Dünya ekonomisiyle ilgili her gün olumsuz yorumlar yapılıyor. Peki durum gerçekten o kadar kötü mü?
Dünya ortalama büyüme rakamlarına şöyle bir baktığımızda 2011-2013 arasında küresel ekonominin yılda ortalama yüzde 3.4-4 civarında büyüyeceği tahmin ediliyor. Halbuki son otuz yılın dünya ekonomisi ortalama büyüme hızı yüzde 3.3 oldu. O halde bu dönem pek de öyle geçmişe göre kötü bir performans göstermiyor.
Gelelim ekonominin en önemli göstergelerinden biri olan enflasyona... Gelişmiş ülkelerde enflasyon 2011-2013 arasında yüzde 2.1 olacak. Gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 6 düzeyinde seyredecek. Dolayısıyla enflasyonda da pek öyle korkulacak bir durum yok.
O halde bazıları niye "kriz var" diye ısrarla bağırıyorlar? Kriz olduğu konusunda ısrar ediyorlar; çünkü zengin ülkeler 2008 krizi öncesinde "ucuz para ve ucuz ithalat"la keyifli bir dönem geçirdiler. Ardından gelen mali kriz zenginlerin kâğıttan kule olarak kurdukları sanal servetini azalttı.
Şimdi onun için sürekli "kriz var" diye bağırıyorlar. Aslında onlar eski kolay kazançlarını arıyor. Ama o günler artık geçti. Bundan sonra zengin ülkeler daha az kazanırken gelişmekte olan ülkeler daha çok kazanacak. Dünya böyle bir döneme girdi.
Zenginlik ve refah artık gelişmekte olan ülkelere yönelecek. Daha doğrusu zengin ülkeler bundan sonra daha yavaş büyüyecek. Asya -Pasifik bölgesi ve diğer gelişmekte olan ülkelerden olan Türkiye, Brezilya, Meksika, Nijerya, Rusya ise daha hızlı büyüyecek.
Gelelim sürekli ortaya atılan talep yetersizliği sorununa... Aslında çok popüler bir tanım olan "talep yetersizliği", dünya ekonomisindeki büyüme sorununu tam olarak açıklayan bir kavram değil. Çünkü gelişmekte olan ülkelerde talep yetersizliği türünden bir sorun yok. Aksine Türkiye, Hindistan gibi ülkelerde hızlı talep artışı nedeniyle toplam talebin azaltılması için önlemler alındı ve böylece büyüme hızı düşürüldü.
Dolayısıyla 2008 krizinin ardından ortaya çıkan talep yetersizliği, mali kriz yaşayan zengin ülkelerin ürettiği bir bahane. Yoksa talep yetersizliği bütün ülkelerde yaşanmıyor. Talep yetersizliği zengin ülkelerin kendi sorunu.
Peki dünya ekonomisinde ne oluyor?
Şimdi dünyada kabul edilmesi gereken yeni gerçekler ve koşullar var. Gelişmiş zengin ülkeler açısından "daha az ekonomik büyüme ve piyasalarda oynaklık" kabul edilmesi gereken yeni bir gerçek. Ama zengin ülkeler bu gerçeği kabul etmekte maalesef zorlanıyor.
İşte bu nedenle zengin ülkelerin medyası sürekli olumsuz ekonomik beklenti yayıyor ve küresel bir huzursuzluk yaratıyor. Bu küresel huzursuzluğu yaygınlaştırmak için de bazı önemli iktisatçılar medyaya çıkartılıp, onlar kanalıyla zengin ülkelerin krizi gelişmekte olan ülkelere aktarılmaya çalışılıyor.
Onlara, "Avrupa krizi derinleşirse Türkiye ekonomisi çok olumsuz etkilenir" türünden konuşmalar yaptırılıyor.
Halbuki Avrupa dört yıldır krizde ve Türkiye bu krizden etkilendiği kadar zaten etkilendi.
Kısacası dünya ekonomisinin rakamsal gelişmesine baktığımızda küresel ekonomi, içinde bulunduğumuz üç yıllık dönemde geçmiş otuz yıla göre daha hızlı büyüyor.
Bu, şu demektir. Dünya ekonomisi daha hızlı büyüdüğüne göre kötüye değil iyiye doğru gidiyor. Sorun dünya ekonomisinde değil. Sorun gelişmiş ülkelerin ekonomilerinde. Onların ekonomileri iyiye gitmiyor.
Gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri ise iyiye gidiyor. Ama gelişmiş ülkeler, kendi sorunlarını dünya ekonomisinin sorunu gibi kabul ettirmeye çalışıyorlar. Bütün yorumları ve haberleri bu gerçeği dikkate alarak okumak gerekiyor.
Kaybeden taraf olan zengin ülkelerin medyasının ve onların Türkiye'deki komisyoncularının yaydığı bunalımdan kendimizi koruyalım.