Türkiye'nin notunu haksız yere düşük tutarak yıllardır yüksek faiz ödemesine neden olan Standard&Poor's (S&P) derecelendirme kuruluşu geçen gün bir bilgilendirme raporu dağıttı. Bu raporda, Türkiye'nin notu verilirken dayanılan olumlu ve olumsuz değişkenler sıralanıyor. Ve raporun sonunda, Türkiye'nin görünümünün pozitif olduğu ve kaynaklarını hızla net ihracatı çoğaltacak bir büyümeye yönlendirirse notunun yükseltileceği belirtiliyor.
Halbuki Türkiye 17 aydır ihracata rekabet gücü kazandıran bir kur politikası izlemeye başladı. Türk parasının üzerindeki aşırı değer alındı. Böylece ihracat artmaya başladı. S&P ya bu yeni politikanın hâlâ farkında değil ya da Türkiye'nin notunu yükseltmemek için bu değişikliği görmezden geliyor.
Yeni dağıttığı raporda S&P, Türkiye'nin dış ticarete konu olmayan (nontradable) mallara yatırım yaptığını belirtiyor. Bu saptamayı yaparken de bir hata yapıyor. Kasıtlı olarak Türkiye'nin notunu batmış İzlanda, İrlanda gibi ülkelerin altında tutarak "yüksek faiz-düşük kur" politikasına destek veriyor. Oysa S&P, Türkiye'nin notunu hakkı olan A seviyesine getirse, Türkiye, dış ticarete konu olmayan mallara yatırım yapmaz.
Bu, iki kere iki dört eder gibi açık bir gerçek. Çünkü yüksek faiz, ihracatı kârlı olmaktan çıkartıyor ve ihracata olanak sağlayacak malların (tradable) üretimini kısıtlıyor. Yüksek faiz politikası mecburen konut, alışveriş merkezi, lokanta, kuaför gibi dış ticarete konu olmayan malların yatırımlarını çoğaltıyor. Yerli para, yüksek faiz nedeniyle değerlendiği için, ithalat ve dış ticarete konu olmayan mal üretimi kârlı hale geliyor.
Kısacası, S&P kasıtlı olarak düşük tuttuğu notun yol açtığı yüksek faizdüşük kur politikasının olumsuz sonuçlarını, Türkiye'ye verdiği düşük nota gerekçe olarak göstermeye çalışıyor ama bu değerlendirme ekonomik gerçeklere uymuyor. S&P tumturaklı cümlelerle, raporu okuyanları aldattığını düşünüyorsa yanılıyor.
S&P, söz konusu raporunda Türkiye'nin zayıflığı olarak bazı faktörler sıralıyor dedik ya... Bunlardan sayılan biri de işgücüne katılma oranının düşüklüğü...
S&P ile aynı konuya hemen hemen aynı anda TOBB da değindi. TOBB Başkanı da gazetelerde yer alan demecinde bu defa kadın emeğinin işgücüne katılma oranının düşük olduğunu söyledi. "Bizde çalışabilir kadınların yüzde 24'ü, G. Kore'de yüzde 50'si çalışıyor. G.Kore dünyanın 14'üncü büyük ekonomisi, Türkiye 17'nci" dedi.
TÜİK 1 Mart 2011 hane halkı işgücü araştırması verilerine göre, 2011'de işgücüne katılma oranı kadınlarda yüzde 28.8, erkeklerde ise yüzde 71.7. TÜİK verilerine göre, Türkiye'de kadınların işgücüne katılma oranı çok düşük. TOBB Başkanı haklı. Ama hemen akla doğrusu şu soru da geliyor.
Türkiye'de özel sektörün en büyük çatı kuruluşu olan ve üye aidatlarıyla büyük mali imkânlara sahip olan, kurduğu araştırma kurumunda geniş kadrolar çalıştıran TOBB acaba bu önemli sorun hakkında bugüne dek ne yaptı? Kadın emeği konusunda bu güne kadar detaylı bir araştırma yaptırdı mı?
Türkiye eski Türkiye değil. Özel sektörü güçlü. Ekonominin yarıdan fazlasını özel sektör oluşturuyor. Bu yüzden de sürekli devleti işaret etmek pek gerçekçi olmuyor. Kadın istihdamı niye özel sektörde düşük? Ücretlerde cinsiyet ayrımı yapılıyor mu? Devlet işveren primini üstlendiği halde niye özel sektörde çalışanların yüzde 42'sinin sosyal güvenlik kaydı yok? Bütün bunları TOBB'un da araştırması ve kadın emeğinin düşüklüğü sorununa çözümler bulması gerekiyor. Belki TOBB bunları yapmıştır, bilmiyoruz.
Türkiye'de kadın emeğinin işgücüne katılımı oranının artması çok önemli. Bu, gerçekten ekonomiye büyük katkı sağlayacak. Türkiye'nin notunu kasıtlı olarak düşük tutan S&P işgücüne katılımın düşüklüğünü zayıflık olarak göstermesiyle, TOBB'un işgücüne kadın emeğinin katılımının düşüklüğüne birdenbire aynı anda değinmeleri bir tesadüf olsa gerek!