Türkiye'de vergi yükü ya da toplanan vergilerin milli gelire oranı 2002'de yüzde 21.8 düzeyindeydi. 2013'te vergi yükü yüzde 21.4'e geriledi, 2014'te 20.9 olacak. Tabii bu arada dikkat çeken konu, 2002'de bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 15.2 düzeyindeyken 2013'te bütçe açığı son kırk yılın en düşük düzeyine, yüzde 1.2'ye geriledi. Yani son on bir yılda vergi yükü düşmesine rağmen bütçe açığı kapandı.
Gelelim vergilerin azalması ve bütçe açığının kapanmasına... Dün Project Syndikate'de Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in "Economic Shadows and Light" başlıklı bir makalesi yayınlandı. Makalede 2006'dan başlayarak Türkiye'de kurumlar vergisinin yüzde 33'ten yüzde 20'ye, gelir vergisinin üst sınırının yüzde 49.5'ten, yüzde 35'e, alt sınırının yüzde 22'den yüzde 15'e indirildiği belirtiyor. Ayrıca evli ve bir çocuklu asgari ücretlilerde gelir vergisi oranının sıfıra, eğitim, giyim, sağlık, turizm alanlarında katma değer vergisinin (KDV) yüzde 18'den yüzde 8'e indirildiği ve temel gıdada yine KDV'nin yüzde bir oranında uygulandığı anlatılıyor. Ve bu sayede makro ekonomik reformlar yoluyla kayıt dışı ekonominin 2002'den bu yana altı puan azaltılarak 2013'te yüzde 26.5'e indirildiği ileri sürülüyor.
Tabii vergilerin azaltılarak daha fazla vergi toplanması bildiğiniz gibi 1980'li yılların başında arz yanlı iktisat ekolünün savunucularından Arthur Laffer'in teziydi. Ona göre, optimum vergi oranlarının üzerinde vergi alınması toplam vergi gelirlerini azaltıyor, vergi oranlarının düşürülmesi vergi tabanını genişleteceğinden daha çok vergi toplanabiliyor. Çünkü vergi indirimleri çalışma gücünü artırıyor, dolayısıyla vergi gelirleri çoğalıyor. Yine Laffer'in tezine göre vergi indirimleri üretimi artırdığı için enflasyonu düşürüyor. Laffer'in bu önerisi gerçi ABD'de pek doğrulanamadı ama gelişmekte olan ülkelerde özellikle ekonomiyi kayıt içine alma, üretimin teşviki ve tasarrufların artırılmasında bir araç olarak kullanıldığını belirtmekte fayda var. Fakat Türkiye'de bütçe açığının kapanmasında tek etken vergi oranlarının düşürülmesi değil tabii.
Peki nedir bütçe açığının kapatılmasındaki diğer etkenler? Hemen açıklayalım, etkenlerden biri, altyapı projelerinin pek çoğunun bir özelleştirme yöntemi olan yapişlet- devret modeline göre yaptırılması oluyor. Bu yöntemi kullanarak, devlet, topladığı vergileri büyük altyapı projelerine harcamıyor. Altyapı tesisini özel sektör kendisi finansman bulup yapıyor, işletiyor ve kullanım süresinin sonunda çalışır vaziyette devlete teslim ediyor. Bütçe açığının kapanmasında bir de kamu harcama bileşimi tasarımının değişimini de unutmamak gerekiyor. Askeri harcamalar yerine bütçe harcamalarının ağırlıklı olarak eğitim ve sağlık hizmetlerine aktarılması emek verimliliğini çoğaltıyor. Böylece artan kaliteli işgücü vergi tabanını da genişletiyor. İşte son on bir yılda vergi yükü çoğalmadan bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 15.2'den yüzde 1.2'ye gerilemesinin sırları bunlar.