Türkiye'nin elit kesimi şimdi Tayyip Erdoğan'dan korkup korkmadıkları konusunda tartışma yapıyorlar. Aynı elit kesim daha önce de Turgut Özal'la ilgili çok endişeliydi. Onu da "tek adam olma yolunda ilerlemekle ve otoriterleşmekle" suçluyorlardı.
Niye korkutuyordu Özal onları? Çünkü Özal başbakan olup dış ticareti liberalleştirip döviz bulundurmayı serbest bırakınca silah, sigara ve döviz kaçakçıları battılar. Yüksek gümrük duvarları kaldırılınca, motoru sürekli su kaynatan otomobiller, çalışırken yürüyen çamaşır makinelerinin yerine kaliteli mallar piyasaya girdi, rekabet ortamı kuruldu ve haksız kazançlar azaldı. Bu işten halk kazandı, büyük sermaye kaybetti. İşte bu nedenle haksız kazançları azaldığı için Özal'dan da çok korktular onlar. Bir de Özal TOKİ'yi kurup düşük gelir gruplarına ucuz konut inşa edince artık korkuları doruğa çıktı. Cumhuriyet kurulurken Ankara'yı, İstanbul'u parselleyen eski bürokratların ve eşrafın haksız yüksek kira gelirleri halk emlak sahibi olunca azaldı.
İşte bu toplu konut seferberliği de devletin elitlerinin, bazı müteahhitlerin hiç işine gelmedi. Bir de Özal sayesinde çok kanallı renkli TV'ye geçişle, dünyayı görüp "ne kadar geride kaldığımızı fark eden" vatandaş bu elit kesimin kendisini nasıl kandırdığını anladı. İşte bazılarının haksız kazançları engellendiği, bazılarının yalanları ortaya çıktığı için Özal'a suikast düzenlendi ve "otoriterleşiyor" dedikleri Özal sonunda öldürüldü.
İşte dün Özal'a yapılanlar bugün Başbakan Erdoğan'a yapılıyor. "Korkuyoruz" diyorlar.
Niye korkuyorlar? Çünkü Erdoğan, askeri harcamaları azaltıp sağlık ve eğitim harcamalarını artırınca halk memnun oldu. Hastane kapılarında azarlanmaktan vatandaş kurtuldu. Bu değişimden silah satıcıları ve askeri vesayetçiler çok rahatsız oldu. Bir de fakirlere ayda yüz lira taksitle konut verilince bazı inşaatçılardan beslenenlerin işleri iyice bozuldu ve bu menfaatçiler "şehrin silueti bozuluyor" diye ortaya çıktılar.
Yine Erdoğan, 2010'da anayasa değişikliğiyle sivillerin askeri mahkemede yargılanmasını önledi, 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını sağladı, yüksek yargının siyaset üzerindeki vesayetini kaldırdı, memura toplu sözleşme hakkı getirdi, yurtdışına çıkışlarda engellemenin sadece hâkim kararının geçerli olabileceği ilkesini devreye soktu, mahkemelerin ideolojik amaçla yatırımları engelleyen yerindelik kararı vermesinin önüne geçti. Bu arada yıllardır yasak olan 1 Mayıs'ı tekrar emekçilere kazandırdı. Kadına, çocuğa ve engelliye pozitif ayrımcılık ilkesini getirdi. Onlara maddi destek vererek sosyal statülerini yükseltti. İşte bütün bu gelişmeler ve demokratikleşme elitlerin hoşuna gitmedi. Karşılarında fakirlerden yana bir başbakan görünce dengeleri bozuldu.
Gelelim Erdoğan'ın ekonomideki başarısını önemsizleştirmeye çalışanlara...
Güya Erdoğan'ın ekonomideki başarısı konjonktürün yardımıyla olmuş. Konjonktür dediklerine bakın... Bütün Batı dünyası krizde. İspanya'da halk işsizlikten parlamentoyu basıyor... Türkiye hâlâ bunların çok istedikleri krize girmiyor. Diyecekler ki biz AK Parti'nin ilk iktidara geldiği dönemdeki konjonktürden bahsediyoruz. O zaman şuna cevap verin: Bu ülkede 382 milyar lira tutan banka batığını ödemeye hiçbir konjonktür yardımcı olamaz.
Erdoğan iktidara geldiğinde hem üzerine yüklenen bu banka batığını ödedi, hem de kim ne veriyorsa beş lira fazlasını veriyorum diyen, kadınları 38, erkekleri 42 yaşında emekli eden popülistlerin bütçeye verdiği hasarı yüklendi.
Bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 24, kamu borç yükü yüzde 94 düzeyindeydi. Bu iki değişkeni sırasıyla yüzde 1.5 ve yüzde 39'a geriletti. Bu zorlu mücadeleyi yaparken refahı çoğalttı. Gelir dağılımını düzeltti. Bütün bu olumsuzlukların üstesinden gelip olumluya çevirmek küçümsenecek bir başarı olamaz.
Anlayacağınız Özal ve Erdoğan'dan elitlerin korkmasının nedeni, bu iki siyasetçinin fakirlerin yanında durmaları ve demokratikleşme yönünde adımlar atmaları olduğu bilinmeli. Çünkü hem Özal hem de Erdoğan elitlerin iktidarını fena sarstılar. Elitlerin korkmalarının nedeni bu. Baksanıza, kendisine televizyonda sorulduğunda hâlâ TÜSİAD başkanı, anayasa referandumunda evet mi hayır mı dediğini açıkça söyleyemiyor. "Korkulacak tarafları vardı o paketin" diyor. Sivillerin askeri mahkemede yargılandığı düzeni değiştiren anayasaya evet diyemeyenler, demokrasiden korkanlardır ancak!..