IMF Başkanı Kahn'ın görevini sürdürmesi artık mümkün görünmüyor. İşte bu nedenle IMF Başkanlığı'na kimin getirileceği tartışılmaya başlandı. Gündemdeki isimlerin çoğu gelişmiş zengin ülkelerin maliye bakanları ya da bankacıları. Bunların arasında Fransa Maliye Bakanı Christine Lagarde, eski İngiltere Başbakanı ve Hazine Bakanı Gordon Brown ve Bundesbank eski başkanı Axel Weber'in isimleri öne çıkartılıyor.
Peki zengin ülke temsilcisi olarak önerilen bu isimlerin IMF başkanlığına seçilmesi doğru mu? Değil. Çünkü artık dünya gelirinin yarısını gelişmekte olan ülkeler üretmeye başladı. Kısa süre sonra gelişmekte olan ülkelerin dünya üretimindeki payı daha da artacak, gelişmiş ülkeleri geride bırakacak. Ve IMF'ye parasal katkıları da çoğalacak. Dolayısıyla parasal katkısı daha çok olanların IMF'yi yönetmesinde fayda var. Ayrıca IMF artık eski IMF değil. Küresel krizin ardından mali istikrarı sağlamak ve yeni küresel para birimini oluşturmak gibi görevleri üstlenecek. İşte bu nedenle dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin, dün önemli bir açıklama yaparak yeni seçilecek IMF Başkanının "adil, şeffaf biçimde seçilmesi ve hak edenin getirilmesi gerektiği" koşulunu öne sürdü. Brezilya ve G.Afrika Cumhuriyeti de yeni IMF başkanının gelişmekte olan ülkelerden seçilmesi gerektiğini belirterek Çin'i desteklediler.
"Peki gelişmekte olan ülkelerden kim IMF Başkanı olabilir?" sorusu akla gelebilir. Hemen belirtelim, Türkiye'den Kemal Derviş haklı olarak, küresel makro ekonomik politika yönetimini iyi bilen bir iktisatçı olarak basın da öne çıkıyor. Ayrıca son üç yıldır IMF olmadan Türkiye'nin kamu maliyesini iyi yöneten ve bütçe açıklarını en aza indiren Ali Babacan ve Mehmet Şimşek genç adaylar olarak gösteriliyor. Hatta bu iki genç iktisatçının küresel mali krizde, çok sert gelen dış şoklara rağmen Hazine'yi başarıyla yönetmeleri gelişmekte olan ülke insan kaynağının ne kadar yüksek performanslı olduğunu gösterdi. Elde ettikleri başarı küresel düzeyde takdir edildi. Zengin ülkelerin iktisatçıları küresel mali krizin altında kalırken, bu iki genç iktisatçı, Türkiye ekonomisini krizden yara almadan çıkardı. Bu ikilinin, halkın seçtiği hükümete karşı bürokratik vesayeti savunan kriz lobisinin, beklentileri olumsuza çevirmek için yaptıkları bütün oyunlara rağmen başarı elde ettiklerini de unutmayalım.
Gelelim son günlere... Kriz lobisi yine beklentileri olumsuza çevirmek için propagandaya başladı. Seçim öncesinde Ankara'dan bazı emekli bürokratlar "Türkiye'nin mali görünümü bozuldu" görüşünü yaymaya çalıyorlar. Halbuki nisan ayında bütçenin bir milyar lira fazla vermesi bu yeni oyunu bozdu. Tabii kamu maliyesinin başarılı yönetiminde Başbakan Erdoğan'ın iyi bir stres yöneticisi olduğunu da burada unutmadan hemen belirtelim.
Tekrar IMF başkanlığına dönersek... IMF başkanlarının artık gelişmekte olan ülkelerden seçilmesini Türkiye hemen bir açıklama yaparak desteklemeli. Çin, Brezilya, G. Afrika gibi gelişmekte olan ülkelerin yanında yer almalı. Çünkü eksen gelişmekte olan ülkelere kayıyor. Türkiye, Kemal Derviş'in yanında, halkın seçtiği, başarılı Anadolu çocukları Ali Babacan ve Mehmet Şimşek'in de IMF başkanlık yarışında isimlerinin yer almasını sağlamalı.