Önceki gece TV Net'te Veysi Ateş'in konuğuydum.
Zaman Gazetesi yazarı Mehmet Kamış ve Profesör Doktor Nevzat Tarhan'la, gündeme ilişkin yorumlar yapıyorken bir ara konu Abdi İpekçi'nin katili Ağca'nın TRT'ye çıkarılması mevzusuna geldi.
"Ne düşünüyorsun bu konuda?" diye sordu Vey
si... Ben de, "Bir katille, hele hele bu ülkenin en karanlık döneminde işlediği gazeteci cinayeti ile bilinen bir adamla konuşmak, ona o dönemde neler olduğunu anlattırmak, kimlerin nasıl tetik çektirdiğini itiraf ettirmek büyük haberciliktir. Ama Ağca gibi tek derdi geçmişteki katli üzerinden ün yapmak, rant sağlamak ve daha da kötüsü 'deli' rolünü oynayarak insanların kafasını karıştırmak olan bir adamın ekranlara çıkarılması yanlıştır!" cevabını verdim.
Meslektaşım Kamış da gazetecilik açısından benim doğru bir tespit yaptığımı söyledi. Hatta Nevzat Hoca da...
Ama nedense 15 yıldır hayatı paylaştığım bir diğer meslektaşım, yani eşim bana katılmadığını söyledi ve program sonrası eve döndüğümde; "Madem katille röportaj yapılmaz. O halde 7 insanı öldüren Haluk Kırcı ile sen neden röportaj yapmıştın?" diye sordu.
Aslında bu konuya da kısaca değinmiştim.
Demiştim yani; "Bakın ben de bir katille röportaj yaptım. Fakat Kırcı ile Ağca arasında önemli iki fark var. Biri bu işten, yani işlediği cinayeti üzerinden şov yapıyor. Diğeri ise sadece o yıllarda karanlık güçlerin kendisini nasıl kullandığını anlatarak bir dönemi aydınlatmaya çalışıyor!"
Ama nedense sevgili eşim yaptığım bu açıklamadan tatmin olmamış.
Olmamış ki hararetle; "Katil katildir! Katilin iyi huylusu, kötü huylusu olmaz! Sen Ağca yanlış bir iş diyorsan, ben de o zaman Kırcı da yanlıştı diyorum" görüşünü savundu.
Epeyce tartıştık! Ne yazık ki ortak nokta yakalayamadan kapattık meseleyi. Ancak ben takıldım bir kere. Bütün gece düşündüm.
"Acaba gerçekten ben mi yanlışım?" diye çok sorguladım.
Fakat sonunda yine de haklı olduğuma kanaat getirdim.
Çünkü... Ağca daha cezaevindeyken röportaj yapmak için pazarlıklara girişmişti. Sadece bizlere değil, İtalyan gazetecilere bile mavi boncuk dağıtmıştı. Kardeşi Adnan Ağca alenen rakam telaffuz etmeye başlamıştı. Adam sadece katil değil, aynı zamanda utanmaz! Arsız! Ve çok kurnaz! Bu işin kaymağını yemek istiyor. Hatta ün yapmaya, işlediği cinayeti gelir kaynağı yapmaya çalışıyor. Ama Haluk Kırcı öyle değil! Röportajında demişti bana zaten; "İlk ve son kez konuşuyorum. Bir daha konuşmayacağım!" diye.
Gerçekten de öyle oldu.
SABAH'ta yayımlanan söyleşinin ardından onlarca gazeteci, televizyoncu onunla konuşmak için peşine düştü.
Hatta birkaçı beni aradı aracı olmam için.
Denedim ama ikna edemedim.
"Asla!" dedi.
Sonradan ben bile ulaşamadım artık kendisine. Hatta bana verdiği telefonunu değiştirdi, resmen kayıplara karıştı.
Anlayacağınız, adam bir konuştu ve pir konuştu!
Röportajın en sonunda söylediği sözler;
"Hanımefendi. Ben size niye konuştum biliyor musunuz? Gençlerin çığlığımı duymaları için. İstiyorum ki gençler, yaşadıklarımı göz önüne alıp, pişmanlık duyacakları işlere girmesin. Yoksa benim derdim piar yapmak falan değil!" olmuştu.
Öyle de oldu.
O nedenle bence bir gazeteci olarak doğru bir katille, doğru bir röportaj yaptığıma inanıyorum.
Ama TRT için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Maalesef TRT karşısındakinin azılı bir katil olduğunu unutup, o katile artist muamelesi çekti! Şovuna ortak oldu ve korkunç bir destek verdi.
Ezcümle; Yanlış bir katille, yanlış bir röportaja imza attı!