi doğurdum yavrum?" feryadı yankılanırken, bizler, her birimiz, bir yerlerde, bir şekilde yaşamımızın günlük koşuşturmasına devam ediyor halde olmayacak mıyız?
O 13 genç fidanın analarının, babalarının, evlatlarının, kardeşlerinin yüreğine düşen acı yakıp kavurmaya devam ederken, biz, her birimiz yaşamdan azami derecede keyif almaya devam etmeyecek miyiz?
Boşuna dememiş atalarımız, "Ağlarsa anam ağlar. Gerisi yalan ağlar" diye...
Ne güzel söz. Ne doğru söz değil mi? Biz üç gün, bilemediniz beş gün ağlarız yok olup giden, şehit düşen o gençler için.
Ama biliyoruz ki onların anaları, babaları bir ömür boyu ağlayacak... Sönmeyecek o kor ateşler! Dinmeyecek yüreklerini dağlayan o ağrılar!
Evet. Bir ana olarak benim de yüreğim yanıyor. Hem de çok fena yanıyor. Düşünüyorum bazen. Kendimi o anaların yerine filan koyuyorum. Oğlumu getiriyorum gözümün önüne. O askerlerden birinin benim evladım olduğunu düşünüyorum. İşte o anda bir titreme alıyor beni. Yüreğim sızım sızım sızlamaya başlıyor.
O korkuyla başlıyorum yakarmaya; Ve sadece diyebiliyorum ki; "Allah'ım sen sabır ver o evlatların anasına! Ne olur sabır ver..."