Geçen hafta Zonguldak'ta maden ocaklarında 8 işçi hayatını kaybetti. Ölümlerin sebebi olarak iş güvenliği önlemlerinin alınmaması gösteriliyor. Çünkü daha önce de benzeri maden kazaları yaşandı.
Peki iş güvenliği önlemleri niye alınmıyor? Bu sorunun cevabı kısa. İşverene ek maliyet getirdiği için bu facialara önlem almaktan kaçınılıyor. Halbuki grizu patlamalarına karşı anti grizu baretler, kazmalar, kürekler, ayakkabılar ve diğer maden malzemeleri kullanılsa, madende metan gazı fazlalaşsa bile bu patlamalar olmayacak. Ama bu ek maliyete katlanmak bazılarına ağır geldiği için işçilerin hayatları feda ediliyor. İnsanlar diri diri madenlerde yanıyor.
Dün Star gazetesinde Hüseyin Özay, Zonguldak'ta madenleri çalıştıran taşeron şirketlerin daha düşük sigorta primi ödemek için yeraltında çalışan işçileri ofiste çalışıyor gibi Sosyal Güvenlik Kurumu'na (SGK) bildirdiklerini yazdı.
Oysa madencilik gibi tehlikeli işler, kısa vadeli iş kolları olarak tanımlanıyor ve bu nedenle de işverenlerin bu tür işletmelerde çalıştırdıkları işçiler için daha fazla prim ödeme zorunluluğu bulunuyor. Böylece yer altında çalışan işçiler için normal prim yanında işveren tarafından SGK'ya yüzde 6.5 ek prim ödenmesi gerekiyor. İşte bu primi ödememek için işveren yer altında çalışan işçiyi ofiste çalışıyor gibi gösterip ofiste çalışanlar için öngörülen yüzde bir ek primi ödüyor. Bu yolla işveren milyonlarca liralık prim yükünden kurtuluyor. Sonuçta işçi alması gerekenden daha düşük emekli maaşı alıyor ya da kaza olduğunda bu defa işçi ve ailesi yer altında çalışan için öngörülen tazminatı alamıyor.
Peki işveren neye dayanarak yer altında çalıştırdığı işçiyi ofiste çalışır gibi gösteriyor? Ya da pek çok işveren SGK'ya bildirmeden nasıl işçi çalıştırabiliyor? Bu soruların cevabını yeni Türk Ticaret Kanunu'nun yürürlüğe girmeden büyük baskılarla değiştirtilen denetim hükümlerinde aramak gerekiyor.
Yeni TTK'da bütün sermaye şirketlerinin denetime tabi tutulacağı hükmü getirilmişti. Eğer bu hükümler TÜSİAD ve TOBB'un talimatıyla CHP'nin yasa teklifi doğrultusunda değiştirilmeseydi, bu gün bu tür maden kazalarını yaşamayacaktık. Çünkü bütün sermaye şirketleri dış denetime tabi tutulacaktı. Kanuna göre bu şirketler, internet sitesi kurmak ve çalıştırdığı işçiyi açıklamak zorunda olduklarından, kamuoyu işçinin yer altında mı yoksa ofiste mi çalıştığını şeffaf şekilde şirketin internet sitesinden görecekti. İşçi de durumunun nasıl gösterildiğini bilecekti. Üstelik hatalı bir bildirim varsa bunu şikâyet etme hakkı da olacaktı. İşte bütün bu şeffaflığı CHP engelledi.
Öyle ki CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak 18 Haziran 2012 tarihli Dünya gazetesine verdiği röportajda, şirketlere sözde 4.7 milyar lira denetim yükü getiriyor gerekçesiyle yeni TTK'nın sermaye şirketlerine şeffaflık getiren ve ekonomiyi kayıt içene alan maddelerinin değiştirilmesi için ilk kanun teklifini kendilerinin verdiğini bir de övünerek açıkladı. Bu değişiklikleri yaptırmanın övünülecek neyi varsa?
Yeni TTK'daki şeffalık hükümlerini değiştirttiği için Zonguldak'taki maden işçilerinin ölümünden CHP birinci dereceden sorumludur. Türkiye ekonomisine ve şirketler dünyasına şeffaflık ve denetim getirecek yeni Türk Ticaret Kanunu'nu niye değiştirttiğinin hesabını vermek zorundadır.