Dün sabah kendisi de Alevi kökenli olan bir arkadaşım aradı. "Çabuk TV8'i aç. Yılmaz Ateş çok önemli açıklamalarda bulunacakmış!" diye... Üşenmedim geçtim TV'nin başına... Erkan Tan soruyor; "Deniz Baykal Öymen'in mi yanında, yoksa onu istifaya davet eden Kılıçdaroğlu'nun mu?" Ateş ise lafı dolandırıyor ve konuyu Toprak Holding, Remzi Gür, Başbakan ilişkilerine falan getiriyor... Programcı dayanamıyor, "Sayın Ateş ben size ne sordum, siz konuyu nereye getirdiniz!" diye zorluyor tekrar...
Bu kez, "Dersim katliamını yapan komutanın adı Elazığ'daki askeri kışlaya verilmiştir. Eğer Başbakan samimi ise önce Abdullah Paşa'nın adını o kışladan kaldırtsın. Sonra bize Dersim'le ilgili ders vermeye kalksın!" diyerek başlıyor alakasız alakasız konuşmaya. Sanki kışlalara verilen isimlerin sorumlusu bu ülkenin başbakanları... Tan sonunda patlıyor "Yılmaz Bey. Bunları geçelim. Öymen ve söyledikleri ile ilgili tavrınız ne efendim?" diye...
Mecburen dökülüyor bu kez "Dersim katliamı tarihin en trajik katliamıdır. Buna alkış tutmamız filan mümkün değildir. Emin olun Onur Bey art niyetli değildi o konuşmayı yaparken. Bakın o bölümü çıkarın geri kalan konuşmaların altına imzamı atarım. Yani, kem, küm, falan, filan..."
Anlayacağınız kendisi de Dersim kökenli olan Yılmaz Ateş, büyük bir acizlik içinde Dersim referansçısına sahip çıkmak durumunda kalıyor...
Ne yapsın? Emir büyük yerden! Hasbelkader, "Evet kardeşim derhal istifa etmelidir. Yoksa biz bu lafların altında ezim ezim ezileceğiz!" dese, anında çiziği yiyecek CHP'deki Çerkez kökenli ekipten! Tıpkı Kılıçdaroğlu gibi... Onun için de olabildiğince politik davranıp, hem nalına, hem mıhına misali kıvırıyor da kıvırıyor!