Avrupa'da ortak para birimi düşüncesi, 1960'lı yılların başında Amerikalı iktisatçı Robert Mundell tarafından geliştirildi.
Nobel iktisat ödüllü Mundell, eğer ülkeler bölgesel ekonomik işbirliği yoluyla tek bir pazar kuruyorlarsa, pazarın optimum işlemesi için tek bir paraya da ihtiyaç vardır fikrinden yola çıktı ve "optimum para alanı" fikrini ortaya attı. Böylece tek bir pazarda, tek bir para birimi yoluyla ülkelerin hep birlikte ticaretlerini arttırabileceği düşünüldü. Çünkü kurlardaki dalgalanmaların ülkeler arasındaki ticareti olumsuz etkilediğini herkes biliyor. İşte Mundell'in "optimum para alanı" fikrinden yola çıkan Avrupa ülkeleri, 24 Nisan 1972'de Basel Anlaşması'yla "Avrupa Para Yılanı" uygulamasını yürürlüğe koydular. Bu uygulamayla, AB'nin o zamanki adı olan Avrupa Topluluğu'na üye ülkeler, birbirlerine karşı paralarının yüzde +/- 2.25 bandı içinde dalgalanabilmesi koşulunu kabul ettiler. Ama bu uygulama çok uzun sürmedi, 1979'da başarısızlıkla sonuçlandı. Çünkü daha çok ihracat yapmak için, bu dalgalanma bandına kimse uymadı.
Avrupa yılanındaki başarısızlığa rağmen tek para fikrinden gene de vazgeçilmedi. Nitekim 1981'de Avrupa Para Birimi "The Europen Currency Unit" (ECU) kabul edildi. Daha sonra Avrupa Merkez Bankası fikri kabul gördü ve 1991'de Maastricht Zirvesi'nde Avrupa Birliği Anlaşması'yla tek Avrupa Parası'nın ulusal paraların yerini almasına karar verildi.
Avrupa parasının ECU olan ismi 1995 Madrid Zirvesi'nde euro olarak değiştirildi. AB üyeleri paralarının ağırlıklı toplamına eşit olan 1 ECU, 31.12.1998 tarihinde donduruldu ve euro'ya dönüştürüldü. Ve, 1 Ocak 1999 tarihinde bir euro dolar karşısında 1.20 değerle işlem görmeye başladı. Ardından euro, 1 Ocak 2002'de banknot ve madeni para olarak da dolaşıma çıktı. Üye ülke sayısı 11 olarak başlayan Avrupa para sistemi işte böyle bir süreçten geçti ve bu sistemde şimdi 17 ülke var.
Peki banknot olarak dokuz yıldır yürürlükte olan euro başarılı oldu mu? Dokuz yıllık uygulamada euro'nun başarılı olduğu söylenemez. Çünkü farklı gelişmişlik düzeyindeki ülkelerin aynı parayı kullanmaları bazı ülkelerin ticaretini olumsuz etkiledi. Çünkü Para Birliği'ne üye ülkelerde verimlilik hiç dikkate alınmadan aynı ücretler kullanıldı. Bu uygulama, verimsiz çalışan ülkelerde devlet yardımlarını çoğaltınca kamunun borçlanmasını da büyük tutarlara taşıdı. Ve 2008 mali krizi Euro Bölgesi'nde işlerin aslında hiç de iyi gitmediğini ortaya çıkardı.
Para alıp not veren uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının ülke tahvillerine verdikleri beş yıldızlı notlarının doğru olmadığı anlaşıldı. Daha önce şirketler için yapılan sahtekârlığın ülkeler için de yapıldığı gün yüzüne çıktı.Şimdi herkes sessiz bekliyor ama Yunanistan, İspanya, Portekiz, İrlanda, İtalya hatta Belçika devlet tahvillerine verilen beş yıldızların hesabı da zamanı geldiğinde görülecek herhalde.
Gelelim Euro Bölgesi'nde kârlı çıkan ülkelere... Tek paranın kullanılmasından Almanya, Hollanda, Avusturya karlı çıktı. Yaşanan 2008 mali krizine rağmen bu ülkeler, tek para biriminden faydalanarak ürettikleri mallara pazar buldular. İşsizlik oranlarını düşürdüler. İşsizlik Almanya'da yüzde 7, Hollanda da yüzde 5.6, Avusturya'da yüzde 3.7'ye geriledi. Diğer euro ülkelerinde ise işsizlik hızla çoğaldı. Fransa'da işsizlik yüzde 9.9, İtalya'da yüzde 8.3, İspanya'da yüzde 23, Yunanistan'da yüzde 16.5 oldu. Kısaca tek para sistemi eurodan emek verimliliği yüksek olan ülkeler kârlı çıktı. Peki bundan sonra Avrupa para birimi euro sürdürülebilir mi? Sürdürülebilir ama bir koşulla... Avrupa Para Sistemi'ne üye ülkelerin hazinelerinin ve ordularının tek olması gerekiyor. Aksi takdirde, her ülkenin farklı hazineleri ve orduları israfı artıracakları için emek verimliliği düşük ülkelerin euro kullanması sürekli mali krizlere neden olacak. Euro uygulamasından Almanya kârlı çıkarken ve daha da zenginleşirken, Yunanistan, İtalya, İspanya gibi ülkeler krizlerle fakirleşecekler.