Dünya Ekonomik Forumu bu yıl Davos-Klosters'de 23-27 Ocak'ta toplanacak. Dünya Ekonomik Forumu'nun bu yıl bin uzmana danışılarak hazırlanan küresel risk raporunda, önümüzdeki on yılı etkileyebilecek beş temel risk sıralanıyor. Bunlar sırasıyla, gelir eşitsizliği, kronik mali dengesizlik, sera gazı etkisi, su kıtlığı ve nüfus yaşlanmasının yanlış yönetimi... Bu beş riskin ortaya çıkartacağı en önemli iki etki ise sistematik olarak finansal yetersizlik ve su kıtlığı olarak kendini gösteriyor.
Peki bu risklerin geçen yıl hazırlanan risk raporundan farkı ne? Fark, geçen yıl dördüncü sırada siber atak riski yer alırken bu yıl siber atak riski ilk beş risk içindeki yerini nüfus yaşlanmasının yanlış yönetimine bırakıyor. Siber atak riskinin dördüncü sıradaki yerini ise su kıtlığı yer alıyor.
Gelelim bu yılın risk raporunda ele alınan üç risk senaryosuna... Raporun inceleme sonuçlarına göre ele alınan bu üç risk senaryosunun etkileri küresel ve ulusal düzeyde şöyle değerlendiriliyor: Birinci risk senaryosu, finansal kriz ve doğal afetlerin aynı anda küresel çöküşe yol açması riski olarak ele alınıyor. Buna göre gevşek para politikası ve kemer sıkma tasarımlı maliye politikalarının izlendiği günümüzde, küresel ısınma ve bu ısınmanın neden olacağı su baskınları, kuraklıklar, depremler gibi doğal afetlerin aynı anda meydana gelmesi içinden çıkılamaz bir çöküşe neden olabilir. Çünkü mali imkânların kısıtlı olması afetlerin tamirine izin veremeyebilir.
İkinci risk senaryosunu, internetten sosyal medyada hızla yayılan yanlış bilginin ortaya çıkartacağı olayların küresel ve ulusal etkileri oluşturuyor. Sosyal medyada hızla yayılan yanlış bilgiler "tiyatroda ateş etmeye" benzetiliyor. İşte bu nedenle kurallara bağlı olmadan serbest olarak hızla yayılan yanlış bilginin ardından doğru bilginin aynı hızla verilememesi sosyal patlamalara neden olabilir, etnik kargaşalar yaratabilir. Tabii önümüzde on yılda bu dijital ateşi söndürmenin güçlüğüne değiniliyor.
Üçüncü senaryoda, sağlık açısından antibiyotiğe dayanıklı bakterilerin çoğalması riski ele alınıyor. Öldürücü bakteriler sürekli mutasyona uğrayarak antibiyotiklere dayanıklı hale geliyor. Böylece dünyamızın antibiyotik öncesi döneme dönme riski ortaya çıkıyor. 1928'de penisilinin bulunmasının ardından 1987'ye kadar yeni antibiyotikler hep devreye sokuldu ama 1987'den beri yeni sınıf antibiyotiklerin keşfedilememesi bir risk olarak raporda ileri sürülüyor. Bu durumda aniden çoğalan salgın hastalıklarla milyonlarca insan ve hayvan ölebilir.
Gelelim raporun risk yönetiminde etkinlik araştırmasına... Küresel risk raporunda 139 ülke arasında yapılan risk yönetiminde etkinlik sıralamasında ilk sırada en etkin ülke olarak Singapur, son sırada en zayıf ülke olarak Venezüella yer alıyor. Risk yönetiminde etkinlik sıralamasında, Almanya 17, Türkiye 18, İsviçre 19, İngiltere 20, İsrail 40, Yunanistan 136'ncı sırada. Anlayacağınız Türkiye'nin küresel risklere karşı iyi yönetildiği ortaya çıkıyor. Yeminli muhaliflere duyurulur.