Türkiye'de son 10 yılda devlette kolladıkları rantları elde edemeyen ve çıkarları büyük ölçüde zedelenen elitler yeni bir söylem geliştiriyorlar.
İslamın ticari hayatta istismar edildiği ve bu suistimal sonucunda ortaya yeni bir sınıf olarak İslami burjuvazinin çıktığı tezini işliyorlar sürekli olarak. Kendilerine rakip çıkan Türkiye'nin yeni girişimcilerini "İslami burjuva" kavramıyla açıklayıp, onları yok edilmesi gereken bir hedef olarak gösteriyorlar adeta.
Son Gaziantep'te yaşanan saldırı da bu hedef göstermeye uygun bir zemin yaratıyor. Gaziantep saldırısı bir yönüyle yeni burjuvaziyi vurmak için yapılmış gibi duruyor.
Niye böyle söylüyoruz? Çünkü Gaziantep Türkiye'nin en çok ihracat yapan illeri sıralamasında altıncı sırada yer alıyor. Bu yıl yani 2012'nin ilk yedi ayında ihracatı geçen yıla göre Türkiye ortalaması olan yüzde 10'un üzerinde yüzde 22.5 oranında artarak 3.3 milyar doları buluyor. Bu şehir küresel pazarlara mallarını büyük bir rekabet ortamında üreterek satıyor.
Ve Gaziantep'in bu dinamik ekonomik yapısı siyasal tercihini 12 Haziran 2012 milletvekili seçimlerinde AK Parti'den yana koyuyor. Milletvekili seçimlerinde AK Parti yüzde 61.8, CHP yüzde 19.4, MHP yüzde 9.4, BDP'li bağımsız aday yüzde 5 oranında oy alıyor.
Elit kesim, Anadolu'nun bu yeni girişimcilerini İslami burjuva diyerek adeta suçlayarak hedef gösteriyor ama... Gaziantep İslami burjuvazinin değil Anadolu sermayesinin ilk temsilcilerinden olan bir şehir.
Gelelim Anadolu sermayesi ile İslami burjuva kavramları arasındaki önemli farka... Anadolu sermayesi, İstanbul sermayesinin bayilik sistemine isyan ederek üretime geçen devrimci bir yapıyı içinde barındırıyor. Anadolu sermayesi bütçe rantlarına, IMF anlaşmalarını yarattığı ahlaki zafiyetlere karşı çıkıyor. Rekabet ederek üretip satmayı hedefliyor.
Elit kesim ise bu yeni sınıfı kasıtlı olarak İslami burjuvazi diye kavramsallaştırıyor ve bu söylemle, onu tasfiye edilmesi gereken hedef olarak gösteriyor. Bu yeni sermaye sınıfını İslam'ın ticari hayatta suiistimal edilmesiyle ortaya çıkan bir sınıf olarak kurguluyor. Dolayısıyla bu yeni sınıfın İslam'ı rant kollama aracı olarak kullandığı iddiası gündeme geliyor.
Halbuki saldırıya uğrayan Gaziantep'teki girişimcilerden önde geleni Abdülkadir Konukoğlu'nun İslami burjuva kavramının içine oturtulacak hiç bir özelliği yok. Diğer Gaziantepli girişimcilerin de hemen hepsi İslami burjuva kavramına hiç uymuyorlar. Çünkü rant kollamıyorlar, aksine kollayanlara karşı çıkıyorlar. Hatta Abdülkadir Konukoğlu 1990'lı yıllarda TÜSİAD'a üye olmak için başvuruyor ama onu kulüplerine almıyorlar.
Peki elitlerin hedef gösterip adeta yok edilmesini istedikleri İslami burjuvaya TÜSİ- AD'ın içinden iyi bir örnek verilebilir mi? Bence verilebilir. TÜSİAD'ın önde gelenlerinden olan girişimci Hüsnü Özyeğin, Umre seyahatini, uçakta başında takkeli olarak gazetelere verdiği resimle belki elitlerin yok edilmesi gereken hedef olarak ürettiği İslami burjuva kavramına Gaziantepli girişimcilerden daha çok uyuyor.
Zaten sadece bu örnek bile İslami burjuvazinin doğru bir kavram olmadığını kanıtlıyor. Gerçek şu ki, AK Parti'ye yüzde 61.8 oranında oy veren Gaziantepliler elitlerin hedef olarak gösterdiği İslami burjuva değil Anadolu sermayesinin temsilcileri oluyorlar.
Kısacası Gaziantep'e yapılan saldırı, statükoyu kabul etmeyen, değişimden yana olan Anadolu sermayesine yapıldı. İstanbul sermayesinin bayilik düzenini yıkan, devrimci olarak tanımlanabilecek Anadolu sermayesinin bu saldırıdan korkması ve siyasal tercihlerini değiştirmesi düşünülemez. Elitler ve onlarla koalisyon içinde olanlar büyük hesap hatası yapıyorlar. Hayat onları gene yenecek.