Türkiye yerli otomobil üretmek istiyor fakat pek çok kişi çok tuhaf biçimde karşı çıkıyor. "Türkiye yerli oto üretemez" diyorlar. Hatta bazıları da bunun bir hayal olduğunu ileri sürüyorlar. Zaten Türkiye'nin altın ihracatının "ihracattan sayılmadığını" savunanlar da aynı kişiler. "Altın Türkiye'de üretilmiyor" gibi ekonomi dışı bir gerekçe gösteriyorlar.
Bu düşünce şekline göre, Türkiye'nin otomobil ihracatının da ihracattan sayılmaması gerekiyor. Çünkü Türkiye ihraç ettiği otomobillerin motor ve aktarma organlarını ithal ediyor. Bu iki unsur otomobil üretim maliyetinin yüzde 80'ini oluşturuyor.
Anlayacağınız yerli otomobil imalatına karşı çıkanların aslında yaptıkları Türkiye'yi daima küçümsemek. Böylece önerilen her yeniliğin içini boşaltıp bu ülkeyi dış ödemeler dengesini sağlayamaz halde tutmak ve yüksek faizle borçlandırmak. Kısacası amaçları, Türkiye'den yüksek faiz yoluyla kolay para kazanmak.
Peki "Türkiye yerli otomobil üretebilir mi?
Bildiğiniz gibi Türkiye'de yeni Ticaret Kanunu'nun kayıt dışını önleyen maddeleri, TÜSİAD ve TOBB'un talimatıyla CHP önderliğinde delik deşik edildi.
Böylece şirket ortağının şirketten para çekmesi eskisi gibi serbest bırakıldı. Şirket ortağı, oğluna, kızına, damadına aldığı en lüks otomobilin bedelini ve giderini, aynı geçmişteki gibi bugün de kendi şirketine kolayca yüklüyor. Hatta öyle ki, en lüks araçlar, araç bedeli kadar bile cirosu olmayan şirketlerin üzerine kayıtlı bulunuyor. Tabii böyle bir Ticaret Kanunu yerli oto üretimini de engelliyor.
Ama bu engeller aşılabilir. Yerli otomobil üretimini teşvik edecek ve şirketlerin soyulmasını önleyecek bir öneri Türkiye'nin otomotiv merkezi Bursa'dan geldi. Bursa'dan bir okuyucumuz F. Üreten'in önerisi şu...
Üreten, "Şirketler kayıtlı araçlarını vergi dairesinin belirlediği azami bedellerle amortisman ve gider yazabilmeli" diyerek devam ediyor. "Bu sistem bildiğim kadarıyla İngiltere'de uygulanıyor. İngiliz vergi dairesi diyor ki, şirkette araç kullanman veya kiralamanı kabul ediyorum ama ben sadece Linea ve benzeri araçların karşılığını vergi matrahından indirimini kabul ederim. Rolls Royce, Mercedes ya da BMW benzeri lüks araçları kabul etmem. Böylece yıllık vergi beyannamesinde şirketin araçlar ile ilgili amortisman, kiralama ve giderleri matraha ekleniyor daha sonra izin verilen miktarlar araç sayısı ile çarpılarak matrahtan düşülüyor.
Örneğin 500 bin lira ticari kârı olan bir şirkete kayıtlı BMW 5'in amortisman ve diğer masrafları 100 bin lira ise bu vergi beyannamesinde kâra ekleniyor. Böylece kâr 600 bin lira oluyor. Bu kârdan kabul edilen araç gideri örneğin 20 bin lira düşülüyor ve kalan 580 bin lira vergi matrahını oluşturuyor. Bu sistemin Türkiye'de uygulanmasının doğru olduğunu düşünüyorum" diyor.
Bu öneriye göre, küçük ortaklar yine büyük ortağın masraflarına katlanmak zorunda kalıyor ama... Hiç olmazsa vergi matrahından en lüks otomobilin amortisman ve giderlerini düşürme olanağı ortadan kalkıyor. Bu caydırıcılık, yerli otomobil üretme konusunda önemli adımlardan biri olabilir.
Şirketlerde kayıtlı olan araçların amortisman ve giderlerini, yerli imalat oranı yüksek araçlara göre belirleyip, matrahtan bu miktarda bir indirim olanağı getirilirse, yerli araç üretimi teşvik edilir. "Türkiye yerli otomobil üretemez" diyenler bakalım bu gerçekçi öneri karşısında ne yapacaklar? Daha ne tür gerçek dışı itirazlarda bulunacaklar?