Ara Güler'in fotoğraf sergisi için Bilfen Koleji Çamlıca Lisesi'ndeyiz...
Yaşları 9 ila 14 arasında değişen Fotoğrafçılık Kulübü'ne üye öğrenciler Ara Baba'nın etrafında fır dönüyor. "Ara Bey, gülümser misiniz? Ara Bey, yan döner misiniz? Ara Bey, kaşınızı kaldırır mısınız?" diyen 20 çocuk. Adım gibi eminim ki Baba ömrünün en çok fotoğrafını bu sergide çektirmiş, en karizmatik pozlarını da bu sayede vermiştir.
Alışık değil tabi ama sanki Bilfen'in maharetli bücürleri yıllarca sağlı sollu poz verdirdiği binlerce insanın intikamını alır gibi çile çektiriyor fotoğraf sanatının büyük ustasına. Hani Allah'a çok şükür bunlar çocuk. Aksi olsa, mesela ben desem, "Şöyle poz ver Baba" hiç şüphe yok alacak beni ayağının altına...
Neyse ki büyük kurtarıcı geliyor sonunda. Edebiyat Dünyası'nın duayeni Yaşar Kemal serginin girişine serilen kırmızı halıda yürümeye başlayıp kendini gösterince çocukların objektifi topyekûn yöneliyor o tarafa. Yaklaşık 1 saattir etrafında dolanan çocukların poz verme talimatlarından kurtulduğunu gören Ara
Baba, ayağa fırlıyor ve "Çok şükür yahu! Biraz daha devam etselerdi aklımı kaçıracaktım!" deyip, eski dostuna sımsıkı sarılıyor... Baba ne kadar huysuzsa, Yaşar Ağabey de o kadar uslu. Çocuklar, biraz önce bin bir çileyle fotoğraflarını çektikleri Ara Güler modelinden kurtulmuş olmanın sevinci ve rehaveti ile yapışıyorlar Yaşar Kemal'e...
Çünkü "Onlar mutlu olsun" diye yapmadığı şirinlik yok Yaşar Usta'nın. Sağa dönüyor, sola dönüyor, ellerinden makinelerini alıp, "Aha benim oldu" deyip, onlarla cilveleşiyor vesselam...
Duyuyorum; birisi diğerine diyor ki; "İşte ya İnce Memed'i yazan adam! Hani bizim Türkçe öğretmenimizin, 'Hayranım ona' dediği edebiyatçı!"
Şaşkınlar...
Elleri titriyor kimisinin deklanşöre basarken. Biraz sonra şaşkınlıkları biraz daha artıyor. Çünkü sergiye 3. dev isim, Türk Pop Müziği'nin Kraliçesi katılıyor.
Hani şu annelerinin, babalarının, birbirlerine aşklarını, ayrılıklarını, kızgınlıklarını, sevinçlerini anlatmak için söyledikleri şarkıların sahibi...
Sezen Aksu...
Belletilmiş ya çocuklara, "Aman haa flaşlardan nefret eder kendisi!" diye... Önce öylece baka kalıyorlar hayran hayran...
Ama "Minik Serçe" diye bilinen o dev yürekli kadın başlayınca en şahane pozları vermeye küçük fotoğrafçılara, akılları duruyor. Sonra da, Sezen'in "Hadi ne duruyorsunuz? Gelin bakayım buraya. Toplanın etrafıma, birlikte şöyle güzel bir anı fotoğrafı çektirelim!" çağrısıyla atıyorlar kameralarını bir kenara, onun etrafında sımsıkı bir çember oluşturuyorlar...
İçlerinden en küçüğü, o deniz mavisi gözlerinin derinliklerinden bakıp, diyor ki:
"Size bir şey söylemek istiyorum efendim. Ailem sizi çok beğeniyor. Annem hep sizin şarkılarınızı dinliyor; babam da öyle. Size selam söylediler. Ben de çok memnum oldum sizi tanıdığıma. Çünkü ben de sizi çok beğeniyorum!"
"Kurban olayım sana" diyor. Sarılıp, öpüp, kokluyor o mavi gözlüyü... Siyah gözlüyü, yeşil olanı da...
Hiç yüksünmeden saatlerce onlara, orada olan tüm misafirler kol kanat geriyor... Kimsenin hatırcığını kırmadan tek tek fotoğraf karelerine girip, espri üzerine espri patlatıyor en samimi ve en doğal haliyle...
Omzundaki şal düşüp, tenindeki ısırıklar görününce de saklamıyor etraftakilerden buna neyin sebep olduğuna ve o bildik dobralığı ile yine patlatıyor bombayı: "Şaşırmayın ama tahtakurusu ısırdı. Depodaki eski bir eşyayı yukarı çıkartınca dadandı namussuz bana! Ne yapayım şekerim? Datlı gadınım tabi. İşini biliyor bu kerata tahtakurusu!" diyor.
İşte tam o sırada... Günlerdir bu anı bekleyen ve her saniyesini iple çeken 30 yılını müziğe adamış Bilfen'in müzik öğretmeni Funda Barutçu dayanamıyor artık onun bu alçakgönüllü büyüklüğüne ve sevimli hallerine, bırakıyor içinden geleni alabildiğince:
"Ah keşke seni ısıran o tahtakurusu ben olaydım Sezen!"
Dipnot: Ara Güler, Yaşar Kemal ve Sezen Aksu. Alanındaki 3 dev isim. Size söylüyorum:
"Abi manyak ettiniz beni. Günlerce kendime gelemedim. Hakikaten ne büyük değerlersiniz! Ne güzeldiniz üçünüz bir arada... Ne muhteşem bir kare verdiniz ya! Mucks...Mucks...Mucks..."