ABD'nin notunun düşürülmesinin ardından gerileyen hisse senedi fiyatları nedeniyle Türkiye'de bazıları yine para kaybediyor. Yurtdışı fonlarda para kaybeden bu kesimler şimdiden homurdanmaya başladı bile. İlk tepkileri, tuhaf bir biçimde faiz artışı istemek oldu. Dünya ekonomisinin büyüme hızı yavaşlarken faiz artışı istemek hakikaten garip bir talep.
Aynı çevreler, 2008'de Amerikan konut piyasasında çıkan ve dünyaya yayılan krizde Hükümet'i sıkıştırmak için, kriz Türkiye'de çıkmış gibi bir ortam yaratmaya çalışmıştı. Yurtdışı fonlarda kaybettikleri paraları Ankara'dan istemişlerdi. Hükümet'e, "IMF'den 35 milyar dolar borç alın, bize verin" diye baskı yapmışlar, aksi takdirde borçlarını ödeyemeyeceklerini ileri sürmüşlerdi. Hatta şirketlerinden gruplar halinde işçi çıkartarak, Ankara'ya gözdağı vermişlerdi.
Ve sabahtan akşama kadar televizyonlarda kriz var diye bağırıp Türkiye'de beklentileri olumsuza çevirmek için çırpınmışlardı. Kısmen başarılı da oldular. Tüketici güvenini sarstıkları için iç talep azaldı ve ekonomi 2009'da daraldı. Üstelik kendilerinin bilerek yaptıkları bu daralmayı da dillerine doladılar. "Kriz teğet geçmedi" diyerek sevinme vesilesi yaptılar. Oysa Türkiye'nin kamu maliyesi ve bankaları sağlam olduğu için ekonomi hızla toparlandı. Kayıplar kısa sürede telafi edildi.
Gelelim şimdi yaşanan küresel krize... 2008 krizi de bizim krizimiz değildi. Bu kriz de bizim krizimiz değil. Bu seferki kriz Amerikan devleti ve bazı Avrupalı devletlerde ortaya çıkan bir mali kriz. Yani devletlerin mali krizi bu. Yüksek bütçe açığı ve aşırı borçlanma nedeniyle ortaya çıkıyor. Ve maliye politikası kısa ya da uzun dönemde sürdürülemez hale geliyor.
Nitekim Avrupa'da Yunanistan, Portekiz ve İrlanda kısa dönemde maliye politikalarını sürdüremez hale geldiler. ABD ise uzun dönemde maliye politikasını sürdüremeyecek gibi görünüyor. ABD'nin notu da bu nedenle düşürüldü. İşte bu iki grup ülkenin, maliyelerindeki aksaklığın küresel piyasalara yansıyan olumsuz etkilerini yaşıyoruz bugün.
Peki Türkiye bu krizden nasıl etkilenecek? Türkiye bu krize yüzde 11'lik yüksek bir büyüme hızı yaşarken yakalandı. Hatta fazla büyüdük, küçülelim diyerek daraltıcı tedbirler almaya başlamıştı ki bu kriz yaşandı. Dolayısıyla Türkiye bu küresel krizden başarıyla çıkabilir. Çünkü Amerikan Merkez Bankası'nın üçüncü bir parasal genişleme dönemine girmesi bekleniyor. Dün IMF eski iktisatçısı ve Harvard profesörlerinden Kenneth Rogoff, Amerikan Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke'ye seslenerek derhal parasal genişleme yapmasını önerdi. Ve yaşanacak ılımlı bir enflasyon seviyesinin sürdürülür olduğunu belirtti.
Peki bu öneri ne anlama geliyor? Gelişmekte olan ülkelere ve Türkiye'ye daha çok para girişi olacağını bize gösteriyor bu. Çünkü Türkiye'nin maliyesi ve bankaları sağlam. Anlayacağınız, bu süreçte Türkiye'ye para getiren endişeden uzak yaşar.
O halde Türkiye ne yapmalı? Bu krizi fırsata çevirmek için kısa vadeli para girişini uzun vadeye dönüştürmek için teşvik tedbirlerini bir an önce açıklamalı. Küresel yatırımcılara güvence vermeli. Askeri vesayetin ve yargı vesayetinin yatırımların önüne artık ideolojik engeller çıkartamayacağını tekrar tekrar duyurmalı.
Kriz lobisinin her zamanki gibi beklentileri olumsuza çevirme girişimlerine karşı ne yapılması gerektiğine gelince... Fazla büyüdük, ekonomi ısındı gerekçesiyle alınan ekonomiyi soğutucu tedbirler acilen gözden geçirilmeli. İç talebi daraltıcı önlemler hemen kaldırılmalı ve bu küresel kriz de kriz lobisinin gözyaşları eşliğinde teğet geçilerek Türkiye için bir fırsata dönüştürülmeli.